12. BÖLÜM

213 91 28
                                    

Selamm... Hepinizin sağlıklı ve huzurlu olduğunu umuyorum. Bir önceki bölümü beğendiniz mi? Umarım bu bölümü beğenirsiniz.

Bölüm şarkısı:

KEHLANI ~ GANGSTA 🎵🎵

Keyifli okumalar...

"Derin? Tabağındakilerle oynamayı bırakır mısın lütfen? Doğru dürüst yap kahvaltını."

Kolumu masaya dayamış, çenemi de avucuma koymuştum. Ofladım. Zavallı domatese işkence etmeyi bırakıp ağzıma attım. Acısız ölüm.

"Neyin var senin? Sınavların da bitti. Neden bu kadar keyifsizsin?"

İnanılmaz derecede bitkindim. Ama bitkin olan bedenim değildi, ruhumdu. Yorgundum.
Cevap vermedim.
"Anlaşıldı. Yine matem havandasın bugün. Senin için erken bir randevu ayarlamamı ister misin?"

Evet. Bazen böyle oluyordu. Ekstra bir şey yaşamamış olduğum halde kendimi her zamankinden daha çaresiz bir karanlığın içinde buluyordum. Mutsuz, keyifsiz, yorgun, üzgün, zavallı...

"Hayır. Sadece seanslarıma gidip geleceğim. Takviye istemiyorum." dedim. Psikologtan bahsediyordu.
"Biraz hava almaya ihtiyacım var." diye mırıldandım. "Sahilde yürüyeceğim. Geç kalmam."
Sofradan kalktım. Bir şey demedi. Bu ruh haline büründüğüm zaman üstüme gelmezdi.

Odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Hava bugün açıktı. Spor ayakkabılarımı giyebilirdim. Siyah kalın taytımın üzerine mavi, örgü kazağımı giydim. Telefonumu ve kulaklığımı alıp tekrar aşağı indim. Antreden montumu alıp üzerime geçirdim ve kendimi dışarı attım. Henüz bahçeden çıkmadan kulaklığımı takmıştım.

Hımm... Sanırım Billie bana yoldaşlık edebilirdi. Billie Eilish~ When the party is over' ı seçip telefonumu cebime koydum.

Artık sahile giden yolu iyi öğrenmiştim. Rahat davranabiliyordum. Aras'ların evinin önünden geçerken gözlerim istemsizce bahçeye kaydı. Aras'ın arabasını görebiliyordum. Evdeydi. Başka bir araba daha görmüştüm, sanırım babasına aitti.

🔹🔹🔹🔹

Neredeyse bir saat olmuştu yürüyeli. Aklım diyar diyar geziyordu yine. Hava güneşli görüntüsünün aksine fazla soğuktu. Ellerimi ceplerimden çıkarmadan boş bir banka oturdum.

Bazen... tıpkı sevdiklerimizi kaybettiğimiz günler gibi gamlı olurdu ruhum; sessiz, kimsesiz, zavallı, dumanlı...
Kasvetli bir his çökerdi içime. Ağzımda bozuk, illetli bir tat olurdu. Kimsesizliğimle başbaşa kalırdım.

İşte, şimdi yine böyleydim. Kulaklığımı çıkarıp etrafı dinledim.

'Şimdi siyah matem bayraklarını çekip avare insanların arasına karışma vakti.'

Gözlerimi etrafta gezindirdim. Bilinmezliğe gitmeye hazırlanan loş bir gemi demir alıyordu iskeleden. Derdini, tasasını yorgun denize döken balıkçılar yine yerindeydi. Öylece ufka bakıyorlardı. Ne vardı orada? Acılar?Mutluluklar? Hayaller? Umutlar?

Yine gezindi gözlerim.
Bu kez birbirini sevdiğini söyleyen insanlara değdi bakışlarım. Birbirini sevdiğini söyleyen...
İnsanlar ne kadar da seviyordu birbirini? Sahi, koşulsuz sevgi var mıydı gerçekten? Okuduğum bir cümle dürttü beni. "Koşulsuz sevgi mi arıyorsunuz? Öyleyse annenize sığının. Başka hiçbir varlık size bunu veremez."

ÖLÜ YILDIZLAR Where stories live. Discover now