Acı bir tat midemden boğazıma tırmanırken dudağımı kanatırcasına ısırdım. Duyduklarımın ağırlığı altında ezilirken kulaklarım uğulduyordu. Evden kaçarcasına ayrıldım. Kendimi sokağa attığımda inanamıyordum hala. Elimi boğazıma sararak nefes almaya çalışırken gözlerim dolmuştu.

Baba olacaktım.

Pişmanlıkla kaplanmış iki kelime zihnimde yankılanırken gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Arkamdaki Efe benimle konuşmaya çekinirken sessizce izliyordu beni. Gözlerim kapandı.

Baba olacaktım.

Bir bebeğim olacaktı.

Öldürmeselerdi, bana ait bir parça yaşıyor olacaktı.

Ellerimdeki titreme artarken nöbet geçiriyor gibiydim. Sinirle gülmeye başladım ama aynı zamanda dudaklarımın arasından acı dolu bir hıçkırık kaçtı. Elimle saçlarımı çekiştirdim. Benim hatamdı, hepsi benim hatamdı! Ilgım'ı hayatımdan kovarken hamile olduğunu bilmiyordum, bu ihtimali aklıma bile getirmemiştim. Şüphesiz ki o da bilmiyordu. Ben çekip giderken, boşanma davamıza bile gitmezken o karnında benim bebeğimi taşıyordu. Bu gerçek bir hançer olup göğsüme saplanırken başım döndü. Buraya gelirken en fenası onunla karşılaşmak olur sanıyordum ama öyle korkunç gerçekler öğrenmiştim ki şimdi tepeden tırnağa acıydım sanki.

Düşecek gibi olduğumda Efe kolumdan tutarak beni destekledi. Ona tutunarak yürümeye çalıştım. Tek kelime edip benim kendimle olan yüzleşmemi bölmüyordu henüz. Kaldıramıyordum bense.

Ilgım hakkında öğrendiklerimi kaldıramıyordum.

O, çok büyük bir günah işlemişti. Ilgım o kadar büyük bir hata yapmıştı ki son sekiz yılım ondan nefret etmekle geçmişti benim. Adını anmak, hayalini görmek istememiştim. Ben onun izlerine katlanamadığım için başka bir şehire gitmiştim, sesini unutmak için kalabalığın sesine karışmıştım. Ben Ilgım'ı silmek için elimden ne geliyorsa yapmıştım. O ise burada kalmıştı, ben ondan deli gibi nefret ederken beni sevmeye devam etmiş ve nedenini bilmediğim bir şekilde burada yaşamıştı. Sonra... Sonra onu öldürmüşlerdi. Şimdi yürüdüğüm bu sokaklardan birinde, belki tam bulunduğum noktada bebeğimizi öldürmüşlerdi. Biliyordum, o da ölmüştü. Sahi, insan nasıl yaşardı canından bir parça kopup gittiğinde? Ilgım yıllar önce onu iyi yapan son şeyini de kaybederek sırra kadem basmıştı.

Yoktu.

Artık, yoktu.

Gitmesini istemiştim ve gitmişti.

Ama ondan başka hangi gidiş, yıllar sonra bile bu denli acıtabilirdi ki?

*

Efe'nin evinde, koltuğa çökmüş otururken diğerleri de en az benim kadar şaşkındı. Efe onlara olan biteni özet geçtiğinde Deniz ağlamaya başlamıştı. Ekim hayretle ve hüzünle zemine dalarken Tuna ve Devrim de iyi görünmüyordu.

Birkaç saat önce öğrendiğim gerçekler beni öyle alaşağı etmişti ki kendimi nerede kaybettiğimi bilmiyordum. İnsan kaybolduğu yeri bilmeden kendini de bulamıyordu. Zihnimde durmadan Nilüfer teyzenin Ilgım hakkında söyledikleri çınlıyordu.

Seni bekledi.

En zor anında, bir gün döneceğim umuduyla beni beklerken ben kendime yepyeni bir hayatın temellerini atıyordum. Bu gerçek ağırdı ama orada bir yerde durmuş gözünü bile kırpmadan beni izliyordu. Ilgım'ın karnından bir hayat sökülürken ben kendime yeni bir hayat inşa ediyordum. Onun bir nebze sevgiye ihtiyacı varken ben ondan ölesiye nefret ediyordum. Elimde değildi, şimdi bile ondan nefret etmeme engel olamıyordum ama sol yanımda bir yer sızlıyordu. Kaybettiklerimizi çırılçıplak karşımda bulmak, canımı yakıyordu. Tüm bunlar yaşanmasaydı şimdiye mükemmel bir aile kurup hayallerimizi gerçekleştirebileceğimizi bilmek ruhumu yasa sürüklüyordu.

İki Sıfır Sonsuz EderWhere stories live. Discover now