Bölüm 31: Küçüğüm 2. Kısım

Start from the beginning
                                    

"Fakir olman benim suçum değil tatlım." dedi Zeynep.

"Sen de fakirsin, bunları nasıl almayı düşünüyorsun?"

Zeynep gülümsedi ve kaşlarını kaldırdı. "Alacağımı kim söylemiş?" dedi ve birkaç saniye etrafa bakındıktan sonra iki tane ruju çantasına attı.

"Şaka yapıyorsun." diye fısıldadı Özgür. Zeynep bu sefer de parlatıcılardan ve rimellerden birkaç tane aldı, Özgür'ün çantasına koydu. Özgür inanamayan gözlerle onu izlerken Zeynep kapıya doğru rahatça yürümeye başlamıştı bile. Kapıya geldiler. Özgür itiraz etmeyecekti, bu konuyu dışarıda konuşacaklardı.

Ama tam kapıdan çıkarken alarmlar ötmeye başladı.

"Bir saniye durur musunuz kızlar?" diye seslendi biri. Zeynep arkasını dönüp bunun bir mağaza yetkilisi olduğunu görünce gülümseyerek Özgür'ün kolunu yakaladı:

"Koş!"

İkisi de alışveriş merkezinin kapısına doğru bütün güçleriyle koşmaya başladılar. Zeynep sürekli gülüyor, ne olduğuna inanamayan Özgür de onun gülüşüne gülüyordu. Zeynep bir an durup Özgür'e baktı:

"İzimizi kaybettireceğim, ben bu tarafa, sen şu tarafa! Dışarı çık ve yirmi dakikaya sokağın başına gelmezsem evine git." dedi yüksek sesle. Özgür onun gösterdiği yere hiç hızını kaybetmeden koştu. Alışveriş merkezinden çıkınca biraz yavaşlayıp arkasına baktı. Kimse yoktu. Sokağın başına dört dakikada gelmişti. Zorla gittiği pilates dersleri için içinden Zeynep'e teşekkür etti ve onu beklemeye başladı.

Acaba yakalanmış mıydı? Bu olabilir miydi? Zeynep kurnaz bir kızdı fakat alarmları hesaba katmamıştı. Bunları düşünmeyi bırakıp nefes alış verişinin normale dönmesini bekledi Özgür.

Yirmi beş dakika sonra büyük bir hayalkırıklığıyla oturduğu kaldırımdan kalktı. Çantasını taktı ve tam sokağı terk edecekken birkaç metre uzaktan ona doğru gelen Zeynep'i gördü.

"Yakalandın sandım. Öyle korktum ki." dedi. Zeynep koşmaktan yorulmuş olmalıydı, yavaş yürüyordu. Özgür onun yanına yaklaştı.

"Çok mu yoruldun? Bak sakın, bir daha böyle bir şey yapmayacaksın, tamam mı?" diye sordu. Zeynep hiçbir şey demiyordu. Sadece ona doğru yalpalayarak yürüyordu.

"Zeynep?"

Özgür tam elini ona uzatacakken kolundaki kanı fark etti.

"Zeynep ne oldu sana?!?" diye bağırdı.

Zeynep Özgür'ün üzerine atladı. Onu ısırmaya çalışıyordu. İğrenç kokuyordu. Özgür onu üstünden itti. Buz gibi bacaklarına tekme attı. Bağırarak koşmaya başladı.

"Yardım edin! Kimse yok mu?" Sokağa bakındığında hiç kimseyi göremedi. Daha yirmi dakika önce çok kalabalık olan sokakta kimse kalmamıştı. Neler oluyordu? Zeynep neden böyle bir şey yapmıştı?

Koşarak evine girdi. Kapıyı çaldı, üç dakika boyunca kimse cevap vermeyince tekmeleyerek açtı. Salona girdi. Serap yerde yatıyordu.

Bu manzaraya bu kadar üzüleceği aklına gelmezdi.

Yere eğilip yanına çöktü. Hiç kanaması yoktu. Koluna dokundu. Çok soğuktu. Resmen buza dokunduğunu hissetti ve elini çekti. Babasını aradı ama cevap alamayınca belki ne olduğunu bilen birileri vardır diye uzanıp televizyon kumandasını eline aldı. Televizyonda haberler vardı. Bir salgından bahsediyordu. Duyduklarına inanamıyormuş gibi ellerini bir ağzına bir kulaklarına götürüyordu Özgür. Ağlamaya başladı. Kanalları gezdi. Bazıları çalışmıyordu, çalışan kanallarda da hep aynı acil durum haberleri vardı. Omzunda bir el hissetmesiyle feryatları bölündü.

Serap bir anda o bahsettikleri yaratığa, bir zombiye dönüşmüş ve boynunu ısırmaya çalışmıştı. Özgür ona masanın üstündeki vazoyla vurmaya çalıştı ama elinden kaçırdı. Ne olduğunu algılayabiliyorlar mıydı bilmiyordu ama yaratığın afalladığı kesindi. Birkaç saniyelik boşluktan yararlanan kız koşarak evden çıktı. Asansörü bekleyemezdi. Koşarak merdivenleri indi. Dördüncü kata geldiğinde bir ses duydu.

Bir çocuk.

Ağlayan bir çocuk.

Bu komşusu Alp'ti. Semra ablanın küçük oğlu. Apartmanlarına bu yıl taşınmışlardı. Ve neşeli çığlıklarından başla bir şey duymadığı bu şirin çocuğu şimdi tepinerek ağlıyordu. Onun da ailesi ölmüş olmalıydı.

Özgür'ü görünce durdu. Refleks olarak bir adım geri atmıştı. Özgür ona elini uzattı.

"Alp! Benim, Özgür ablan." Alp hala korkuyordu. Ama Özgür uzanarak onu kendine çekip kucağına aldı. Çocuk yine ağlamaya başladı.

"Geçti... Geçti... Şşş..." Altın sarısı saçlarını okşadı Alp'in, yatıştırır gibi. Onu iyice kendine bastırdı. Çocukcağız kollarında tir tir titriyor, durmadan ağlıyordu.

"Artık birlikteyiz." dedi Özgür. Birliktelerdi. Ve yapayalnız.

Salgın: SavaşWhere stories live. Discover now