3 Ağustos 1975

815 103 51
                                    

Bazen biri diğerinden daha aptal davrandı, bazen biri diğerinden daha asi davrandı, bazen biri diğerinden daha itaatkar davrandı, bazen biri diğerinden daha mantıklı davrandı... Nasıl davranırlarsa davransınlar iki oğlum arasında hiç ayrım yapmamaya ve onları her zaman bilinçli bir şekilde eğitmeye özen gösterdim ama artık zorlanıyordum. Sebebi de Sirius'un dayanılmaz seviyedeki ters hal ve hareketleriydi.

Geçen Noel tatilinde eve dönmemişti; doğum günümde ve paskalyada istemeyerek yazıldığı bariz bir şekilde belli olan iki kart göndermişti. Bunlar dışında, bize mektup yazmıyordu. Sene sonunda eve döndüğünde sanki buraya ait değilim der gibi bakıyordu. Yemek için bir araya geldiğimizde bile bizimle konuşmuyordu ve zamanının büyük kısmını odasında geçiriyordu. Arada bir de bizimle kavga ediyordu.

Odasındayken ne yaptığını bilmiyordum çünkü oraya ne zaman girsem sinirim tepeme çıkıyordu. Masasını arkadaşlarıyla çektirdiği fotoğraflarla donatmasını ve odanın içinde mide bulandırıcı bir şekilde bordo-altın renklerinin hakim olmasını geçtim, duvarlarda Muggle dergilerinden çıkan posterler vardı ve iki tekerli bir Muggle aracına kafayı takmıştı. Bazen beni o kadar delirtiyordu ki onu dövmek istediğim bile oluyordu. 

Onun yanı sıra, Regulus kusursuz bir evlattı. İyi arkadaşlar edinmişti, bizim karşı olduğumuz hiçbir şey yapmıyordu. Tek sorunu, bu sıralar Lord Voldemort'a karşı büyük hayranlık besliyordu. Bellatrix'in onun destekçisi olduğunu her nasılsa öğrenmişti ve şimdi Regulus da Ölüm Yiyen olmak için tutturmuş gidiyordu. Bu can sıkıcıydı çünkü oğlumun Ölüm Yiyen olmasını istemiyordum.

Karanlık Lord'un fikirleri doğru olabilirdi ve oğlum onunla aynı adımları atmak isteyebilirdi ama onun Ölüm Yiyen olmasını istememek için benim daha fazla sebebim vardı. Öncelikle Lord Voldemort dedikleri bu kişi melezin tekiydi ve bir melez bize öncülük edemezdi. Ailesi hakkında fazla bilgim olmamasına rağmen annesinin kanı bozuk olduğunu duymuştum.

İkinci bir sebebim ise Toujours Pur! Daima saf demek ama bu söz bize sadece kanımızı saf tutmamızı hatırlatmaz, önceliğimizin aile olduğunu söyler. Regulus'un önceliği bir melezi takip etmek değil, uygun bir cadıyla ailemize varisler vermek olmalıydı. Mantıklı sebeplerim bunlardı ve bunlar dışında olaya bir de duygusal olarak bakıyordum.

Gazetede hemen hemen her gün Ölüm Yiyenler'in sebep olduğu felaketleri okuyordum. Tutuklanmalar, olaylardan kısa süre sonra başlardı. Yakalandıktan sonra suçlu bulunanların gözünün yaşına bakılmadan Azkaban'a yolladıklarını biliyordum. Benim oğlum bunu hak edecek bir büyücü değildi. Bu yüzden Karanlık Lord hayranlığının kısa sürmesini ve kısa sürede kendine ilgilenecek başka ve daha az zararlı şeyler bulmasını diliyordum. 

Onun hayranlığı bitecek mi derken hayranlığı, daha doğrusu aşkı, yüzünden başı yanmak üzere olan bir kişi olduğunu daha hatırladım. Lucius Malfoy'a olan aşkından yanıp tutuşan yeğenim Narcissa. Ben, o çocukla ilişkisinin kısa zamanda bitmesini beklerken, sevgili yeğenim beni şaşırtmaya karar vermiş ve Lucius ile evlenmek istediğini söylemişti. Nişanları da o kadar kısa sürede yapıldı ki kendimi şık bir elbise içinde ve elimde şampanya ile bulduğumda her şey rüya gibi geliyordu.

Konu kızların evliliği olunca bana pek söz hakkı kalmıyordu ve zaten Lucius'u karalayacak bahanemi onlara sunamıyordum. Ne deseydim? Lucius'un babası, kocamı aldattığım adamın ölümüne sebep oldu mu deseydim? Kendi meselelerimi geri planda tutma gerektiğini biliyordum. Fazla uğraşamadım bu yüzden de. Bilmiyorum, belki de geçmişi unutup artık önüme bakmalıydım. Gelecek kabus gibi görünüyordu ve yeğenim bir katilin oğluyla evlenmişti. 

Nedense bundan sonra artık hayatımda hiçbir şeyin düzgün gitmeyeceğini düşünüyordum. Doğrusu, geçmişim neydi ki geleceğim ne olsun! Sirius'un tavırları, Regulus'un abartılı hayranlıkları, Bellatrix'in zorunlu evliliği, Andromeda'nın evden kaçması, Alphard'ın hastalığı ve şimdi de Narcissa. Üstelik çok sevdiğim insanları kaybetmiştim: Druella, Nicholas ve annem. Tüm felaketleri kombine edince gelecekte tek bir ışıltı bile göremiyordum. Bu andan itibaren artık sadece kaos vardı.

Born in Black | Walburga BlackWhere stories live. Discover now