2.BÖLÜM

749 193 73
                                    

(Güncellendi)

Herkese kucak dolusu selamlar. Beğenerek okuyacağınız bir hikaye için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Ama sonuç olarak on yedi yaşında tecrübesiz bir bireyim. Cümlelerim size sıradan ve ergence gelebilir. Ama zamanla kendimi geliştireceğime olan inancım çok yüksek.
Umarım sizler de sonuna kadar benimle kalıp gelişimime şahit ve destek olursunuz.

📣Bölüm Şarkısı:

🎶 Twenty One Pilots ~ Heathens 🎶

İyi okumalar...

Gözlerimi koridordan çekip müdür odasının kapısını tıklattım. Şu an tanımadığım bir çocuğun ne demek istediğini kafama takmam çok saçmaydı ama kastettiği şeyi de merak ettiğimi inkar edemezdim.

Kapının ardından onay sesi gelince dağılan düşüncelerimi toplayıp içeri girdim. Odaya girdiğimde beklediğimden daha genç duran adam, beni güler yüzle karşılamıştı. Kel, yaşlı, göbekli bir müdürün aksine daha genç ve atletik duruyordu; muhtemelen kırklı yaşların başındaydı. Saçları hiç beyazlamamıştı. Yüz hatları fazlasıyla sertti, disiplinli bir okul yöneticisi olduğu belliydi.

"Sen, Derin olmalısın, öyle değil mi?" diye sordu beni görür görmez.
"Evet." diye mırıldandım.
"Otur bakalım; ayakta kalma." Gözlerimi adamdan alıp gösterdiği yere çevirdim. Teklifini reddetmeyip karamel rengi, deri koltuğa oturdum.. "Okulumuza hoş geldin. Ben, Karahan Koleji Müdürü, Yavuz Ergin."

Bunu anlamak çok zordu gerçekten(!)

Gözlerimi devirmemek için kendimle büyük bir savaş vermek zorunda kalmıştım. Bu sahneler beni hep bayıyordu. "Memnun oldum." dedim donuk sesimle. Bilgisayarından sınıfım ve derslerim hakkında bir şeyler ararken gözlerimi etrafta gezdirmeye başlamıştım.
Oda, yeterince sade ve düzenliydi. Başarılarını gözler önüne sermek istercesine diplomaları ve ödülleri odanın tüm duvarlarında sergilemişti. İyi bir reklam stratejisiydi. Aynı ödül sergisini koridorlarda da görmüştüm.
Meşeden yapılan açık renk masanın üzeri gayet düzenliydi. Masanın tam karşısındaki duvarda büyük bir LCD asılıydı. Televizyonun yanında duran kahverengi vitrinde ise okulun aldığı madalya ve plaketler sergilenmişti

Başarılı bir okul gibi duruyordu. Ama ne bu okul hakkında ne de bu şehir hakkında bir fikrim vardı. Müdür, dikkatimi çekmek istercesine boğazını temizleyince etrafı inceleyen boş gözlerimi tekrar ona çevirdim.

"Anladığım kadarıyla sayısal sınıfındasın. Eski okul kayıtlarından ders ortalamalarına daha önce bakmıştım; ileri seviye programlarındaymışsın." Cümlenin sonuna hayali bir soru işareti yerleştirince onayladım. "Evet." Genellikle zeki öğrenci kategorisinde olan biriydim. Bir şeyleri düşünmekten kaçmanın en kesin çözümüydü ders çalışmak. Tüm gün çalışarak oyalıyordum kendimi. Ama yine de ders çalışmaktan hiç hoşlanmazdım.

"Okulumuz, İstanbul'un en başarılı okulları arasındadır. Zeki bir öğrencisin; çabucak ayak uyduracağından şüphem yok. Tüm eğitimcilerimiz, alanında ileri düzey seviyede, başarılı insanlardır. Buradan aldığın eğitimden emnun kalacağına emin olabilirsin."
Ne kadar da böbürlenmişti okulu överken? Oysa onu dinlemediğimi bilse...

Ne güzel! Çok da umrumdaydı! Hem ayak uydurmasam ne olacaktı ki? Zaten burada uzun süre kalmayacağımıza emindim. Tüm bunlar formaliteden ibaretti. Beni bekleyen bir gelecek yoktu ki. Yaşıyor bile sayılmazdım. Tanımadığım gerçekler, beni uçurumdan ittiğinde geleceğimi de kollarımın arasına almıştım. Ne zaman son bulacağını bilmeden öylece yuvarlanıyorduk. Bilinmezlik içinde sürüklenirken, okul kimin umrundaydı ki?
Son zamanlarda daha güçlü bir his sarmıştı içimi: Uçurumun sonu yakındı. Yere çakılmamıza az kalmıştı. Peki o zaman ne olacak, diye düşündüm. Gerçekten her şey bitecek miydi? Yoksa beni daha kötü bir fırtına mı bekliyordu? Her şeyin tamamen bitmesini diliyordum, çünkü direnecek en ufak güç kırıntısı hissedemiyordum. Benim için ölüm en nihai kurtuluştu.

ÖLÜ YILDIZLAR Where stories live. Discover now