Bölüm 26: Kaybolmuş

1.9K 130 56
                                    

 Öncelikle gecikme için çok özür dilerim, oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum! :')

Yüzümde beliren gülümseyişi aynadaki yansımam da izlerken tüm bu olan hayatımı düşünmeye başlamıştım. Önceleri sadece küçük çocuklardık. Birbirimizi tanımayan yabancılar. Şimdi ise bir aile olmuştuk. Finnick ile aile olmak.. bunu zaman zaman hayal etsem de hala gerçek olduğuna inanmak güçtü. Neredeyse tüm kızlar bunun hayaliyle yaşıyorken o beni seçmişti ve bende onu.

‘’ Hey..’’

Finnick’in sesiyle düşüncelerimden silkeledim ve yavaşça ona doğru döndüm. Gülümseyerek herkesi kendine aşık eden yüzünü incelerken parmaklarımı dudaklarına götürdüm. ‘’ Birkaç gündür odadan dışarıya çıkmıyoruz.. bizi merak etmiyorlar mıdır?’’

Yüzünde kocaman bir gülümseyiş belirdiğinde tüm gamzeleri ortaya çıktı, başını eğdi ve bana yaklaştı. ‘’ Onları boşver.. seninle sonsuza kadar bu yatakta kalabilirim.’’

Söyledikleri karşısında istemsizce yanaklarım ısınırken dudaklarıma doğru yaklaştı, ondan önce davranıp onu büyük bir sevgiyle öperek kollarımı boynuna doladım.

*

Odadan çıkarken Finnick bir an olsun elimi bırakmadan yürüyor ve etraftaki  tanımadığı insanlara durmadan gülümsüyordu. Onu böyle görmek benimde gülümsememe neden oluyordu.

‘’ Johanna’yı kontrol etmeye gidiyorum, gelmek istiyor musun?’’ dedi ve kollarını belime yerleştirerek beni yavaşça öptü, bu normalde onun yapacağı hareketler değildi yani herkesin içindeyken.. onu öptükten sonra yavaşça geri çekilerek güldüm.

‘’ Kes şunu..’’ diye mırıldandığımda tekrar yaklaştı, ‘’ Neyi keseyim?’’

‘’ Bunu..’’ gülümseyerek onu tekrar öptükten sonra yavaş adımlarla birbirimizden uzaklaştık o Johanna’nın odasına doğru giderken ben etrafı gezmeye karar vermiştim.

Yanımdan geçen askerler aralarında konuşuyorlardı, onların arasından sıyrılmayı başardığımda karşıda 2 askerle yürüyen Peeta’yı gördüm. Ekranlardaki gördüğüm sarışın sağlıklı oğlan bambaşka birine dönüşmüştü.

‘’ Hey, Annie.’’ dedi gülümseyerek yanıma doğru gelirken, askerler onun yanından ayrılmadan yürüyordu. Ona bakarak kibarca gülümsedim.

‘’ Peeta. Nasılsın?’’

Etrafına bakındı, bileklerini göstererek alaycı gülümseyişli bana baktı. ‘’ Aramızda kalsın ama daha iyi olduğum anlar da olmuştur. Ama bunlar sana tuhaf gelmiyor değil mi? Tüm bu deli şeyleri.’’

Ne diyeceğimi bilemeden kaşlarımı kaldırdım, ‘’ Ah.. şanslıyım ki bileklerimi hiçkimse bağlamak zorunda kalmamıştı.’’ 

Söylediğim cümleden dolayı bir an kendime sinirlenmiştim. Ne yapıyordum ki? O incinmişti, tıpkı benim gibi. Onu incitmişlerdi..

Yere doğru bakarken Peeta’nın sırıtışıyla bu tuhaf duruma geri döndüm. ‘’ Finnick nerede?’’

‘’ Johanna’nın yanında, biliyorsun ikisi çok uzun zaman boyunca arkadaştı.’’

Başını salladı, ‘’ Seni bir türlü hatırlayamıyorum. Daha önce tanışmadığımıza emin misin?’’ dedi yanımdan ilerlerken. Arkamızdan gelen askerler beni tedirgin etse de ses etmemek en iyisiydi.

‘’ Hayır, tanışmadık.’’ diyerek gülümsedim.

‘’ Çığlığını hatırlıyorum.. arenada.’’ Ellerini başına götürdü. ‘’ Acı içinde bağırıyordun.’’ Geriledi. Askerlerden biri onu omzunu tuttuğunda ona doğru bir adım attım.

Life of Annie Cresta.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin