"Büyük bir sorun var," dedi Efe. Tunahan'a oranla daha sakin görünse de her an bayılacak gibi duruyordu.

"Bir not aldın değil mi?" dedim. Efe'nin gözleri büyürken çenemin ucuyla toprağın üstündeki kağıdı gösterdim. Efe ile Tuna bakıştı.

"Bir şey oluyor," dedi Tuna. Gergince volta atmaya başlamıştı. Her adımı yerdeki yaprakları hışırdatıyordu. "Çok korkunç bir şey oluyor çocuklar. Bugün evime bir zarf geldi, geçmiş bizi çağırıyor."

"Bana da," dedi Efe.

"Benim de öyle."

"Devrim ile konuştuk," dedi Tunahan. "Menajerine bir not iletilmiş. Türkiye'ye dönecek ilk uçakla."

"Sizce kim?" dedi Efe. "Eli yurt dışına kadar uzanabilen kim olabilir?"

"Ilgım'dan başka," dedi Tuna.

Kaşlarım çatıldı. "Belki." diye destekledi Efe. "Ondan başka kim biliyor ki geçmişi? Belki de evleneceğini duymuştur ve intikam istemiştir."

"Ilgım bu kadarını yapamaz ama." Duyduğumuz sesle irkilip başımızı çevirdik aynı anda. Ekim ve yanında dikilen Deniz ile gözlerimiz kesiştiğinde Ekim elindeki zarfı salladı. Birbirimize inanamayarak bakıyorduk. Deniz boğazını temizleyerek sürdürdü. "Ilgım, bunu yapmaz."

"Yapmaması için bir sebep yok." dedim şaşkınlığımı üstümden atarak. "Onu iyi biri gibi hatırlamayın. Neler yaşandığını hepiniz biliyorsunuz."

"Biliyoruz," diye mırıldandı Ekim. "Hepsini beraber yaşadık." Mezara doğru yürüdü. "Fakat Ilgım bize aynı şeyleri yaşatmamak için gitmedi mi? Neden yıllar sonra sadece senin evliliğine engel olmak için hepimize ulaşsın ki? Derdi düğününü engellemek olsaydı inan bana bunu seninle hallederdi."

"Başka kim olabileceğine dair bir fikrin var mı peki?" dedi Tunahan. Sesi öfkeliydi. Elini saçlarından geçirdi. "Kahretsin! Neler dönüyor bilmiyorum ama Hande hamile ve o zarfta yazılanları görseydi bu işin peşine düşerdi. Karıma ve bebeğime bir şey olmamalı. Eskiden kaybedecek hiçbir şeyim yoktu ama benim bir ailem var artık ve bu her kimse evimin önüne kadar gelebilmiş."

Ekim'in gözleri beni bulduğunda tebessüm etmeye çalışarak adımladı ve mezarın başında durdu. Ellerini açıp bir dua okurken onun da ten rengi beyazlamıştı. Gözlerinde eskiden büyük bir korku gezinirdi. Şimdiyse korkuyor gibi değil da daha çok öfkeli gibiydi geçmişe. Ben tüm öfkemi Ilgım'a yöneltmiştim mesela ama Ekim öyle değildi. O nefret etmeyi oldum olası beceremezdi zaten. Kırılırdı ama, öyle bir kırılırdı ki hem de çekip gittiği şehirden alamazdı kimse onu. Yıllar önce bir defa paramparça olmuştu Ekim, sonra da terk etmişti Eskişehir'i zaten. Döndüğünde o artık eski Ekim olmayacaktı, bunu elbette biliyordum ama benim de bilmediğim bir şey vardı: Ekim, geçmişe dair hiçbir iz bırakmamıştı üstünde.

"Hatırlıyor musunuz?" dedi mezarın yanına çökerken. Gülümseyerek gözlerini yumdu. "Başımız ne zaman belaya girse, ne zaman üzülsek Atakan yardımımıza koşardı. Bir keresinde Efe ile kavga ettiğimizde yanıma geldiğini anımsıyorum. Bana, hayatın tartışmak için çok kısa olduğunu söylerdi. Bizim ne kadar zamanımız kaldı bilmiyorum ama o haklıydı, hayat onun için gerçekten kısaydı."

"Ekim," dedi Tuna. "Sence de daha ciddi sorunlarımız yok mu? Gerçekten durup geçmişimizi mi yad edeceğiz?"

Ekim dudağını kıvırarak başını iki yana salladı. Yıllar sonra ilk karşılaşmalarının epey gergin bir ana denk gelmesi pek hoş olmamıştı. Onların da bu zarfları bulur bulmaz soluğu burada alması ise aslında bazı şeylerin hiç değişmeyeceğinin bir kanıtıydı. "Atakan," diye yineledi Ekim. "Öleli sekiz yıl oldu ve biz sekiz yıl sonra yeniden buradayız Tuna. Bu bir tesadüf değil, buraya gelmemizi bizden biri istedi. Mezarının yerini bilen biri." Zarfını uzattığında Tuna şaşırarak kağıdı aldı. Aynı fotoğrafı ve ardından bir kağıdı çıkardığında ben de merakla ona bakıyordum. Tuna yazılanları seslice okuduğunda diğerleriyle bakıştık.

İki Sıfır Sonsuz EderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin