6 Nisan 1979

696 88 161
                                    

Hayatımda fazlalık yapan, fazlalık yaptığı için canımı sıkan ve sırf canımı sıktığı için ortadan kaldırdığım sayısız insan vardı. Daha yeni gelinken kayınvalidem ile evlerimizi ayırmıştım, canımı sıkmaya devam edince onu öldürmüştüm ve promosyon olarak kayınpederimden de kurtulmuştum. Bunlar dışında Orion'un sevgilisini asitle yakıp, kadını tanınmaz hale getirmiştim, Orion'un arkadaşlarını ve eşlerini öldürmüştüm... Lena Yaxley hariç. O kadında kendimi görmüştüm ve ona dokunmak istememiştim. İşin kötü tarafı, kadın nefret ettiği kocasının cinayetinden sorumlu tutulmuştu ve şimdi Azkaban'da çürüyordu.

Benim karşıma çıkan insanlar listesi ikiye ayrılır. Bir: Tek yön Azkaban bileti kazananlar. İki: Cehennemin dibini boylayanlar. Lena Yaxley dışında üzgün olduğum iki konu vardı. Birincisi: Yeterince hızlı davranamayıp, Abraxas Malfoy'a hak ettiği sonu yaşatamamam. İkincisi: Bunca zamandır Orion'u hayatta bırakmam. Bana neyin engel olduğunu bilmiyordum ama eğer Regulus'u daha küçük bir bebekken lanetlediğinde onu öldürmüş olsaydım, şimdi her şey çok daha güzel olabilirdi. En azından oğlumu koruyabilirdim.

Biliyorum biraz geç olmuştu ama Orion'u öldürmeyi aklıma koydum. Helen Rosier'ın söyledikleri kafama dang diye çarpmıştı ve gerçekler zaten onları görebiliyor olmama rağmen gözlük takılmış gibi netleşmişti. Orion'a ettiğim yeminler hala aklımdaydı. Evlilik ve bağlılık yemini değil, onu öldürme yemini. Hastalanmasına ya da başka bir şekilde ölmesine izin veremezdim. Onu ben öldürmek zorundaydım yoksa bir gün ölsem bile ruhum huzura kavuşamazdı. 

Bunun için basit bir plan yaptım. İnsanların Orion'un eceliyle öldüğünü düşünmesi gerekiyordu. Yani çare onu zehirlemekti. Noel tatilinde Knockturn Yolu'nda genç bir veela kızıyla tanıştım ve kız genç yaşına rağmen zehirler konusunda tam bir uzmandı. Bana sattığı zehir önce Orion'u hastaymış gibi gösterecekti ve kızın dediğine göre, şifacıların bunun zehir olduğunu anlamasının imkanı yoktu çünkü zehir başka hastalıkların belirtisini gösterecekti ve Orion'a uygulanan tedaviler etkili olmayacaktı. Şişe bitene kadar zehri Orion'a vermem gerekiyordu. Sonra yatağa düşecekti ve ölecekti. Son kısmı zehre bırakmayı düşünmüyordum çünkü Orion'u cehenneme gönderme konuşması yapmam gerekiyordu. 

Zehri ona her gün damla damla verdim ve kızın söylediği gibi oldu. Önce sürekli öksüren Orion bunu ciddiye almadı. Dışarı çıkmaya devam ettiği için etrafındaki insanların onda bir gariplik olduğunu sezmesini diliyordum. Öksürükten sonra eklem ağrıları baş gösterdi. Bunu da artık ilerleyen yaşına verdi. Ağrılı günlerini evde oturarak geçirdi ve evde oturmasına rağmen halsizlik ve sürekli uyku hali başlayınca, Kreacher bir şifacı çağırdı. Orion'a soğuk algınlığı teşhisi koyuldu ve tedavisi başladı. 

Orion'un tedavisi devam ederken, Regulus'a bir mektup yazıp babasının hastalandığını söyledim. Mektubun sonuna da "Sen babanı merak etme, onu iyileştireceğiz." tarzında bir yalan kıvırarak baykuşu gönderdim. Şu an tanıdığımız herkes Orion'un gerçekten hasta olduğunu düşünüyordu ve eve geçmiş olsun kartları yağıyordu. Bu adamı sahiden bu kadar seven var mıydı? Neden seviyorlardı ki? Gidip kedi köpek sevseler daha iyiydi! En azından hayvanlar sadıktır ve sevimlidir. Belki de Orion öldükten sonra kendime bir kedi almalıydım. Hem Regulus da kedileri severdi.

Doğum günümde, tam da umduğum günde, Orion sabah yataktan kalkamadı bile. Bu benim için işe koyulma işaretiydi. Odasına girdiğimde gözleriyle beni takip etti ve zar zor "Walburga?" dedi. Sinsi sinsi gülerek yatağının kenarına oturdum "Grimmauld Meydanı On İki Numara... Doğduğun evde ölecek olmak huzur verici olmalı." güldüm "Kanında boğularak can verdiğini görmek isterdim ya da seni de hıncımı ala ala deşmek isterdim. Bu yataktan kalkamayacağını ikimiz de biliyoruz, Orion. Bu yüzden kulaklarını aç da dinle beni."

"Abartıyorsun," dedi kısık bir sesle "basit bir soğuk algınlığı o kadar. En kötü ihtimalle zatürredir!" Gözlerimi kısarak ona baktım ve tekrar gülmemek için kendimi zor tuttum "Komik olma, Orion! Hangi soğuk algınlığının dört ay sürdüğü görülmüş? Basbayağı geberiyorsun, canım benim!" Yanılıyorsun dercesine başını iki yana salladı. Elimi göğsüme sokarak tenimle ısınmış zehir şişesini çıkardım "Sana seni öldüreceğimi söylemiştim. Geç kalınmış bir intikam. Bugün sonunu getireceğim ama söyleyeceklerimi dinlemen gerekiyor."

"Sen kafayı yemişsin, çatlak kadın!" Bu sefer sahiden güldüm "Yıllardır seninle evli olmanın yan etkileri denebilir." Ona iksirden bahsettikten sonra başladım intikam konuşmamı yapmaya "Seni hiçbir zaman sevmedim, doğru ama ailemin adını lekeleyecek hiçbir şey yapmak istemezdim. Beni bunu yapmaya iten sen oldun. Ben evliliğime sadakatle bağlıyken, ihanet eden sendin. Seni sevmediğimi zaten biliyordum ama daha fazla aptallık edip oğlumu, Sirius'u, üzmene izin veremezdim. Aptal sevgiline yaptıklarım için pişman değilim hatta keşke öldürmüş olsaydım da kızcağız da hayatı boyunca o suratla gezmek zorunda kalmasaydı. 

Bana şiddet uyguladın, tecavüz ettin; bunlar yetmezmiş gibi bir de oğlumu lanetledin ve sevdiğim adamı öldürdün! Dağ evindeki geceyi hatırlıyor musun, Orion? Hani beni gecenin bir yarısı zorla yatağımdan kaldırıp götürdükten sonra Nicholas Avery'nin ölümünü izletmiştin! Detayları hatırlamıyor olabilirsin ama ben hatırlıyorum. O gece ve Regulus'a yaptıkların yüzünden seni öldüreceğim."

"Saçmalamayı kes, Walburga! Sanki daha önce birini öldürdün de!" Düşününce aslında komik bir adamdı. Bunca süre anlaşamamız kötü olmuştu. "Malfoy, Crowley, Crabbe, Yaxley ve annen. Hiçbirinin ölümü tesadüf değildi. Malfoy'un kaza olduğunu söyleyebilirim ama diğerleri tamamen planlanmış cinayetlerdi. Azgın Crowley göğüslerimden zehir içerken pek mutlu görünüyordu. Arkadaşlarında aynı senin gibi; ihanete yatkın! Crabbe'i karısına öldürtmek de epey keyifliydi. Tıpkı bir tragedyanın sonu gibi. Yaxley'yi bıçaklarken onun yerinde senin olduğunu hayal ettim. Böylece daha keyifli oldu." 

"Hayal gücün bayağı genişmiş!" dedi. Tabii ki uzun uzun ona açıklama yapacak değildim "Cehennemde görüştüğünüzde bunu artık arkadaşlarınla tartışırsın, tamam mı? Neden öleceğini bilmeni istiyorum. Beni çok hafife aldın ve darbe üstüne darbe vurdun ama bir gün gelip de intikam alacağımı hiç düşünmedin! Oğlumun ölüm fermanını imzalamanın bedeli canın Orion Black!" yastığını alıp suratına bastırdım. Bileğimden tutarak beni durdurmaya çalıştı ama bir hasta kadar yorgundu ve ben ise genç bir kız gibi dinçtim. 

Elleri gevşeyince yastığı bir süre daha tutarak kaldırdım. Ölmüştü! Yıllardır beklediğim şey artık gerçek olmuştu ve Orion Black ölmüştü! Kendimi hayat amacıma ulaşmış kadar mutlu ve heyecanlı hissediyordum. Ellerimi şaşkınlıkla ağzıma götürerek "Doğum günün kutlu olsun!" dedim. Orion'un canı. Bu bugüne kadar almış olduğum en iyi doğum günü hediyesiydi.

Born in Black | Walburga BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin