1.1

564 58 20
                                    

2010 Şubat

Tunahan'ın çalıştığı kafeye doğru yürürken Atakan sigarasını çıkardı. Paketten bir dal alıp dudaklarına götürdüğünde her zamanki tavrıyla bana da uzattı ve ben reddettim. Atakan beni şaşırtarak pakedi Ilgım'a uzattığında Ilgım da kendine bir dal aldı. Atakan önce onunkini sonra da kendi sigarasını yaktığında homurdanarak başımı diğer tarafa çevirdim. İkisi de sigaralarını içerek adımlarken "Sonunda," dedi Atakan. "Kendime bir ortak bulabildim."

Ilgım dudağını kıvırarak bana kısa bir bakış attı. "Diğerlerini bilmem ama bu arkadaşın tam bir iyi aile çocuğu." Duraksadı. "Pardon, adın neydi senin?"

Ellerimi cebime koyarken Atakan sırıttı. "Atakan ben," O da bana baktı. "Ve haklısın, Atlas gerçekten de iyi yetiştirilmiş." Güldü. "Ama ne akla hizmetse benimle arkadaş oldu."

Sırıttım istemsizce. "Niye?" dedi Ilgım. Atakan ilgisini çekmiş görünüyordu. "Seni öyle yetiştirmediler mi?"

Atlas'ın yüzündeki ifadeler kayboldu. Boş gözlerle karşısına bakmaya çalıştığında az önceki şakacı adamdan eser kalmamıştı. Onu bu ifadesizliğiyle Ilgım'a benzettim. Zaten en başından beri beni Ilgım'a çeken de bu değil miydi? Ona baktıkça Atakan gibi birini bulduğumu düşünüyordum ve yalnızlıktan sıyrılabilirse iyileşeceğini umuyordum. "Beni yetiştirecek bir ailem olmadı hiç." dedi Atakan. Zorlukla tebessüm etmeyi denedi ama beceremedi. Ilgım ise sigarasından bir nefes daha çekti derince.

"Bazen bir ailenin olmaması, o aileye sahip olmaktan iyidir." Cümlesi üzerine arkadaşım da ben de ona baktık. Gözlerimizin dikkatle onda durduğunu fark ettiğinde "Ne?" dedi. "Herkes güzel ailelere sahip olmuyor."

"Sen onlardan biri misin peki?"

Bu soruyu sorduğumda Ilgım alt dudağını ısırdı. "Belki." Sigarayı yere atıp topuklu botuyla ezdi. Ardından yürümeyi sürdürdü. Sorumu havada bırakmasına alışmış bir vaziyette ona bakarken Atakan da onu izliyordu. İkisinin de birbirinin ilgisini çekmesi beni güldürdü. Birbirlerini bulmuşlardı ve içimden bir ses iyi dost olacaklarını söylüyordu.

Kafeye girdiğimizde etrafta hiç müşteri yoktu. Tunahan, mesai saatinin bir saat kadar erken bittiğini ve sürpriz için de bu bir saatimiz olduğunu söyledi. Patronundan ancak bu kadar zaman izin alabilmişti. Efe, Deniz'i arayarak her şeyin hazır olduğunu söylediğinde Ilgım gözlerini etrafta gezdiriyordu. Diğerlerinin de dikkatini çekmişti. Arkadaşlarımı çağırarak "Bu Ilgım," dedim. "Benim..." Sustum. Benim hiçbir şeyim değilken onu ne diye tanıtacaktım sahi? "Bizim fakülteden." diye düzelttiğimde Ilgım kaşlarını kaldırdı. Tuna dudağını bükerek güldü.

"Ben Tunahan."

Ilgım başını salladığında Efe kemikli gözlüklerini düzelterek elini uzattı. "Merhaba, ben de Efe." Ilgım kendisine uzanan ele baktı birkaç saniye. Ardından beni yanıltarak o eli sıktı. Kim bilir, belki de sinir bozucu tavırları bana özeldi.

Deniz'in kafenin önünde olduklarını Efe'ye yazmasıyla Tuna kafenin tüm ışıklarını söndürdü. Her yer karanlığa gömülürken Ekim ve Deniz içeri girdi. "Deniz," dedi Ekim biraz korkarak. "Kafe kapanmış sanırım, kapıyı da açık unutmuş olmalılar. Gidelim mi?"

Tuna birden bağırdı. "İyi ki doğdun Ekim! İyi ki doğdun Ekim!" Ona eşlik ederek bunu birkaç kere tekrarladık. "Mutlu yıllar!"

Işıklar açıldığında Ekim eliyle ağzını kapatmış şaşkınca bize bakıyordu. Deniz arkasında ona sarılmışken Ekim usulca bize doğru yürüdü. Büyük bir merakla ve afallamayla bizlere bakarken mavilerindeki o ışıltı en çok Efe'yi etkiliyor olsa da bundan ben bile nasibimi almıştım. Ekim tüm duygularını yansıtan, içten bir kızdı.

İki Sıfır Sonsuz EderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin