O sert duruşunun altından böyle masum inançlı biri çıkması şimdi bile şaşırtıyordu beni. Bir buçuk yıldır birlikteydik. Dile kolay, tam bir buçuk yıl olmuştu biz aşık olalı. Ona olan sevgim bu zaman zarfında artmaktan başka hiçbir şekilde değişmemişti. Sürekli çoğalıyordu aşkım, öyle ki artık ondan öncesini hatırlayamaz olmuştum. Sanki ben hayata gözlerimi onunla açmıştım ve onunla da yumacaktım.

Telefonum titrediğinde düşüncelerimden sıyrılarak cihazı kaptım ve ekrana baktım. Atakan arıyordu. Kaşlarım havalanırken burada konuşursam Ilgım'ın uyanacağını düşünerek elimi elinden usulca çektim. Başını dizimden kaldırıp bir yastığa koyarak yüzüne baktığımda uyanmadığını görerek derin bir nefes aldım. Evinin balkonuna çıkarak aramayı yanıtladığımda "Atlas," dedi Atakan. Sesinde anlam veremediğim bir telaş vardı. "Neredesin?"

Şaşkınca "Ilgım'ın evindeyim," dedim. "Bir şey mi oldu?"

"H-hayır," Atakan'ın hattından hışırtı sesleri geldi. "O nasıl, iyi mi?"

Bu soruyu sormasıyla iç çektim. "Aslında pek iyi olduğu söylenemez. Dün bizde yemek yediğinden beri midesi bulanıyor. Gece o yüzden eve gelemedim zaten kardeşim, başında bekledim. Doktora gitmeye de ikna edemiyorum onu, ne yapacağımı şaşırdım. Şimdi uyuyor neyse ki."

Atakan birkaç saniye sessiz kaldı. Ardından "Anladım," dedi. "Yapabileceğim bir şey var mı?"

Onun samimiyeti beni tebessüm etmeye itti. "Şimdilik yok ama olursa ilk seni rahatsız edeceğim."

"Tamamdır," Atakan telefonu kapattığında başımı geriye atarak göğe baktım. Onun derdi her neyse son zamanlarda iyice içine kapanmıştı ama Ilgım'ı düşünmesi bile Atakan'ın fedakarlığını gözler önüne seriyordu. O gerçekten iyi bir dosttu. Yazık ki bana derdini söylemediğinden ben ona elimi uzatmak istesem de bunu yapamıyordum. O her an yanımdaydı ama ben beceremiyordum bunu.

"Atlas!"

Ilgım'ın çığlığını duyduğumda panikle salona geçtim. Yerinden sıçrayarak uyanmış koltukta ağlıyordu. Bu hali beni şaşkına çevirirken "Ilgım!" diye koşarak yanına gittim ve önünde çöktüm. "İyi misin?"

Ilgım ağlayarak omzuma vurdu. Krize girmiş gibiydi. "Neredeydin sen, hani hep yanımda olacaktın?"

"Şşt," diye onu kendime çekip sarıldım ve saçlarına minik öpücükler bıraktım. "Buradayım, yanındayım."

Yaşları boynumu ıslattı. "Değildin!" dedi. Ter içinde kalmıştı. "Uyandığımda burada olacağını söylemiştin ama yoktun!" Hıçkırdı. "Lütfen beni bırakma."

"Bırakmam," dedim şaşkınca. Onu böyle görmek tuhaftı. "Özür dilerim Ilgım, seni bir daha hiç bırakmayacağım tamam mı? Sakin ol." Tutuşumu sıkılaştırdım. Farkında değildi ama tırnakları kollarıma batıyordu. Bıraksa gidecekmişim gibi hissettiğinin bilincinde olarak ses çıkarmamayı yeğledim. "Atakan aramıştı, onunla konuşmak için balkona geçtim sadece. Yanındayım ama şimdi, sakin ol."

"Korkunçtu," dedi. "Kabus gördüm. Sen yoktun, yapayalnızdım yine."

Geri çekilip yüzünü avuçladım. Yaşları ellerimi ıslatırken umrumda değildi bu. "Dediğin gibi, kabus gördün. Bak, ben buradayım. Hiçbir yere gittiğim yok, bırakır mıyım ben karımı hem?" Gözyaşlarının içinden gülümsedi. "Ha şöyle, gülmek sana daha çok yakışıyor. Hadi, bir duş al. Çok terlemişsin, hasta olacaksın." Gözyaşını öptüm. "Sonra da seninle dışarı çıkalım, hava al biraz."

Başını salladı. Ilgım bir duş alıp yanıma geldiğinde ıslak saçlarını kurutmamıştı. Her ne kadar ağustos sıcağında olsak da zaten midesini üşüttüğü için kurutma makinesini alıp prize taktım. Ilgım'ı koltuğa oturtup saçlarını kurutmaya başlarken uysalca bekliyordu. Saçları kuruduğunda nemini almayarak fişi çektim ve bu defa onun tarağını aldım. Canını acıtmamaya çalışarak uzun saçlarını taramaya başlarken "Beni şımartıyorsun," diye mırıldandı. "Alışırsam bu ilgili hep isterim bak."

İki Sıfır Sonsuz EderWhere stories live. Discover now