4.8

404 53 45
                                    

2011 Eylül

Atakan

Etrafımda volta atarak beklerken kafam bulanıktı. Düşünceler zihnimi sararken elim ayağım buz kesmiş gibi hissediyordum. Ilgım'ın gözlerimin önünde Atlas'ı öptüğü anı silip atamıyordum günlerdir kafamdan. Bu düşünce damarlarıma sızıyordu sinsice, boğazıma bir yumru oturuyordu, unutamıyordum.

Bir oyuna başlamıştım. Doğrusunu ya da yanlışını umursamadan korkunç bir oyuna başlamıştım. O gece Remzi bana, Ilgım'ın en korkunç gerçeğinin psikolojisi olduğunu söylemişti ve hırs gözümü öyle kör etmişti ki ikisini de öldürmeden ayırabilecek tek yolun bu olduğunu bilerek hedefimi belirlemiştim.

Bir hocama psikolojik ilaçların sağlıklı birine uygulanması sonucu neler olabileceğini sorduğumda artık geri dönülmez o yolun tam ortasına gelmiştim. Yan etkilerin olabileceğini hatta bu durumun boyutunu aşarsa çok daha onarılmaz hasarlara sebep olacağını öğrenmiştim ve günlerce düşünmüştüm. Ilgım'ı seviyordum, ona sırılsıklam aşıktım ama eğer bunu yaparsam onu kazanmak olduğu kadar işin sonunda kaybetme riskine de girmiş olacaktım. Ilgım bunları öğrendiğinde beni asla affetmezdi, bir ihtimal varsa bile onu yok etmiş olurdum ama eğer haberi olmazsa... İşte o zaman Atlas yerine benim bir şansım olabilirdi. Bunun için bana gereken tek şey öfkemi sabit tutmaktı ama biri kardeşim biri sevdiğim kişiyken sinirimin geçmesi çok sürmüyordu.

Belki de bu yüzden, onları bir arada görmek için çabalıyordum durmadan. İkisi yan yana geldiğinde kalbime bir hançer saplanıyor ve orada döndürülüyordu sanki ama bu hançer aynı zamanda bana yapmam gerekeni hatırlatıyordu. Ne zaman vazgeçecek gibi olsam onlara bakıyordum ben de. Canım acıyordu, yüreğim yanıyordu ama acı bana amacımı hatırlatıyordu.

Kırmızı reçeteyle satılan ilaçları bir tanıdığım yoluyla elde ettiğimde ilk işim yan etkilerine karşı Ilgım'ı sık sık kontrol etmek olmuştu. Her gün bizdeydi zaten ve ben çok az dozla günü gününe onun yemeğine ya da fırsat bulursam çayına bir şeyler atıyordum. Birkaç hafta önce fenalaşarak eve gittiğinde bir şey olacak korkusuyla deliye dönmüştüm. O an sevdiğim kızın yanında olmak için her şeyimi verirdim ama orada ben yoktum, Atlas vardı. Onun başında sabahlayan oydu.

Bu düşünce içimi kasvetlendirdi. Sigaramı içerek balkon demirliklerini sıkarken unutmaya çalıştım ama dönüştüğüm o canavarı yok edemiyordum. Korkunç birine benziyordum ama bu hastalıklı aşkın pençesine girdiğimden beri saplandığım yerden sıyrılamıyordum.

Kötüleştiğimi bilmem iyi olmama yetmiyordu kısacası.

Ilgım ise tüm bunların yanında yarama tuz basıyordu. Onunla bir kere daha konuşmuştum bir ay kadar önce. Acı çektiğimi söylemiştim. O ise özür dilemekten başka hiçbir şey yapamayacağını söyleyip gitmişti. Atlas'ı öpmesini istediğimde bir umut vardı içimde. Eğer o akşam bunu yapmasaydı her şeye rağmen bırakacaktım bu işi. Fakat yapmıştı. Ilgım, bana beni sevmediğini kanıtlamak için hamlesini yapmış ve onu öpmüştü. Ben de kanıtlayacaktım, ona ondan vazgeçemediğimi kanıtlayacaktım. Bunun önündeki engel kardeşim dediğim adam olsa da.

Sigaramı bitirip eve geçtiğimde her zamanki gibi Ilgım ve diğerlerini orada otururken gördüm. Ilgım başını Atlas'ın omzuna yaslamış Efe ile sohbet ediyordu. Bakışlarımı hissederek bana döndüğünde istifini bozmadı. İç çekerek gözlerimi kırpıştırdım. "Çay içen var mı?" dedi Ekim mutfaktan çıkarak. "Taze demledim."

"Sen yaparsın da içmez miyiz Ekim?" diye göz kırptı Tuna. "Favori yengem sensin, yemin ederim ki doğruyu söylüyorum. Bu Ilgım'ın kılını kıpırdattığı yok, görüyorsun." Ilgım ayağını uzatıp ona tekme atmaya çalışırken diğerlerinin de istemesi üzerine Ekim sırıtarak mutfağa geçti. Ben de ayakta olmamı bahane ederek ona yardıma gittiğimde öğrenci evinde tepsimiz olmadığı için teker teker götürüyordu Ekim. O mutfaktan çıktığında cebimdeki pakedi çıkarıp çaya attım ve eriyene kadar karıştırdım. Hap kaybolduğunda Ekim de gelmişti. İçeriden gelen seslerden anladığım kadarıyla onu Tuna lafa tutmuştu. Ekim gülümseyerek gelirken aramızda tek şekersiz içen Ilgın olduğu için kaşıksız, ilaçlı bardağı Ekim'e uzattım. "Bu Ilgım'ın," diyerek. Sonra yanındakini de verdim. "Bu Atlas'ın, iki şekerli." Ekim onları alırken ben de Devrim ile Efe'nin bardağını götürdüm. Göz ucuyla baktığımda Ilgım bardağını almış her şeyden habersiz yudumlamaya başlamıştı. Ona biraz hüzünle baksam sa çabucak toparlanarak mutfağa geçtim.

İki Sıfır Sonsuz EderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin