8 Temmuz 1973

1K 104 197
                                    

Geride bıraktığımız aylar fazlasıyla can sıkıcıydı. Seherbazlar evimi bir nevi işgal etmiş, devamlı araştırma yapıyordu. Bana gelen mektupları benden önce okuyorlardı. Daha önceki mektuplarımı da okumuşlardı. Şifreli olabilme ihtimali sebebiyle aylarca çocuklarıma bile mektup göndermeme izin vermediler. Evime misafir geldiğinde konuşmalarımızın dinlendiğini biliyordum, Kreacher'a komutlarım bile sınırlandırıldı: Yemek hazırlamasını ve içecek bir şeyler getirmesini isteyebiliyordum yalnızca.

Neyse ki bu durumdan nisan ayının ortalarında kurtuldum. Elleri boş kalan seherbazlar evimizden çekildiler. Çocuklar yaz tatili için eve dönmeden gittiklerine seviniyordum. Bu baskıcı hayatı onlara da yaşatmak istemezdim. Seherbazlar gittikten sonra nihayet çocuklarıma mektup yazabildim ve onlara yaşananları yüzeysel de olsa anlatarak bilgilendirme yaptım. Bu arada, Orion ve Abraxas'ın arasına bu olaylardan sonra mesafe girdi. İyi olmuştu, o adamın ailemize yakın olmasını istemiyordum.

Sene sonu, yaz tatilinin başlangıcı. Çocuklar eve dönmüşlerdi. Artık, garip bir şekilde, Orion da aşırı sinir bozucu değildi. Hatta belki de ona yıllar sonra alıştığım söylenebilirdi. Sahi, kaç yıl geçmişti? On mu? On bir mi? Hayır, Sirius'un yaşını düşününce çok daha uzun zamandır evliydik.

Aynı koltuğun iki ucuna oturduğumuz sırada tek elini bana uzatarak parmak uçlarıyla yanağıma dokundu. Sanki evliliğimizin ilk dönemlerine dönmüştük, aldatıldığımı öğrenmeden önceki zamanlara. Başımı geri çekerek ondan uzaklaştım "Kes şunu!" Gözlerini hafif kısarak bana bakıp iç geçirdi "Karım neden bu kadar yabani?"

"Kocam neden cevabını bildiği aptal sorular soruyor?" Dudağının kenarından sırıttı "Kötü günler atlattık ama eninde sonunda bak, baş başa kaldık. Tıpkı yemin ettiğimiz gibi. İyi günde, kötü günde..." Kendimi tutamayıp güldüm "Hatırlatmamda fayda var, kötü günde eşler birbirinin yanından olur. Yeminin mantığı bu. Kötü günümüzde ben seni bıçakladım."

"Birbirimizi affedebiliriz. Sanki hiçbir şey olmamış gibi." Yaşadıklarımı unutmam mümkün değildi "Çocuklar evde ve artık eskisi gibi değiller. Artık bilinçliler. Konuştuklarımızı anlıyorlar. Tek bir şey söyleyeceğim o da Regulus." Bu söylediğimin yeterli olacağına inanıyordum. Regulus'a hamile kalmam, ona hamileliğim, yaptığım doğum, doğumdan sonra yaşadıklarım; çocuğun erken doğması, piç ilan edilmesi, öz babasının onu reddetmesi affedebileceğim şeyler değildi.

"Bazı şeyleri unutmasan da olur... Sadece affet." Ayağa kalktım "Sırf çocukları memnun etmek için mutlu anne babacılık oynamamıza gerek yok. Git dışarı ne halt edersen et. Benden sana sınırsız izin." Beni süzdükten sonra ayağa kalktı. Mutfağa giderken o da peşimden geldi. Buna taciz denirdi.

Aramızda tezgah kalacak şekilde ondan uzak, güvenli bir mesafede durdum "Burada olanları ben nasıl affedebilirim, sen nasıl affedebilirsin? Paniğe kapılıp, geri çekilmeseydim bugün burada olmayabilirdin." Elime bir bıçak aldım "Ben seni bıçakladım... Beni affetme, istemiyorum ve benden af dilemeyi de kes." Gözlerim doldu. Kendimi güçsüz hissediyordum. "Yıllardır nasıl geçinip gidiyorsak, bırak Orion, öyle kalsın her şey."

Bana korkmadan yaklaştı. Elimdeki bıçağa rağmen tereddüt bile etmedi. Elimi nazikçe tutup, bıçağı alıp ileri itti. Saçlarımı okşadıktan sonra bir tutamı avuç içine alıp kokladı "Seni seviyorum, Walburga. Sana sırf çocuklarımın annesi olduğun için değil, bunu hak ettiğin için saygı duyuyorum. Sana duyduğum sevgi kaptanların tüm fırtınalara rağmen denizi sevmeye devam etmesi gibi."

"Benden ne istediğini açıkça söyler misin? Oynaşmak mı istiyorsun? Üçüncü çocuk mu? Derdin ne?" Bedenimi tezgah ile kendi bedeni arasına sıkıştırıp boynumu öptü "Üçüncü çocuk iyi fikir aslında." Elimi omuzlarına koyup onu sertçe itmeye çalıştım ama hayvan herif uzaklaşmak bilmedi. Bu mutfaktan nefret ediyorum!

Born in Black | Walburga BlackWhere stories live. Discover now