11 Mayıs 1960

1.3K 134 139
                                    

#TeamOrion mu #TeamNicholas mı?
--------------------

Doğum günümden sonraki günler hava hissedilir derecede ısındı. Sirius'a artık daha ince giysiler giydirebiliyordum. Bu, onu da rahatlatmıştı anlaşılan. Sıklaşan banyo günleriyle de epey keyfi yerinde bir bebek oldu.

İki günde bir akşam rutinimi gerçekleştirdim. Sirius'a banyosunu yaptırdıktan sonra onu uyku için hazırladım. Poposu pudralı ve altı da kuruyken huzursuz bir bebek değildi. Hatta küçük bezelye tanelerini anımsatan ayak parmaklarını mıncırdığımda sesini bile çıkarmıyordu.

Artık altı aylıktı ve gelişimini takip etmekte zorlanıyordum. Henüz her şeyin tadına bakmış değildi ama hala nesneleri ağız yoluyla tanıyordu. Tanıdığı nesnelere de dili döndüğünce uydurma isimler takıyordu. Mesela suya 'bu', babaya da kısaca 'ba' diyordu. Tüm emeği ben verirken önce baba demesi sinir bozucuydu ama eylemlerine bakılacak olursa, beni gördüğünde daha çok heyecan yapıyordu.

Onu ne zaman giydirsem pamuksu cildini hamur gibi yoğurmak istiyordum. O da çıkan dişleriyle beni ısırmak istiyordu. Kaptığı kolyemi ağzından çıkardıktan sonra "Sirius," dedim "hadi ee-e vakti." benimle birlikte tekrar etti "Ee-e!!" Onu beşiğine yatırdığımda esnedi.

Günlük görevim son bulmuştu. Ben de yorgundum günün sonunda. Uyumak için odama çekildim. Uykuya da dalmıştım ama uykumun arasında güçlü bir tak tak sesi duyarak uyandım. Kapının önündeki Orion'du. Ne istiyordu gece gece? Rüyasında mı görmüştü beni "Walburga!.. Walburga, uyan!" Üzerime sabahlığımı geçirip kapıyı açtım "Ne oldu?"

"Haberler kötü." dedi, uğursuz bir tonlamayla. Nefesim tıkandı "Sirius? Ona bir şey mi oldu?" Sirius'un odasına ezbere yürürken eliyle beni durdurdu "Dur, dur! Sirius'a bir şey olmadı. O gayet iyi." Elini belime doladı "Alphard aşağıda, misafir odasında." Gelen kişi Alphard olunca, aklıma ilk olarak annemle babama kötü bir şey olduğu geldi.

Ürkekçe açılan gözlerimle kardeşimin karşısına geçtiğimde, Alphard konuşmadan önce beni omuzlarımdan tutup sıktı "Abla, bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum." Dişlerimi sıkarak "Söyle!" diye üsteledim "Anneme mi bir şey oldu? Babama mı?" Başını iki yana salladı "İkisi de iyiler. Druella... Onu kaybettik."

Alphard'ın sözleri kafamda darbe etkisi yarattı. Donup kalmıştım. Görüşüm gözlerimde biriken yaşla buğulandı. Söyleyebildiğim tek şey "Neden?" oldu. Druella genç bir cadıydı ve sağlıklı da görünüyordu. En iyi arkadaşımdı o benim. Bunu kabul edemiyordum. "Akşam fenalaşmış." diye başladı Alphard "Cygnus, St.Mungo'ya götürmüş ama kurtaramamışlar."

O gün evi gün içinde cenaze evine çevirdik. Black ailesinin temelleri bu eve dayandığı ve Druella da çok sevdiğim bir arkadaşım olduğu için kalabalık beni rahatsız etmiyordu.

Defin töreninden sonra başta Druella'nın annesiyle babası Lysandra ve Emmanuel Rosier eve geldiler. Omuzlarımdaki yük çok ağırdı. Hem arkadaşımın acısını yaşıyor hem yeğenlerimi hem de erkek kardeşini teselli etmeye çalışıyordum. Cygnus ile Druella, Orion ile benim gibi değillerdi, onlar sırılsıklam aşık olup evlenmişlerdi.

Alphard ile üçlü koltuklardan birine oturarak Cygnus'u aramıza aldık. Kızları teselli etmek isteyen bir ordu insan vardı ama Cygnus'un yanında sadece biz vardık.

Onun sükunetini sağlamaya çalışırken, Druella'yı tanıyan insanların konuşmalarına kulak verdik. Kimisi Druella ile anısını anlatıyor, kimisi de onun için hoş sözler söylüyordu. Sıra Cygnus'a gelince, o konuşmak istemedi ve ikimiz adına benden bir konuşma yapmamı istedi ve bekledi. Hiç halim yoktu ama onu kırmak istemedim. Kalabalık önüne çıktığımda doğaçlama yapmaya başladım.

"Druella ve ben özellikle son zamanlarda çok yakın arkadaşlardık. Ben iki erkek kardeşle büyüdüm ve yıllar sonra Cygnus, bana bir kız kardeş getirdi. Tabii başta böyle değildik. Onu çok kıskanmıştım ve onu hiç istememiştim çünkü erkek kardeşimle evlenecekti, onu bizden alacaktı. Sonra büyüdüm, akıllandım ve arkadaş olmayı başardık. Sadece arkadaş değil, aynı zamanda sırdaş olmuştuk. Birbirimize destek oluyor, akıl veriyorduk. Sadece günlük hayatımda da değil, evlenirken ve hatta bebeğimi -görüyorum ki hepiniz minik Sirius'umu çok sevdiniz- dünyaya getirirken bile yanımdaydı. Onu seviyorum ve ona minnettarım. Huzur içinde yatsın!"

Hoşça kal, Druella ve huzur içinde yat!

Born in Black | Walburga BlackWhere stories live. Discover now