Boşluk

20.9K 680 70
                                    

"Bir sorun mu var?"

Ne kadar süre tereddütle ve sıkıntıyla Ozan'a baktığımı bilmiyordum ama Ozan sonunda sorgulayan bakışlarını kesip konuşma ihtiyacı duymuştu. Gözlerinde ise keskin ışıltılar belirmişti. 

Bazı kararlar kısacık bir zaman diliminin içine sığmak zorunda kalır hani... Bir köprünün ucuna gelip kendinizi aşağıya salıp salmayacağınızın kararını vermek gibi. Arkanızda sizi tutacak kalın bir ip vardır ama yine de olacaklar kaçınılmazdır. Bir kez atladınız mı artık geri dönüşü yoktur. 

O ipler sizi tutana kadar, son ana kadar boşluğa düşersiniz. Sona, yok oluşa, hiçliğe...

Sadece atmaya karar vereceğiniz tek bir adımdır sizi aşağıya düşmekten alıkoyan; kalp son hızla atar, korku, heyecan, adrenalin dolanır damarlarınızda. 

Ya dönüp vazgeçersiniz ya da onca korkuya rağmen yaşanacakları kabullenip atarsınız kendinizi aşağıya. 

Bense hep tedbirli biriydim. Hayatımda tüm korkularıma rağmen attığım ilk adımdı Ozan. Hem deli gibi korkuyordum hem de hayatımdaki en büyük heyecanı yaşıyordum. 

Peki beni tutacak, beni o son anda koruyacak iplere ne kadar güveniyordum?

Ya da gerçekten aptalca kendimi boşluğa bırakmış ve sadece düşüyor muydum?

"Önemli bir şey değil. Bir arkadaşım çok önemli bir konuda benimle görüşmek istiyor. En kısa sürede cevap yazmamı istemiş ama ben ne diyeceğimi bilemedim."

Söyleyememiştim... Ağzımdan kelimeler çıkana kadar ben bile ne söyleyeceğimi bilmiyordum ama olmamıştı işte. İçten içe önce Burcu'nun bana söylemek istediği şeyleri dinlemek daha mantıklı geliyordu. Sonra gerekirse Ozan'la da konuşabilirdim ama şimdi değil... Ortada bu kadar çok sır varken değil...

Ozan'ın gözlerindeki keskin parıltılar hala sönmemişti. Böyle olduğunda içimi olduğu gibi görüyormuş gibi geliyordu bana. Onun tüm kapılarına kilitler vurulmuşken benimkiler sonuna kadar açıktı sanki... Gözleri bir süre gözlerimde takılı kaldı. 

Tedirginlikle bakışlarımı kaçırdım bir an. Yeniden ona döndüğümde o gün için bana açılan tüm kapıların yeniden kapandığını hissettim. Ozan bir kez daha soğuk, mesafeli bir adam oluvermişti. İçimde buz gibi bir his beni yaktı. Ona gerçeği söylemediğimi anlamış mıydı?

"Arkadaşının ihtiyacı varsa gitmelisin tabi." dedi.

Bunu söylerken hala yüzümdeki her bir ayrıntıyı izliyordu. Ne diyeceğimi bilmez bir halde saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırırken sesimi bulmak zordu.

"O zaman ben gideyim." dedim tezgahın üstündeki dolanan bakışlarımı ona çevirdiğimde.

Gitmeyi istemiyordum. O günün bitmesini hiç istemiyordum aslında. Ama anı bozan kişi bendim. Üstelik aklımda Burcu'nun mesajı dolanırken orada daha ne kadar rahat kalabileceğimi bilmiyordum.

Ozan hala bakışlarını bir an olsun üzerimden çekmemişti ve gözleri üzerimde hafifçe başını salladı.

Ben çekingen ve aheste tavırlarla ayağa kalkıp yeniden elimi saçlarıma götürdüğümde bir anda Ozan'ın varlığını yanımda hissettim. 

Ne ara yanıma gelmişti bilmiyorum ama bir eli benim saçlarımı tutan ellerimi tutmuştu bile. Kararsız gözlerim şaşkınlıkla ona döndü. Ozan ise kaşlarını çatmış, gölgelerin yüzdüğü yüzümü çenemin altından kavramıştı. 

Kalbim ona yalan söylediğimi anladığı hissiyle temposuz bir yarışa girerken, dudaklarım aralandı hafifçe. Ozanın çatılmış kaşları hala aynı şekilde dururken bakışları dudaklarıma indi. 

Tutku Oyunları +18Where stories live. Discover now