2- ben şeytanım, ben kötüyüm.

Start from the beginning
                                    

"Abim, buradan çıkmamamı söyledi. Sonra bana kızar." yaklaşık on beş yaşında falan olmasına rağmen sadece beş yaşında bir kız çocuğu gibiydi.

Yanına çöküp göz teması kurdum onunla. "Kızmaz, ben ona söylerim. Merak etme."

Emin olmayan gözlerine, umut dolu bakmıştım. Sonra sırtımı yasladığım yerden çekerek ayaklandım ve elimi tekrar ona uzattığımda minik elini elime koydu.

Emin olması için güven verircesine sıktım elini ve başımı salladım. O da benim gibi ayağı kalktığında elindeki su şişesiyle beraber adını bilmediğim o çocuğa doğru adımladık.

"Adın ne?" dedim. Yardım ettiğim insanların en azından adını bilmem gerekirdi bence. Yere sabitlediği bakışlarını bana çevirdi, "Guleum, senin?" diye sordu. Biraz daha iyiydi, sanırım. "Jimin, Park Jimin." diyerek cevapladım sorusunu, abisinin yanına ulaştığımızda Guleum şişeyi bana uzattı. Direk abisine de verebilirdi.

Bende abisine uzattım. İkimize baktıktan sonra kaş göz işaretleriyle kardeşinin biraz uzaklaşmasını istemiş olacak ki, kız arkasını dönüp beş altı adım ilerlemişti.

Ben ona bakarken, hala yerde oturan çocuk kolumdan tutarak dikkatimin onun üzerinde olmasını sağlamıştı.

"Onun biraz hava almasını sağlayabilir misin? O çok korkmuştur, hava almak ona iyi gelecektir." dediğinde neden bu kadar umurumda olduğunu sorgulamış olsam da onu onayladım.

Guleum gibi arkamı dönüp bir adım atmışken aklıma takılan soruyla duraksayıp arkama döndüm. Arkamı dönünce bana bakmıştı, "Bu arada sorun olmayacaksa, adını sorabilir miyim?" dediğimde yalancı bir tebessüm kondurdu şekilli dudaklarına.

"Taehyung." diye mırıldandı, sonra bakışları kirlenmiş beyaz tişörte kaydığında tekrar ona arkamı dönüp ufak kızın yanına gitmiştim.

Biraz arkasında durduğumda onu izledim. Ayna da kendi yansımasına bakıyordu. Elleri saçlarına gidiyordu, suratında oluşan yaralara, morluklara dokunuyorken gözleri dolmuş, sonra arkasında duran beni fark ettiğinde hızla, akmaya başlamış yaşlarını silmişti hızla.

Ellerim kapıyı gösterirken nefes almanın iyi geleceğini söylediğimde dudaklarını birbirine bastırmış, son kez abisine baktıktan sonra dışarı çıkmıştı hızla.

Adımları yavaştı artık, boş koridorda duyulan tek ses adım sesleri ve Guleum'un burnunu çekme sesleriydi.

Arkasından takip ediyordum onu, sadece başına bir şey gelmesin diyeydi. Onu korkutmak istememiştim.

Bu kadar kısa sürede bu duruma düşmek, gerçekten şaşırılacak bir şeydi açıkçası.

Ne olmuştu böyle, o adam katil miydi yani?

Birini mi öldürmüştü?

Ve ben, o katile yardım ediyor, kardeşini dışarı çıkarıp daha iyi olmasını sağlamaya çalışıyordum.

Emin değildim fakat kötü haldeydiler ve ben onlara yardım etmek istiyordum, sonrasında ne olur, beni neler bekliyor emin olmasamda şuan içimde bir kuşku yoktu.

"Abim, o bir katil değil tamam mı?" dedi aniden durarak. Farkında yeni varıyordum, dışarı çıkmıştık.

Ay pusluydu, net bir şekilde göremiyordum onu.

"O kanlar, o kanlar-" birden yere çöküp ağlamaya başladığında ne yapacağımı bilememiştim.

Yanına gidip sarıldım, aklıma başka bir şey yapmak gelmiyordu çünkü. Dizlerimin üzerine çökmüştüm, omuzlarını sarıyordum güven vermek istermiş gibi, başını omzuma yaslamıştı.

IlungaWhere stories live. Discover now