1 Eylül 1972

937 113 36
                                    

Normalde bu bölüm Child Abuse hikayemde Barty Crouch Junior'ın ilk kez Hogwarts'a gittiği bölümle crossover olacaktı amaaa fark ettim ki Barty, Reggie'den bir dönem küçük. Ühü 😢
Neyse, crossoversız bölüm ve iyi okumalar!
------------

Eğer çocuklarımın en nefret ettiğim özelliklerini söylemem gerekirse kesinlikle Sirius'un inadını ve Regulus'un kalkmak bilmezliğini söylerdim. Bu iki özellik insanın sanki iliğini kemiğini sömürüyor, ömrünü kısaltıyordu. Regulus'un kapısına artık kaçıncı kez vurduğumu bilmiyorum ama kalkması için çığlık atar olmuştum "Beş dakika içinde kalkmazsan, seni evde bırakacağım ve tren sensiz kalkacak, küçük bey!"

Sirius eliyle kulağını kapatarak yanımdan geçti "Keşke bu kadar bağırmasan..." Ve Regulus nihayet odasının kapısını açtı. Gözleri şişmişti ve kara saçları dağınıktı. Kaşlarını çattı "Uyandım işte!" Gözümün altından ona baktım "Zahmet oldu!" Gözlerini devirip ofladı "Güne niye bu kadar erken başlamak zorundayız?" Onu ciddiye almadan kapının önünden uzaklaştım. Saat dokuz buçuktu ve çok geç kalmıştık. Çocuklar kahvaltı etmeden çıkmamız gerekiyordu.

Onları on beş dakika içinde sandıklarıyla beraber apar topar misafir odasına indirdim ve artık neredeyse hiç zamanımız kalmadığı için Orion ile cisimlenerek, onları istasyona getirdik. Regulus evde bir şeylerini unuttuğunu söyleyip durmaksızın sızlanırken, perona girdik. Treni kaçırmamışlardı ama oturacak güzel bir yer bulamayacaklarına emindim. Tabii Sirius'un arkadaşları erkenden gelip ona da yer ayırmadılarsa.

Sirius bize el sallayarak trene bindi. Beş dakikamız kaldığı için Regulus'u çenesinden tutup, başını kendime doğru kaldırdım "Bu akşam senin için çok önemli bir akşam olacak. Aile geleneğini sürdürüp, Slytherin'e yerleşmeni çok isteriz ama olmazsa da canını sıkma. Önemli olan okul hayatının kalanı boyunca ve mezun olduktan sonra yapacakların. Akıllı seçimler yap, doğru kişilerle arkadaşlık edin ve Bulanıklar ile acayip melezlerin seni ezmesine sakın izin verme. Unutma, sen sahip olduğun büyü yeteneklerini atalarından aldın. O hırsızlar hiçbir konuda senden iyi değiller. İşte, bu yüzden Slytherin olman çok önemli. Ne kadar haklı olduğumu görmen daha kolay olur. Diğer binalarda kafanı karıştırmak isteyen, cahil fikirler kol geziyor." Regulus başıyla onaylayınca onu başından öptüm "Bizi gururlandır."

Trenin düdüğüyle birlikte Regulus trene bindi. Dönüp bize el salladıktan sonra dar koridorlara doğru gözden kayboldu. Neden bilmiyorum ama yutkunmakta zorlanıyordum ve burnum sızlıyordu. Çarçabuk kendime gelerek gözyaşlarıma engel oldum. Bugünün bu kadar çabuk geleceğini kestirememiştim. İkisini de sanki daha dün ilk kez kucağıma almış, ilk kez koklamış, ilk kez emzirmiştim.

"Walburga," diyen Orion dikkatimi çekti "gidelim hadi." Başımı sallayarak peşine takıldım. Ne de olsa gözden kaybolana kadar treni izlemenin bir manası yoktu. Trene yetişmişlerdi ve bu akşam Hogwarts'ta olacaklardı. Regulus ilk defa binasının masasında akşam yemeğini yiyecekti. Böyle düşününce ben de istemsiz olarak onun kadar heyecanlanıyordum.

Eve gelir gelmez evhamlı bir şekilde "Regulus'a Narcissa'nın son senesi olduğunu ve ihtiyacı olursa onunla konuşabileceğini söylemiş miydim?" diye saymaya başladım "Ormanın tehlikeli olduğunu ve gitmemesini tembihledim mi? Arkadaş seçiminde dikkat etmesini söylemiştim, değil mi? Söylemedim ama geceleri şatoda dolaşmanın tehlikeli olabileceğini biliyordur umarım" Orion bana bakarak güldü "İkisi de aptal çocuklar değiller. Sen söylemesen de bilirler."

Ona baktım "Sirius o şeyi de aldı, değil mi? Joy muydu neydi? Acayip, kıllı örümceği var ya." Orion güldü "Evet, aldı... Bu arada, Regulus evde birkaç parça eşyasını unuttuğunu söylüyordu. Bulup onları gönderelim." Elimi parmak uçlarım alnıma temas edecek şekilde başıma koydum "Neleri unuttuğunu hatırlıyor musun?" birbirimize bir süre boş boş baktık. Tarih bizi en dikkatsiz ebeveynler olarak yazsa yalan olmazdı.

Aynı anda "Mektup yazdığımızda sorarız." dedik ve bu konu üzerinde daha fazla durmadık. Bakışmaya devam ediyorduk ki "Çocuklar yokken ev bu kadar sessiz mi oluyordu?" diye sordum. Omuz silkti "Öyleymiş. Onlar gidene kadar hiç fark etmedim... Artık sadece sen ve ben ve eski sessiz günler." saate baktım "Senin gidecek bir yerin yok mu? Evde seninle baş başa kalmaktansa yüz tane Joy ile kalmaya razıyım."

"Tıpkı çocuklar doğmadan önceki gibi." dedi gülümseyerek "Sessiz ev ve pek hırçın Walburga." Tek kaşımı kaldırdım ve meydan okurcasına suratına baktım "Ve beni etkilemeye çalışıp, başarısız olan acınası, beceriksiz Orion. Sahiden, hayatında iki başarı var onlar da Sirius ve Regulus'un babası olmak... Hem beni neden etkilemeye çalışıyorsun ki? Ben senin metresini insan içine çıkamaz hale getirdim ve bebeğini öldürdüm. Benden nefret ediyor olman gerekiyor. Sen de Nicholas'ı öldürdün ve Regulus'u lanetlendin."

"Sanırım senin kadar uzun kin tutamıyorum." Alt dudağımı ısırdım "Tutmalısın. İnsanlar kendisine yapılanları asla unutmamalı." Yüzüne gergin bir ifade yerleşti "Senin derdin ne? Benden ne istiyorsun?" Başımı önce öne eğdim sonra ona doğru kaldırdım "Bana bir sebep vermeni istiyorum."

Born in Black | Walburga BlackWhere stories live. Discover now