Last Cassette | Hate

530 99 49
                                    

Nisan 2020
Saat 17.32

Lucas

Gözlerimi aralarken, havanın yavaştan karardığını görmüştüm. Kuruyan dudaklarımı yaladım ve uzandığım koltukta doğruldum.

Jae Min'in beni bıçaklamaya kalkmasının üzerinden 2 gün geçmişti. Üzerime yürüdüğünde, orada gebereceğimi biliyordum ama, Jae Min bıçağı yere fırlatıp yere çökmüştü. Yapamamıştı. Ben de yanına çökmüştüm ve tüm gün öylece sokağı izlemiştik.

Beni öldürürse Yu Qi'nin döneceğini, ama bir daha yüzüne bakmayacağını söylemişti. Bunu göze alamamıştı. Onu, üzmeyi göze alamamıştı.

Bunaldığımı fark ettiğimde, üzerime bir hırka aldım ve saçlarımı dağıttım. Yürümeye ihtiyacım vardı.

Kapıyı açtığımdaysa, kan beynime sıçramış ve saç tellerimin herbirine kadar titremiştim. Yu Qi, yeni bir CD bırakmıştı.

Kutuyu elime alıp yeniden içeriye girdim ve hızlıca bilgisayarıma doğru yönelip hırkayı bir köşeye fırlattım. Onu, özlemiştim.

Bunu söylemekten bıkmayacaktım.

Onu, delicesine özlemiştim.

Kutuyu açtığımda beni ilk karşılayan şey, güzel bir deniz kabuğu kolyesi olmuştu. Kolye elimde dolanırken, elim onun güzel boynunda dolanıyormuş gibi hissediyordum.

Ona dokunuyormuşum gibi...

Sertçe yutkunurken, CD'yi izlemem gerektiğini hatırladım ve kolyeyi köşeye bırakıp CD'yi elime aldım.

Ludos | Last 1 Month Before Death...

CD'nin üzerinde gördüğüm yazıyla daha da titrerken, beklemeden CD'yi oynattım. Beni karşılayan sahille beraber kaşlarımı çattım. Burası, yazlığımın olduğu sahildi.

"Merhaba, Yuk Hei." Yu Qi'nin rahatlatıcı sesiyle gülümserken, "Merhaba, sevgilim," diyerek yanıtladım onu. Keşke bunu duyabilseydi.

"Bu sahili çok iyi bildiğini biliyorum." Benim hakkımda her şeyi biliyordu. Bu gerçek beni bir anlığına da olsa gülümsetirken, kamera açısı bir tepeyi gösterdi ve Yu Qi elini tepeye doğru uzattı. "Burayı biliyor musun, Yuk Hei?"

O tepenin altında yazlıktakilerle sürekli doğruluk cesaretlilik oynadığımızı hatırlıyordum. O günleri nasıl unutabilirdim ki? "İyi dinle, Yuk Hei. Bu videoda, her şeyin yüzüme tokat misali çarptığı o ilginç anıyı anlatacağım..." Söylediklerine dikkat kesilirken, gün batımını çekmeye başladı.

Sesi titrerken, hikâyeye başlamıştı bile. "Hergün, burada uzanıp güneşin batımını izlerdim. Tek başıma. Siz de aşağıda oyunlar oynardınız. Ben de, senin güzel kahkahalarını dinlerdim, Yuk Hei. Yine o günlerin birinde..." Duraksadı ve derin bir nefes aldı. Hikâyeyi merak ediyordum.

"Siz yine o saçma oyunu oynuyor ve kahkahalar atıyordunuz. Ben güneş batana kadar burada uzandım. Güneş battığındaysa, gitmem gerektiğini biliyordum. Telaşlandım. Çünkü eve dönebilmem için, sizin yanınızdan geçmem gerekiyordu. Ben de cesaretimi topladım ve tepeden aşağıya inmeye başladım. Sizin dikkatinizi üzerime çektim..." Bu hikâye bana tanıdık gelmeye başlarken, yüzümün şimdiden bembeyaz olduğunu biliyordum.

"Oradan öylece uzaklaşıp evime dönecekken, Yuk Hei, bana seslendiğini hatırlıyor musun?" Sertçe yutkundum. Hatırlıyordum. "Kıvırcık, demiştin, yeniden. Bana her kıvırcık diyerek seslendiğinde başıma gelen felâketlerden, yeniden yıkılacağımı tahmin etmem gerekirdi, benim hatam..." Söyledikleriyle üşümeye başlarken, başımı ellerimin arasına aldım.

"Yanıma geldin. Ellerin belimde gezindi. Nasıl da uyuşturmuştun tüm bedenimi!" Yu Qi, büyük bir hayalkırıklığıyla cümlelerini kurarken, "Sus," diye mırıldandım. Susmayacağını bildiğim hâlde.

"Ne yapacağımı bilemedim, Yuk Hei. Beraber denize düşüp sırılsıklam oluşumuzu hatırlıyorsun, değil mi? Ben ilk kez sırılsıklam olmamıştım, neyse ki..." Gözümden akan gözyaşına engel olamazken, her şeyi kendi ellerimle mahvettiğimi fark etmem uzun sürmemişti.

"Senden korkmuştum. Kızıp bana vuracağını düşünmüştüm ama, sen beni kandırdın. Ben de hemen kandım sana, kahkahana, ellerimi tutup beni kaldıran ellerine, dudaklarımı düşünmeden öpen güzel dudaklarına..." Onu seçtiğim cesaret şıkkı yüzünden öpmüştüm. O bir seçenek olmayı haketmemişti ama, ben onu her zaman bir seçenekmiş gibi görmüştüm.

"Beni öpmeyi bırakıp nasıl da gülümsemiştin öyle... Yalandan da olsa, ne güzel gülmüştün o akşam!" Sözleri canımı yakarken, onun burada olmasını diledim.

Burada olsaydı da, saatlerce öpebilseydim onu.

Kameranın yönü sahilden uzaklaşıp deniz kabuklarını çekerken, gözüm kolyeye ilişti. "Sana her videomda, yeni bir obje gönderiyorum. Hepsi, anlatılan günlerin anısına. Bana gülümsemenin ardından, kıpkırmızı olup arkamı dönmüş ve heyecandan koşar adım kaçmıştım senden. Kaçarken, bir deniz kabuğu kapmıştım buradan. Bugüne dek, boynumda olan o anlamlı deniz kabuğunu... şu an senin ellerinde." Deniz kabuğunu elime alıp okşarken, Yu Qi yürümeye devam etti. Artık ağlıyordu.

Gözyaşlarını silemiyordum.

"O akşam, ağzım kulaklarımda döndüm eve. Büyükannem bile neşemle süslenmişti, Yuk Hei. Son olanları unutmuştum. Yeni bir umuttu bu benim için! Her şeyi unutmaya hazırdım, her kırılışımı..." Gözyaşlarım süzülen yanağımı yakarken, gözlerimi sımsıkı kapattım. " Özür dilerim..." defalarca kez boşluğa özür dilerken, o ağlıyordu. Devam edecekti, biliyordum.

"Ben o gece yeni bir dünya inşa ettim, piç kurusu! Beni öpüşün masal gibi değil, gerçekmiş gibiydi. Ben aptaldım, haklısın, bir suçun yok. Tüm dünyamın yıkılışını dinlemeye hazırsın, değil mi? Güzel yıktın, Yuk Hei." Başımı eğip daha da ağlamaya başlarken, kamerayı sahile çevirdi ve dalgalara doğru bağırmaya başladı. Tüm acısıyla bağırıyordu.

Tüm pişmanlıklarıyla.

"Benim duygularımla dalga geçtiğin ilk kez yüzüme çarptı o gece ve ben bu dalgalarda boğuldum, Yuk Hei. Bu dalgalar beni yuttu! O fotoğrafı okul sitesinde paylaşıp hakkımda yaptığınız o iğrenç yorumların ardından, ben artık nefes alamaz hâle geldim. Haberin bile yoktu!" Ellerim zangır zangır titrerken, kulaklarımı kapattım. "Ne olur, sus! Biliyorum, biliyorum..." ancak, o susmadı.

Beni azad etmeye devam etti.

"Ben o gece, defalarca kez öldüm, Yuk Hei. Sense, ölümümü kutladın. Ben o gece, tüm duygularımı yitirdim..." Ondan cümlesini bitirmemesini dileyecekken, o tek nefeste son cümlesini söylemiş ve beni bitirmişti.

"Artık senden nefret bile etmiyorum."

Video sonlandı.

''
Son bölüme adım adım.
Ludos* Latincede, oyunlar anlamına gelir.

Wrath and Cassettes | WYH ✔Where stories live. Discover now