4.9

392 54 10
                                    

2020 Şubat

Atlas

Şubat ayının ilk günü, kış tüm soğukluğuyla kendini belli ediyordu. Hava buz gibiydi, ben ise montuma sarılmış ve dışarı çıkmıştım. Kafam son günlerde o kadar doluydu ki çaresizlik ilmek ilmek ruhuma işlerken yaptığım tek şey kendimi de Pelin'i de oyalamaktan ibaretti.

Aklımda birkaç aylığına da olsa karım olan kadınla kardeşim dediğim adamın ihaneti dolanıyordu günlerdir. Eskiyi düşündükçe bir şeyleri anlamam güçleşiyordu açıkçası. Ilgım ve Atakan benim gözümde iki arkadaştı. O zamanlar ikisine de öyle güveniyordum ki aklıma böyle bir ihtimal bile gelmemişti hiçbir zaman. Şimdiyse nasıl fark edemediğimi düşünerek hayıflanıyordum, nasıl ve neden?

Araları başta çok iyiydi. Ben yokken hep beraber olur, birbirleriyle iyi anlaşırlardı. Sonraları bir şeyler değişmişti. Düşündükçe daha iyi anlıyordum bunu. Beraber geçirdiğiöiz son birkaç ay her iki taraf için de uzaktı. Arada iyileşir gibi olsalar da hayatımızın güzel çağlarının son evresinde bir şeyler değişmişti. Onlar uzaklaşmıştı. Belki de hiçbir şey o resimdeki gibi değildi ama düşünmeden edemiyordum. Biz evliyken de ihanet edip etmediklerini düşünmeden duramıyordum. İkisi de öyle insanlar değil bile diyemiyordum. Çünkü gördüğüm o resim, onları belki de hiç tanımadığımın kanıtıydı.

Efe'nin okulunun önüne geldiğimde onunla binanın girişinde karşılaştım. Biraz erken gelmiştim. "Kusura bakma," dedim. "Boğulur gibi olunca dayanamadım, geldim."

"Olur mu?" diye tebessüm etti Efe. "Bir dersim var aslında ama..."

"Efe hocam?" Duyduğumuz sesle kafamızı çevirdiğimizde bir adam yanımıza geldi. "Sizin dersiniz yok muydu?"

Efe "Aa, evet müdür bey." dedi. "Ben de derse çıkacaktım birazdan."

"Bu beyefendi kim, öğrenebilir miyim?" Müdür olduğunu öğrendiğim adam okulunda bir yabancı görmenin verdiği rahatsızlıkla beni izlerken Efe elini ensesine attı.

"Kendisi arkadaşım, Atlas Bey." dedi Efe sahte bir gülümsemeyle. "Aynı zamanda avukattır. Ben de bizim eşit ağırlık sınıfı için bir avukatın güzel örnek olacağını düşünerek onu davet etmiştim." Ben duyduğum cümleyle şaşırırken müdürün hoşuna gitmiş olacak ki yüzündeki ifade değişmişti. "Sizin için de bir mahsuru yoksa tabi."

"Ah, olur mu öyle şey?" dedi adam. "Elbette, mutluluk duyarız. Lütfen buyrun."

"Sağ olun hocam," dedi Efe. "Biz derse girelim izninizle."

Adam başını salladı. Yanından uzaklaştığımızda "Görmeyeli iyi yalancı olmuşsun." diye sırıttım.

Omuz silkti. "Müdür Bey iyi adamdır ama kurallara çok bağlı. Ona beni görmeye geldiğini söylesem binbir laf ederdi."

Başımı salladım. "İyi yaptın, gelmişken sizin çocukları görmüş olurum hem. Belki bir işe yarar."

"Eminim çok faydası olacaktır." dedi. Koridorda yürürken Ekim ile karşılaştık. Beni gördüğünde şaşırarak yanımıza geldi.

"Atlas, burada ne arıyorsun?"

"Uzun hikaye," dedim. "Dersten sonra konuşalım istersen."

Başını salladı. "Bana uyar." Saatine baktı. "Geç kaldım derse, çıkışta haberleşiriz." Efe'ye baktı ve ona başıyla selam verdi. Ekim yanımızdan gittiğinde birkaç saniye arkasından bakıp yolumuza devam ettik biz de.

"Ne düşünüyorsun?" dedim ona bakarak. "Hiç şansınız kalmamış mı?"

"Bilmiyorum," Efe iç çekti. "Her şey çok karışık geliyor, Atlas. Yirmi dokuza giriyoruz, aradan on küsür yıl geçmiş. Artık istesek de eski masum insanlar olamayız, o aşkı da bulamayız. Her şey aynı olsa biz değiliz." Sınıfın önüne gelmiş olacağız ki durdu. "Seviyor beni belli, benim de hislerim aynı olmasına aynı ama..."

İki Sıfır Sonsuz EderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin