15 Ekim 1967

1.1K 119 113
                                    

Eve döndüm mü? Elbette döndüm. Dönmeyi hiç istemedim, o kasvetli evin havasını bir dakika daha solumak istemedim ama ettiğim yeminler ve sahip sorumluluklarım, benim isteklerimle çatışıyordu. Ailemizi diğer büyücü ailelere karşı mahcup edemezdim, çocuklarımı özbeöz babalarından uzak büyütemezdim...

Eve döndüğümde annem ve Melania Black de bizi gözlemlemek ve büyüklerimiz olarak çözüm önerileri sunmak için bir süre bizimle kaldılar. Melania Black'ten öyle harika(!) bir fikir çıktı ki Orion'a sahiden aşık olabilirdim: Aynı yatağı paylaşmak. Ben öldüğümde onunla aynı mezara bile girmek istemezken, onun bu planı beni benden aldı. Tabii ki ne ben ne de Orion bunu kabul ettik ve odalarımız ayrı kaldı.

Bu süreç içinde annem, Orion’un Sirius ve Regulus ile hiç ilgilenmediğini fark etti ve çocukların bakımında iş bölümü yapmamızı önerdi. Melania Black tam da kendisinden beklenecek aptalca bir yorumla karşı çıktı: "Hiç olur mu öyle şey, canım! Erkeğin görevinin çocuk bakımı olduğu nerede görülmüş?"

Kendimi tutamadım "Madem herkes bize dayatılan cinsiyet rollerini üstlenecek, o halde oğlunuza söyleyin de tüm gün manda gibi yatacağına hemen bir iş bulsun. Sizin istediğiniz roller böyledir; anneler çocuklara bakar, babalar evi geçindirir. Maddi durumumuzun iyi olmasını bahane etmeyin hiç, ben de çocuklarıma bakıcı tutabilirdim ama onları kendim yetiştirmeyi tercih ettim."

Bir daha bu konu açılmadı. Orion iş bulup, günün büyük bir kısmında ayağımın altından çekileceğine, çocukların bakımına yardım etti. Biri bunu yapması için zorlamadığı sürece Regulus'un bakımını yapmıyordu. Bir insanın nasıl bu kadar aptal olabileceğini aklım almıyordu. Çocuklarımdan birinin bile ona benzemesi durumunda ne yapacağımı bilmiyordum.

Regulus altı, Sirius yedi yaşındayken onlar için bir öğretmen tuttuk. Benim çocukların harflere ve sayılarla daha yeni tanışırken; Bellatrix okuldaki altıncı, Andromeda dördüncü ve Narcissa da ikinci yılına başlıyordu. Onların bu kadar hızlı büyüdüğünü görmek şaşırtıyor, bir yandan da sanki benim oğullarım hiç büyümüyormuş gibi hissediyordum.

Eylül ayı boyunca tuttuğumuz iki öğretmen gizemli bir şekilde istifa ettiler ve kendilerinden tekrar haber alamadık. Ekim ayında gelen öğretmen ise ayın onunda istifa etti. Yeni öğretmen bulmamız kolay oldu ama oğullarımın her ne yapıyorlarsa buna son verip öğretmenlerini kaçırmamalarını diliyordum.

Vasilia Bishop kırklı yaşlarında, deneyimli bir öğretmendi. Usulden Orion ile karşıladık kadını. Bayan Bishop başını sallayarak "Memnun oldum, efendim." dedi "Küçük beyler neredeler?" Elimle kapıya işaret ettim "Siz eşimle misafir odasına geçin, ben de çocuklara bakayım. Sizinle tanışmak için çok heyecanlıydılar."

O kadar heyecanlıydılar ki Sirius'un odasına girdiğimde ikisini alt alta üst üste buldum. Sirius emekler pozisyonda duruyordu, Regulus da onun sırtına binmişti. Regulus'un tek elinde Orion’un asası, atçılık oynarken etkili olsun diye rüzgar yaratıyordu. Odanın kabus gibi dağınık olduğunu söylememe gerek yok. Yatak dağılmış, oyuncaklar her yere saçılmış, perde bile yerinden çıkmıştı.

Önce Regulus'u ağabeyinin üzerinden aldım sonra da kavga kıyamet elindeki asaya el koydum. Oyunlarını bozduğum için benden nefret ediyorlardı. Sirius'un yumrukları sıkılmış, kaşları çatılmıştı ama net bir tavırla "Yeni öğretmeniniz geldi." dedim "Şimdi gidip onunla tanışacaksınız ve ders sırasında onu kızdırmadan dediklerini yapacaksınız."

Regulus kendini yere attı, kollarını iki yana açtı "Ders istemiyorum artık." derslere başladıklarından beri sadece bir ay geçmişti. Sirius da kardeşinin yanına oturdu "Ben de artık ders istemiyorum. Oyun oynamak istiyorum." Kollarımı birbirine bağladım "Dediğimi ikiletmeyin! Öğretmeniniz sizi bekliyor. Hemen yanına gideceksiniz ve derslere başlayacaksınız."

Regulus'un elinden tutup onu zorla odadan çıkardım, Sirius'u da çağırdım. Bizzat yüzüne bakmıyordum ama peşimden geldiğini biliyordum. Merdivenlerden inerken homurdandı "Oyun oynamamıza hiç izin vermiyorsunuz."

Misafir odasına girdiğimizde ikisinin de yüzü asıldı. Bayan Bishop ayağa kalkıp yanlarına geldi "Merhaba! Siz Sirius ve Regulus olmalısınız! Hanginiz Sirius?" Regulus parmağıyla ağabeyine işaret etti. Sirius yanaklarını şişirerek ofladı "Benim adım Sirius değil." Bayan Bishop sakin bir tavırla "Öyle mi?" diye sordu "Senin ismin ne o zaman?" Sirius omuz silkti "Kreacher." Kreacher'a işaret etti "Sirius orada."

Sesimi uyarı tonunda yükselterek "Sirius!" dedim "Dalga geçmeyi kes." O sırada Regulus kaçmaya çalışıyordu. Onu ensesinden tutup uzaklaşmasına engel oldum. Bayan Bishop bana bakarak gülümsedi "Alışmaları biraz zaman alacak ama şimdi derse başlasak iyi olacak." Çocuklar ağlaya sızlaya sınıf olarak ayarladığımız odaya geçtiler.

Onlar gidince Orion'a asasını verdim "Bunu çocukların bulamayacağı yerlerde tutsan iyi olur. Başımıza bela alacağız yoksa." Ben konuşurken sınıf kapısı açıldı ve Sirius koşarak misafir odasına girdi. Bayan Bishop da peşindeydi. Sirius yakalanacağını anlayınca tüm gücüyle koltuğa sarıldı ve çığlık attı "GİTMİYCEEEM! HAYIIIR! GİTMİYCEM!"

Zar zor onu koltuktan ayırdıktan sonra kucaklayıp sınıfa götürdük ama biz onu kovalarken Regulus sınıftan kaçmıştı. Sirius'u sınıfa kilitledikten sonra onu aramaya koyulduk. Onu bulan kişi ne yazık ki Orion oldu ve bulunmanın bedeli Regulus için sağlam bir tokat oldu. Orion ona vurduktan sonra boyu hizasına eğildi "Hemen sınıfa gidiyorsun!"

Nereye gittiğini bilmiyorum ama Regulus ağlayarak kaçtı. Bir süre sonra sınıfın kapandığını duyduğumda kapının önünde dikildim "Bayan Bishop, Regulus da sınıfta mı?" Olumlu cevabı aldıktan sonra oradan uzaklaşıp Orion'u buldum "Bir daha Regulus'a dokunmayın deme!" Alaycı bir tavırla dudak büktü "Bana sürekli onun benim oğlum olduğunu söyleyip durdun. Oğluma nasıl davranacağımı sana soracak değilim."

Bu bugünlük son konuşmamız oldu. Bir saat sonra çocukların bugünlük dersi bittiğinde sınıfın kapısı açıldı ve Sirius ile Regulus "Kurtulduk!" diye bağırarak odalarına çıktılar. Bayan Bishop onların arkasından çıkarken memnun görünüyordu. Dersin nasıl geçtiğini sorduğumda "Güzel geçti." diye yanıtladı "Sirius fazla hareketli ve sıkılgan bir çocuk. İlgisini derste tutmak biraz zor. Daha da kötüsü, Regulus'un da dikkatini dağıtıyor. Regulus daha itaatkar bir çocuk, Sirius ise baskın. Size tavsiyem, ödev yaparken kardeşleri ayrı tutun. Yarın tekrar görüşürüz."

İlk krizimizi sabah çocukları sınıfa sokarken, ikincisini de akşam ödev başına oturturken yaşadık. Regulus tam ikna olacak gibi oluyordu sonra Sirius'un sesini duyup kaçmaya çalışıyordu. Onlarla baş edemeyince ödevlerini ödüllendirmeye karar verdik. Yani ödevlerini bitirirlerse çikolatalı kek yiyebileceklerdi.

Bu ödül Regulus'u harekete geçirmişti ama Sirius hala ödev yapmak istemiyordu. Artık Orion da ben de Sirius'un başındaydık. Regulus ödevini bitirip kekini yediğinde, Sirius'un hala birkaç satırı vardı. Sandalyesinde süzüldü, yere oturdu, bacaklarımızın arasından geçerek odasından da kaçtı. Peşinden gittik ama merdivenlerden sürüne sürüne inince Orion pes etti. Ödev yapmayı bu kadar istemeyen birini ilk defa gördüğüm için onu serbest bıraktım ama kek yemesine izin vermedim. Yarın Bayan Bishop'ın ona kızacağını da söyledikten sonra ceza olarak onu yatağına erkenden gönderdim.

Ağabeyi yatmaya zorlandığı için Regulus da oyuncaklarıyla biraz oynayıp, sıkıldı ve çaresizce yatağına girdi. Onların günü bittiğinde benimki de bitiyordu. Ben de odama geçip yatağıma girdim. Yarın ve gelecekteki pek çok gün oldukça koşuşturmalı geçecekti.

Born in Black | Walburga BlackWhere stories live. Discover now