5- burada değil.

Começar do início
                                    

"Bulacağız değil, ben bulacağım," dedi sessizce. Kollarımdan güç alarak ayağı kalktığında ilk seferinde dengesini kuramayıp yalpalamıştı. Onu tutarak düşmesini engellediğimde bana o yıkıntının ardında bıraktığı enkazın içinden gülümsemişti bana. O acıyı görmüştüm dudaklarında, gözlerinin içinden ruhuna indiğimde ruhumda hissetmiştim tüm acısını.

"Aptal, ayakta bile bensiz duramıyorsun." dediğimde kolumu saran parmakları, tüm ağırlığını çekmişti. Artık desteği benden almaktansa duvardan alıyordu. Dudağının kenarından akan kanı elinin tersiyle sildiğinde pratik odasınsa onu ilk gördüğüm an gelmişti aklıma. Üstü başı kan içindeydi, elleri titriyordu. Kardeşi ağlıyordu, kendisi de. O zaman da ona karşı hep iyi olmuştum, kendimi umursamaz sanıyorken onu umursamıştım. Kötü olmasını istememiştim.

Yoongi için de böyle hissetmiştim, hayatımda, iyi düşüncelerle dolduğum insanlar hep tesadüfen çıkmıştı karşıma.

"Taehyung, boşuna uğraşıyorsun. Ne yaparsan yap yanında geleceğim. Bu sefer de yalnız kalmanı istemiyorum." düşündüklerimi gizlememin anlamı yoktu. Onu çok yakın bir dostum gibi görüyordum, sanki senelerdir arkadaştık. Kimsesi olmadığı için benden özür dilemişti, ne bekliyordu ki, yeniden onu yalnız bırakacağımı mı?

"Sadece Guleum'u saçının teline zarar gelmeden bulmak istiyorum. O benim her şeyim Jimin. Onu kaybedersem sebebim kalmayacak." ölmekten bahsediyordu, onu kaybederse, kendini düşünmeden öldüreceğini söylüyordu. Onu bulmalıydım, öylece kendini öldürüşünü izleyemezdim.

Kolunu tutup omzuma atmasını sağladığımda hızlanmayı hedefliyordum. Bir an önce Guleum'u bulmalıydık.

"Nerde olabileceği hakkında bir fikrin var mı?" dediğimde kafasını bana çevirmişti, yüzlerimiz çok yakındı ve kalbim hızlanmıştı. Burunlarımız neredeyse birbirine değecekti, nefeslerini yüzümde hissedebiliyordum. Aniden kafasını diğer yöne çevirdiğinde omzumdan sarkan eli tuttuğumu fark etmiştim, başka yerlere bakarken.

Ne yapmışlardı ki ona, bu kadar etkilenmişti, yürümekte bile zorlanıyordu. Kim bilir Guleum ne haldeydi, ufacık kıza neler yapmışlardı. Tanrım! Ağlayacaktım.

"Bir kaç yer, belki?" kendi kendine konuşsa bile duymuştum, beni götürmemeye kararlıydı fakat ben ondan daha kararlıydım. Bonu asla yalnız bırakamazdım.

Binadan çıktığımızda Taehyung'un korkuyla etrafa baktığını görüyordum. Bana belli etmemeye çalışsa bile aptal değildim, "Bizi mi gözetliyorlar?" dediğimde bu sefer bana dönmemişti, "Bilmiyorum, olabilir." fısıltı şeklinde söylediği cümleyle ben de etrafımda göz gezdirmeye başlamıştım.

Ne tür bir belanın içinde olduğumu henüz kestiremiyordum. Taehyung yanımdan geçerek yürümeye başladığında onu izlemekle yetiniyordum yalnızca. Benim peşinden gitmediğim fark ettiğinde duraksayıp arkasını dönmüş ve bana doğru yürümeye başlamıştı. "Jimin, cidden beni delirtmeye mi uğraşıyorsun?" Dediğinde bakışlarımı yere, ayak uçlarıma indirmiştim. O anda dikkatimi dağıtan şey küçük karıncanın kendinden on kat büyük yiyeceği taşımaya çalışmasıydı. Tanrım,nasıl bir güçtü bu?

Ben karıncayı izlemeye devm ederken Taehyung'un sıcak parmakları bileğime sarıldığında karıncaya bakmayı sonlandırmak zorunda kalmıştım. "Böyle bir durumun içinde bir karınca nasıl dikkatini dağıtabilir, kafayı yedirteceksin bana." Resmen azar işitiyordum sokak ortasında. Sanki az önce ağlayan bendim. O ürkek, ağlayan, kırılgan, narin Taehyung gitmiş ve yerine herkesin ağzına sıçma potansiyelli Taehyung gelmişti.

Tuttuğu bileğimden beni çekiştiriyor, aynı zamanda da bana söyleniyordu. Cidden, madem böyle yapacaktı ne halt etmeye beni çağırmıştı yanına? Anlam veremiyordum. "Hey, sakin ol." Cümlem onu dindirmemişti, beni duymuyordu bile.

IlungaOnde as histórias ganham vida. Descobre agora