Touch | His Smell

592 110 84
                                    

Ocak 2020
Saat 14.33

Yu Qi

Kıvırcık saçlarım rüzgârla beraber dalgalanıyor. Bileğimi saran parmaklarının, tüm bedenimi yaktığını hissediyorum. Titreyen çenemi, dişlediğim dudağımla durdurmaya çalışırken, beni sarhoş eden o mükemmel tarçın ve salep kokusu sarıyor etrafımı.

Sırf bu koku için bile yaşayabilirdim.

Hayatım boyunca herkes için beyaz bir kumaşın üzerindeki o aptal lekeden başka bir şey olamamıştım. Ailem için bile. Yalnız büyümüştüm. Karanlıkta büyümüştüm. Ben belki çok korkak birisiydim... ama, Yuk Hei'yi severken asla korkmamıştım.

Onun sevdiği birisi olmak istemiştim. Beni sevsin, kimsenin bana bakmadığı gibi baksın, belki de hayatında olduğum için teşekkür etsin istemiştim. Beyazın üzerindeki o minik lekenin etrafına yapraklar çizerek beni bir çiçeğe dönüştürsün istemiştim...

Ben... çok çaresizdim.

O an, yanağımdan düşen bir damla gözyaşını yeni fark edebilmiştim. Yuk Hei durup beni kendine çevirirken, hızlıca gözlerimi sildim. "Hey, ağlama!" Verdiği emirle beraber, Yuk Hei'nin teselli etmeyi bile beceremediğini düşünüp gülümsedim.

Bana bakan iri gözlerinde kendimi gördüğümdeyse... ciddi ciddi sarhoş olmuştum sanırım. Yalpalamamın sebebi başka bir şey olamazdı sanırım.

Beni kolumdan yeniden tutarken, sertçe yutkundum ve kolumu ondan çektim. Dokunduğu herbir yer alev alev yanıyordu zira.

Ve ben o an, ne yapacağımı bilemedim.

Çünkü, beynimi sadece tek bir düşünce kemirip duruyordu.

Aylardır düşünüp durduğum o gitme vakti gelmişti sanırım...

"Teşekkür ederim, Lucas," bu ona söylediğim, son cümle olacaktı belki de.

Hoşçakal, sevgilim.

''
Öhöm... neler oluyor?

Wrath and Cassettes | WYH ✔Where stories live. Discover now