Bölüm 27: Beklenmedik

1.2K 89 38
                                    

Saçlarımı toplarken aynada kendi yansımama bakıyordum, hafifçe gülümseyerek ayağa kalkıyor ve yatağımın üzerindeki yeşil elbiseyi üzerime giyiyordum.

Gerçekten bu bir mucize olmalıydı. Finnick’in oyunları kazanabilmesi.. üstelik aralarındaki en genç kişi olmasına rağmen. Bugün mıntıkaya geri dönüyordu. Ve ben de onu karşılamak için annemle adalet binasına gidiyordum. Babasının yataktan kalkmayacak kadar hasta olduğunu düşünürsek.. onu karşılayacak tek kişi bizdik.

Annem kapının kenarından beni izlerken yüzünde daha önce alışık olmadığım bir gülümsemeyle karşılaştım.

‘’ Ne oldu?’’ diye sordum, elbisemi düzeltirken.

‘’ Hiçbir şey.. hiçbir şey olmadı..’’ dedi gülümseyerek yanıma yaklaşırken. Elini uzatarak –ifadesini bozmadan- ‘’ Onu çok özlemiş olmalısın.’’ diye mırıldandı.

Yanaklarım ısınırken annem sanki cevabımı anlamış gibi başını salladı. Elimden tutarak birlikte evden çıktığımızda mıntıkanın her yerinde süslemeler yapılıyordu. Hepsi onun dönüşü içindi, hepsi onun içindi. Annemle el ele belediye binasının önüne geldiğimizde trenden inen barış muhafızlarını dikkatlice süzdüm. Bize doğru yürüdüklerinde annemin arkasına gizlenmiş sanki beni her alıp götürecekler gibi hissediyordum. Ta ki trenden inen son kişiyi görene kadar. Tüm korkularım anında yok olmuştu.

Onu başta tanıyamamıştım, sanki.. büyümüştü. Belki de oyunlar yüzündendi, annem olanları izlememe izin vermese de orada ne olduğunu biliyordum. Bizim gibi çocuklara acımayacaklarını da. Yanında mıntıkamızın ilk kazanını bir bayan duruyordu. Annem büyük bir sevecenlikle Finnick’e sarıldığında sadece ona bakıyordum.

Annemle birbirlerinden ayrıldıklarını önümde durarak gülümsedi. ‘’ Beni özlemedin mi?’’ diye sorduğunda kendimi gülümsemekten alamadım, ‘’ Elbette özledim, aptal.’’

Ona sarıldığımda gözlerimi kapattım ve anın tadını çıkararak birkaç dakika boyunca öylece durduk.

O gün birlikte tüm sahil boyunca yürümüştük, bana durmadan Capitol’ün imkanlarından bahsedip durmuştu. Oyunlarla ilgili soru sorduğumda ise kesinlikle cevap vermekten kaçınıyordu. Hava kararmıştı ama annemin biraz gecikirsem kızacağını sanmıyordum.

Elimden tutarak beni de peşinden sürüklüyordu. En sonunda durduğumuzda kayalıkların üzerine oturdum ve o da bana Capitol’de ki insanları anlatıyordu. Garip giysileri ve daha önce hiç duymadığım tarz da ki aksanları..

‘’ Beni sevdiler inanabiliyor musun?’’ yanıma otururken hala gülüyordu. ‘’ Onların kendilerinden başkasını sevmediğini düşünürdüm. Ama beni sevdiler.’’

‘’ Senin için çok mutluyum, gerçekten.’’ Ona döndüğümde uzaklara dalmış denize bakıyordu. ‘’ Belki de orada yaşarsın. Herkes sana hayran oldu. Mıntıkadaki çoğu kızın sana aşık olduğunu varsayarsak.. diğer mıntıkaları düşünmek bile istemiyorum.’’ diyerek gözlerimi devirdim.

‘’ Öyle mi?’’ dedi çarpık bir gülümsemeyle başını bana çevirdiğinde yavaşça elimi tuttu.

‘’ Asla orada yaşamayacağımı biliyorsun değil mi? Sadece şaka yapıyordum..tamam belki yakışıklı olmam hakkında yapmıyordum.’’ Güldüğünde ona fazla sert olmayacak şekide omzuna vurdum.

‘’ Biliyorum.’’ Güldüm, ‘’ Orada yaşasan bile.. benim gibi biriyle tanışma ihtimalin olmayacak Odair.’’

‘’ Evet. Eğer gidersem.. burada sana katlanabilecek bir erkek bulabileceğini sanmıyorum. O yüzden sana göz kulak olmalıyım değil mi?’’

Life of Annie Cresta.Where stories live. Discover now