4.3

410 53 5
                                    

2011 Şubat

İhanet.

İhanet, insanın damarlarında akan kana bulaşan zehir gibidir. Bir kere size dokundu mu arınamazsınız. İhanet öyle bir bataklıktır ki çırpındıkça dibe çeker sizi. Kaçamazsınız. İnsan yedi kat yabancıya ihanet etmez, asıl ihanet en yakınımızdakilere ettiklerimizdir çünkü.

Dudaklarım onun dudaklarının üstündeyken ben de ihanet etmiştim. Atlas'a, kendime, Ilgım'ın güvenine ihanet etmiştim ve bu düşünce dün geceden beri beni kahrediyordu. Ilgım'ı öpmüştüm. Bir anlık gaflet, bir anlık arzuya yenik düşüş onu öpmeme sebep olmuştu. İşin tuhafı benim ayık kafayla öptüğüm kadın sarhoş kafayla bana karşılık verecek gibi olmuş, dudakları kıpırdadığındaysa geri çekilmiş ve sessizce yüzüme bakmıştı. Dudaklarımın üstünde dudaklarının nemi hala vardı sanki. Onu evine bıraktıktan sonra çıkıp gitmiştim ve o yeşil gözleri düşünmüştüm saatlerce.

Ilgım, dışarıdan bakıldığında ihanetlerin en büyüğünü yapan o kadın, ben en yakın arkadaşıma o öpücükle ihanet etmişken o kendisini öpenin Atlas olmadığını anladığı an kaçmıştı benden. Bu fikir ruhumu viraneye çevirirken inlercesine saçlarımı çekiştirdim. Kendimden tiksiniyordum. Bir yanım onu öptüğüm an hissettiğim o coşkuyla sarsıyordu beni. Diğer yanım utanç duymaktaydı.

"Atakan, ne oluyor?" Atlas kolunu omzuma koyarak bu soruyu sorduğunda başımı çevirip ona baktım. Yüzüme merakla bakarken neden böyle sarardığımı anlamaya çalışıyordu. "Dünden beri sende bir haller var, bir şey mi oldu kardeşim?"

Gözüm önce omzumdaki eline kaydı. Atlas varlığını hissettirmek ister gibiydi. Oysa bilmiyordu, onun burada olmasının şu an canımı daha çok yaktığını bilmiyordu. "İ-iyiyim." dedim zorlukla. Ayağa kalktım. Yatağımda Ilgım uyumuştu birkaç ay önce. Kokusu yastığıma sinmişti diye haftalarca çarşafı değiştirmemiştim. Ona gün geçtikçe o kadar bağlanıyordum ki hastalıklı bir hal alıyordu bu aşk bende. Biliyordum. Ama bilmek pek de fayda etmiyordu.

"İyi görünmüyorsun ama." Atlas kendi yatağına çöktü. "Atakan, bir derdin varsa bana anlatabilirsin, biliyorsun değil mi kardeşim? Yalnız değilsin, neyse sorunun birlikte aşarız."

Gözlerimi sımsıkı yumdum. "Atlas," dedim sonra. Ona uzun uzun baktım. "Üzgünüm." O neden böyle dediğimi anlamaya çalışırken odadan çıktım. Salonu arşınlayıp dairenin kapısını açtığımda kapıyı çalmak üzere olan Ilgım ile karşılaştık. Bu o kadar ani olmuştu ki bir an ne diyeceğimi bilemedim. Gözleri yüzümde hayali harfler çizerken bakışları koyulaştı. İkimiz de dün gecenin uğursuz izlerini taşıyorduk dudaklarımızda. Benim yüzümden.

"Konuşalım mı?" diye sordu. Arkamı kontrol ettiğimde bizim çocuklar henüz onun geldiğini fark etmemişti. Başımı salladığımda "Yalnız." dedi. Portmantodan ceketimi alıp kapıyı çektim hızla. Ilgım ile beraber apartmandan çıkıp yürümeye başladık. Ellerini kalın montunun cebine koymuştu. Kafamı önüme sabitlemiş yürürken "Dün gece olanlar," dedi. "Atakan ben..."

"Bir şey söylemek zorunda değilsin." dedim kaşlarımı çatarak. "Özür dilerim Ilgım. Bunu yapmamam lazımdı."

"Neden?" Ilgım bulanık bir halde bu soruyu sorduğunda ben de düşündüm nedenini. Neden başka biri değil de ona gitmişti kalbim? Neden aşkla işim olmazken kendimi onda kaybetmiştim? Bu kötülüğü Atlas'a da kendime de nasıl yapabilmiştim? Ya şimdi ne olacaktı?

"Boşver." dedim. Ellerimi cebime koymuştum. Ilgım hayli sakin bir şekilde tekrarladı. Anlaşılan cevabı duymadan bırakmayacaktı bu işin peşini.

"Neden?"

"Cevabı ikimizin de canını yakar Ilgım."

Birden durdu. Karşıma geçip yakama yapıştığında sokaktaki birkaç göz üstümüze çevrildi. "Bana bir cevap borçlusun!"

İki Sıfır Sonsuz EderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin