Bölüm 9: Kabus

3K 122 17
                                    

Gözlerimi açtığımda güneş ışığı biraz da olsa beni ısıtmayı başarmıştı, olduğum yerde rahatsızca kıpırdandım.

 ‘’ Günaydın, hiç uyanmayacaksın sandım.’’ Finnick’in sesiyle olduğum yerden hızla kalktım, deliriyor muydum?

Finnick ise gülüyor, büyüleyici yeşil gözleriyle beni kendine çekiyordu. Önümde durduğunda o kadar gerçekti ki.  ‘’ Bitti Annie. Artık güvendesin, mıntıkamızdayız.’’ mıntıkamızdayız. ‘’ Finnick anlayamıyorum..’’

‘’ Anlaman gerekmiyor.’’ Eliyle yanağımı okşarken bir an da nefesi kesildi.

‘’ Annie..’’ diye fısıldadıktan sonra ağzından kanlar akmaya başladı, gözlerim büyümüştü.

 ‘’ Hayır.. hayır. Finnick bana bak. Bana bak!’’ çığlıklarım tüm ormanda yankılanırken, James ve yanındaki kız birkaç metre uzakta durmuş pis pis sırıtıyorlardı.

Finnick tamamen nefessiz yere yığıldığında, ‘’ HAYIR!’’ diye çığlık atabildim.

‘’ HAYIR! HAYIR!’’ çığlıklarım şiddetlendiğinde gözlerim çoktan açılmıştı. Kalbim hızlı atıyordu ve bu nefes nefese kalmama neden oluyordu. Üstelik terlemiştim, tabi tüm bedenimin titrediğini unutmamak gerekirdi.

Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. ‘’ Bu sadece kötü bir kabustu Annie.’’ Korkunç bir kabus. Biraz da olsa kendimi toparlamayı başarabilmiştim bu gerçekten gurur vericiydi. Yüzümü yıkayıp kendime gelmeliydim göle doğru ilerledim elimi suya batırdığımda elim yanmıştı. Bu çok tuhaftı, elim sudan mı yanmıştı yani? Deliriyor muydum? Ellerimi başıma götürdüm, delirmeyeceğim onlar bunu istiyor onların istediklerini yapmayacağım. Oyun kurucuların, arenada haraçların birbirlerini öldürmesinden daha çok eğlendikleri bir şey varsa o da kendi yöntemleriyle ettikleri işkencelerdi. Uzunca bir süre gölde kendi yansımama baktım, bu hale nasıl geldiğime şaşırıyordum.

Yemek ve su bulmam gerekiyordu, ayağa kalktığımda dengemi neredeyse düşecektim. Pekala muhtemelen gördüğüm kabus yüzünden hala kendime gelememiştim. Başımın dönmesine engel olamıyordum, düşeceğim sırada önümdeki ağaca sarıldım. Havanın birden sıcakladığını hissediyordum, yani bedenim hissediyordu. Soğuk terler döküyor, ayakta durmakta zorluk çekiyordum.

Önümden iki tane kahkahalarla koşan çocuk geçiyordu, biri beline kadar kızıl saçlara sahip olan küçük bir kız ve diğeri kumral saçlara sahip olan yeşil gözlü bir oğlan çocuğu. Nefes alışım yavaşlamıştı, kız güldü ve oğlan ona sıkıca sarıldı.

‘’ Bırak beni..’’ dedi kız kahkahalarının arasında.

‘’ Asla.’’ dedi kıza sıkıca sarılırken.

‘’ Bırak Finnick..’’ kız nihayet çocuğun kollarından kurtuldu kahkahalar eşliğinde beraber koşmaya başladılar.

‘’ Finnick?’’ bu sözcük ağzımdan fısıltıyla çıkmıştı. ‘’ Bekleyin..’’ çocukların gittiği yöne doğru gitmeliydim. Ağacı bıraktım, attığım adımda yığılacak gibi olmuştum. Bütün orman ikisinin gülüşmeleriyle yankılanıyordu. Deliriyorum.. deliriyorum.

‘’ Demek buradasın 4!’’ Bu ses Grimmes’in sesiydi.. ben daha ne olduğunu anlayamadan yere seriliyor, Grimmes da üzerimde durarak bıçağını boynuma dayıyordu.

‘’ Bırak..’’ uyuşmuş bedenim gittikçe hareketsizleşiyordu. Gözlerim bulanıklaşmış, bedenim hissizleşmişti. ‘’ Bırak..’’ bana doğru eğildi, bileklerimi sıkıyordu beni böyle mi öldürecekti?

Life of Annie Cresta.Where stories live. Discover now