3 Kasım 1959

1.7K 149 205
                                    

Hızla büyüyen tek şey karnım değildi, süt dolu göğüslerim de o kadar irileşmişti ki sanki ağzıma girecekmiş gibi hissediyordum. Özellikle bel ağrım giderek artarken artık tamamen yattığım yerden kalkamaz oldum.

Eskiden kendime karpuz derdim ama şimdi aşırı şişirilmiş bir balona dönüşmüştüm. Sanki her an patlayacaktım. Doğrusu, hamilelik bana aşırı kilo aldırmamıştı. Bileklerim, kollarım, bacaklarım ve yüzüm eskisi gibi görünüyordu.

Belimin ağrısından uyku tutmamıştı. Oturma odasında otururken belime bir yastık koyarak sırtımı Orion'a yasladım. O da elini karnıma koyarak okşadı. Bebek bu akşam kıpır kıpırdı ki normalde de hareketli bir bebekti ancak bu sefer farklı olduğunu hissedebiliyordum. Sanki bir şey, bebeği huzursuz ediyordu.

İlk çocuğumuza Orion'un ismini verecektik. Tabii ikinci isim olarak. Yani, evde bir isim söylendiğinde aynı anda iki kişinin tepki vermesini kimse istemez. Cygnus üç kızıyla aşırı meşgul bir baba olduğu için, küçük Orion'un vaftiz babası olması için Alphard'ı seçtik. O da bize ilk isim olarak Sirius'u önerdi. İsim güzel ve manidardı. Böylelikle bebeğimizin ismi netleşti: Sirius Orion Black.

Bebeğin cinsiyetini öğrendikten sonra aile içinde biraz şov yapmadım değil ama buna hakkım vardı. Sirius sıradan bir bebek değildi, o yıllar sonra gelecek ilk erkek bebekti. Hal böyle olunca, böbürlenmemek elde değildi. Yanlış hatırlamıyorsam doğan son erkek bebek Cygnus'tu ya da Orion bile olabilir. Doğrusu, kocamın yaşından haberim yoktu.

"Kreacher'a söyleyelim sana banyoyu hazırlasın." dedi Orion, kulağıma doğru. Sonra boynumu öptü. Beni sahiden seviyor muydu yoksa bir kadın olduğum için mi bana çekiliyordu bilmiyorum. Ona bakarak "Druella sıcak suyun iyi geldiğini söylemişti." dediğimde Kreacher'ı çağırdı. Gece saat bir sularıydı ama Kreacher yine de ikinci kez seslenmemize gerek kalmadan karşımızda belirdi.

Kreacher banyoyu hazırlayana kadar ben yavaş yavaş yukarı çıkacağım için şimdiden ayaklandım. Karnım yüzünden attığım adımı bile göremiyordum. Bunun için Orion, merdivenler çıkarken de bana yardım ediyordu.

Küvete girdiğimde belimden önce güçlü bir tak sesi duyuldu. Sonra da gelen rahatlıkla gözlerimi kapatarak uyukladım. Karnıma ilk sancı saplandığında karnımı okşayarak "Şhh!" dedim "Sakin ol, oğlum." Sirius kıpır kıpırdı yine. Tekrar sancı geldiğinde gözlerimi açtım. Küvetin içindeki su pembe bir renk almıştı.

"ORION!" diye bağırmamla yan odada bekleyen Orion içeri daldı. Kolumdan tutarak kalkmama yardım etti, vücudumu havluyla sardıktan sonra beni taşıyarak haftalar önce doğum odası olarak ayarladığımız odaya getirdi. Henüz nemli bedenime geceliğimi giyerken o da St.Mungo'dan ebe getirmek için gitti. Yatağa uzanıp bekledim. İlk sancılarım adet sancısından biraz daha güçlüydü ancak sonrakiler, sanki biri içime kızgın demir sokmaya çalışıyormuş gibi his vermeye başladı. Bu his, dayanılmaz bir hal alınca çığlık attım.

Ebenin dediğine göre düzensiz nefes alıyordum ve çektiğim sancı yetersizdi -ki ben ağlamak üzereydim- bunun için doğumu hem riske sokuyordum hem de geciktiriyordum. Neyse ki iki saat sonra Orion, Druella'yı getirebildi. Yanımda o varken, kendimi güvende hissediyordum. O da benimle birlikte nefes egzersizlerini yaptı. Bu sefer de başım dönmeye başlamıştı.

Onlardan sıkılınca yataktan kalkıp, pencerenin önüne geçtim. Yağmur yağıyordu ve hava rüzgarlıydı. Druella bana bağırdı "Walburga! Yatağa geri dön!" Pencerenin pervazına tüm gücümle tutunarak, ayakta durduğum için bacağımdan da destek alarak, ıkındım. Aniden gelen hafifleme hissiyle iç çekerek ebeye baktım. Bacaklarımın arasından düşen küçük kafayı tutmuştu. Sonra o küçük kafanın sesi duyuldu. O ağlarken ben de ağlıyordum.

Ebe yapması gereken her şeyi yaptıktan sonra Sirius'u kucağıma verdi. Bu ufaklık, daha önce gördüğüm tüm bebeklerden daha iri ve daha ağırdı. Yusyuvarlak suratı, tombul yanakları, boğumlu kolları ve bacakları vardı ve evet, o bir erkekti. Asa çıtlatma bizi yanıltmamıştı. İncecik, kara saçları kafasına yapışmıştı. Onu biraz emzirdim. Tabii, doğmak yorucu bir eylem olduğu için çok acıkmıştı.

Druella burası birkaç saat içinde ziyaretçiyle dolup taşacağı için çarşafları değiştirdi. Kucağımda bebeğimle yatağa uzandığımda ilk ziyaretçimiz Orion oldu. Sirius'u kucağına alarak onu bir süre hayranlıkla izledi "Çok güzel görünüyor." Ebe bir bana bir de Sirius'a baktı "Sağlıklı bir oğlan dünyaya getirdiniz, Bayan Black." sonra bize doğum sonrası hakkında bilgilendirme yapıp, benim de kontrollerimden sonra gitti.

Öğlen olmadan akraba ziyaretleri başladı. Melania Black elbette ki kocasıyla birlikte geldi. Arcturus Black hem beni rahatsız etmemek hem de odada kalabalık yapmamak için torununu (Sirius onun ilk torunuydu) odanın dışında gördü. Ancak Melania, kocası kadar anlayışlı bir kadın değildi. 

"Seni tebrik ederim, canım." dedi yapmacık bir gülümsemeyle "İlk bebeğini kucağına aldın. Artık anne olduğuna göre, çocukça hareketlerini geride bırakırsın diye umuyorum. Her ne kadar erkek bir varis yetiştirecek olsan da sadece babası değil, sen de ona örnek olmalısın. Bir anne modeli olarak, büyüdüğünde eş seçimini etkileyeceğini unutma." Gözlerimi kıstım "Sanıyorum ki Orion'u yetiştirirken iyi bir model olamadınız. Bunları bana öğüt olsun diye değil, kuyruk acınızı gizlemek için söylüyorsunuz. Size yaptıklarımı hala atlatamıyorsunuz. Evin hanımının el değiştirmesi sizi çıldırtıyor çünkü artık otorite siz değilsiniz."

"Her ne kadar Black ailesi kraliyet ailesi kadar değerli olsa da bu bir iktidar oyunu değil." Bu sözüne gülmüştüm çünkü daha korkak bir hamle yapamazdı "Bakın, Bayan Black. Savaş başlattıktan ve hamlelerinizi yaptıktan sonra geri çekilemezsiniz. Bu çok onursuz bir davranış olur. En başından beri bunu bir iktidar oyununa çeviren sizdiniz. Beni yönetmeye çalıştınız ancak unutuyorsunuz ki, ben de bir Black'im. Kimsenin emri altına girecek değilim. Ben bu kadar dik duruşlu bir kadın olduğum için de en onurlu Black varislerini ben yetiştireceğim." 

Söylediklerim tabii ki Melania Black'i kızdırıyordu. Bana olan tahammülünü yitirdiğinde odadan çıktı. Druella nefesini tutmuş bana bakıyordu "Kadını resmen morarttın." Ona bakarak iç çektim "Konumuma ve otoriteme saygı göstermediği sürece daha çok morarır... Bu arada, Sirius nerede? Bayağıdır emzirmiyorum onu." 

Druella odadan çıktıktan sonra on dakika içinde kucağında Sirius ile döndü "Cygnus, kızlarla gelmiş. Kızları ufaklıkla tanıştırıyordu." Güldüm "Narcissa 'bu nereden çıktı şimdi' diyordur kesin." Birbirimize bakarak güldük. Ben Sirius'u emzirirken o da bana yardım ediyordu "Ayaklarını gıdıkla da memedeyken uyumasın." Sirius doğduğundan beri uyuyormuş gibi görünüyordu zaten ama yine de dediğini yaptım.

Bir süre sonra Alphard beni odada ziyaret etti "Merhabalar hanımlar!" Sırayla elimizi öptü. Bana bakarak sırıttı "Nasılsın, turşu fıçısı?" Koluna yumruk attığımda gülerek Sirius'u kucağına aldı "Tanrım, bir tane de oğlum olduğuna göre artık hiç evlenmeyebilirim. Nasılsa siz hiç boş durmuyorsunuz." Druella ile birbirimize baktık ama Alphard'a kızamadık. Haksız sayılmazdı. 

"Babasına benziyor." diye yorum yaptı "Özellikle de gözleri." Olduğum yerde dikleşmeye çalıştım "Açtı mı gözlerini?" Alphard başını salladı "Tek gözünü açtı. Şapşal şapşal bakıyor. Çirkin şey seni! Zaten şişkosun bir de. Oğlum, senin bu hayatta hiç şansın yok. Olsun! İki müzmin bekar takılırız." Ona sıkıca sarıldı, ellerini öptü. Bebekler çok ilginçti. Henüz sadece birkaç saattir tanısak da onlara bayılıyorduk.

Alphard, Sirius'u bana verdi "Canın çıkmış gibi görünüyor. Seni daha fazla yormayayım." Odadan çıktığında uyumak için yastığımı yatırdım. Hem ben hem de Sirius uyku haline geçtiğimizde Druella onu kollarımın arasında alarak beşiğine koydu. Ben de Druella'nın Sirius'a göz kulak olduğunu bilmenin rahatlığıyla uykuya teslim oldum.

Born in Black | Walburga BlackWhere stories live. Discover now