3.BÖLÜM

687 170 47
                                    

Güncellendi.

Merhabalar...
Yeni bölümle karşınızdayım. Umarım beğenerek okuyacağınız bir bölüm olmuştur, bunun için elimden geleni yapmaya çalıştım.

🎵 Bölüm şarkısı: 🎵

🎶 🎶 İmagine Dragons - Believer 🎶 🎶

🎶 🎶 İmagine Dragons - Believer 🎶 🎶

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.


İYİ OKUMALAR...

Bazı anlar vardır... İnsan, ne bir şey düşünebilir ne de hissedebilir. Hisler ve düşünceler ruhun varlığını gösteren yetilerdir. Öyleyse, insan hem düşünemiyor hem de hissedemiyorsa, ruhu nerededir?

Kayıp şehirlerin olmayan sokaklarında kapı kapı gezerek ait olduğu bedeni arıyordur belki de? Benimki hep öyle yapar çünkü.

Ne zaman ruhumu kaybetsem, kendimi karanlık bir hiçliğin ortasında buluyordum. Daha sonra, yıllar önce bir cinayete kurban gittiğini sandığım ruhum ansızın dikiliyordu karşıma. Baş başa kalıyorduk.

Çocukluk...
Doğumdan belli bir yaşa kadar süren bir dönem olduğunu sanıyordum. Ama 'öyle değil' diyorlar. Çocukluğun belli bir yaşı da yokmuş. Çocukluk, büyüyüp zamanla çocukça şeyleri bıraksa da, hiç kimsenin ölmediği bir krallıkmış.

"Peki, benimki gibi hastalıklı bir çocukluksa?" diye sorduğumda cevap alamamıştım. Cevaba gerek de yoktu zaten. Ben, kendi krallığıma dönüp baktığımda, çocukken giydiğim o beyaz elbisenin üzerinde faili meçhul bir cinayetin kurumuş kan lekelerini görüyordum. Benim krallığımın sokakları, kokuşmuş ceset izleriyle doluydu.

Ben çocukluğumla değil, kendi yokluğumla baş başa kalıyordum aslında. Benim bir çocukluğum yoktu.

Ama her şeye rağmen zaman geçiyordu, öyle değil mi? İmkansız göründüğü zaman bile...
Hatta saatin her tik tak edişi insanın canını acıtsa da yavaş yavaş geçiyordu saniyeler. Yalpalayarak ya da sessizliğin içinde, usulca süzülerek ya da çığlıklar atarak... Ama bir şekilde geçiyordu. Benim için bile. Ve ben zaman geçtikçe anlıyordum, yaşamın bizim ona verdiğimizden başka hiçbir anlamı olmadığını. Çocukluğun benim için hiçbir değerinin olmadığını. Nefes alıp vermemin hiçbir sebebi olmadığını. Varlığımın tamamen boş olduğunu...

Fırtınaların koptuğu anlaşılmaz bir hayatım vardı. Ama hiçbir zaman bu çetin hayatın sona ermesinden korkmamıştım.

Ölmekten korkmuyordum; yaşamımın hiç başlamamasından korkuyordum. Ve korktuğum başıma gelmişti. İlk nefesimi aldığımdan bu yana on yedi yıl geçmişti ve benim içimde hâlâ en ufak bir yaşam kıpırtısı yoktu.
Sebebi, geçmişimdi.
Reddetmek istediğim, terk etmeye çalıştığım ama bir türlü başaramadığım bir geçmişim vardı. Ve ben hâlâ orada yaşıyordum. Her seferinde kendimi kandırmaya çalışsam da bir türlü kurtulamıyordum. Bir türlü öldüremediğim geçmişim, bütün kötü hatıraları tıktığı bavuluyla peşimden geliyordu. Peki, iyi olanlar neredeydi?
Onları kaybetmiştim.

ÖLÜ YILDIZLAR Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt