-20-

1.9K 105 99
                                    

Sürpriz sonlu..

"Tamam, dikkatli git. "

___

"Yoora, artık kalk, okula geç kalacağız."

"Neden?! Okul adında ki bu şey ilk kimin aklına geldiyse beynine s*çıyım onun! "

"Of kalk sonra söversin o kişiye. "

Doğruldum ve gözümün önüne düşen bir tutam saçı üfleyerek uzaklaştırmaya çalıştım.

Yataktan kalkıp elimi Yüzümü yıkadım, formamı giyip aşağı indiğimde Yoona masaya oturmuş beni bekliyordu.

Masa da bir kase pirinç ve yeşil çay vardı ama canım istemiyordu.

"Ben yemeyeceğim. "

"Neden? "

"Canım istemiyor. "

"Biraz da olsa ye, öğlen yemeğine kadar acıkırsın. "

Yoona'nın karşısına oturdum ve çubukları alıp ağzıma biraz pirinç attım, yavaş yavaş ve isteksizce çiğnedikten sonra yuttum. Ama midem bulanmaya başladı. Öylesine bir bulantıdır diye düşünüp biraz daha yedim ama yediklerim ağzıma gelince koşarak tuvalete gittim ve yediklerimin hepsini çıkardım.

Kapının arkasından Yoona'nın sesi geldi. "Yoora iyi misin? "

Bir parça peçete alıp ağzımı sildim ve sifona bastığım sırada Yoona içeri girdi. "İyi misin? " Başımı salladım.

"İstersen bu gün okula gitme. "

Parlayan gözlerimle Yoona ya baktım. "Cidden mi? "

Yüzünü buruşturdu. "Vaz geçtim. Hadi çantanı al gidelim. "

Gözlerimde ki pırıltı gitmiş, yerine hayal kırıklığı dolu bakışkar gelmişti. Ellerimi yıkayıp tuvaletten çıktım ve çantamı alıp Yoona'nın yanına gittim. Yoona işini bitirdiğinde evden çıktık.

Uzun zaman sonra okula gelmek tuhaf hissettirmişti. Sınıfa çıktık, öğretmen daha gelmemişti. Yerimize oturduk.

Jungkook kağıttan uçak yapıyordu, Taehyung test çözüyordu, Jimin ise, bir dakika Jimin nerede?

"Taehyung, Jimin nerede? "

"Uyanamadı."

Sınıfa öğretmen girdi, "çocuklar, öğretmenler toplantısı var o yüzden çoğu öğretmen toplantıda olacak" Dedi ve gitti.

"Ben kantine gidiyorum. " Dedim Jungkook a.

Kantine gittiğimde Jin'i bir masaya oturmuş telefon oynarken gördüm ve yanına gidip karşısına oturdum.

"Selam."

Kafasını telefondan kaldırıp gülümsedi. "Merhaba, tatiliniz nasıl geçti? "

Aklıma gelen ilk şeyi söyledim ve ikimizin de yüzümüzün asılmasına sebep oldum. "Hoseok olmadan nasıl geçti bilmiyorum. "

Bir süre sessizlik oldu. "Sana söylemediğim için üzgünüm, her şey üst üste geldi ve ben ne yapacağı mı bilmiyordum. "

Gülümsedi. "Sorun değil, ben de sana bağırdığım için özür dilerim. "

"Sorun değil, seni de anlıyorum. Ben de çok kızardım. "

Yanımıza Namjoon geldi ve bir sandalye çekip oturdu. "Nasılsın? " Dedi Namjoon Jin e.

"İyi sayılır. "

Namjoon konuşmak için ağzını açtığında gözlerinden belli olan hüzünlü ifade ile Hoseok hakkında konuşacağını anlamıştım.

"Sanırım.. "Duraksadı." Hoseok'u biliyorsun. "

"Evet, " Dedi Jin. "Biliyorum."

Yüzüme sahte bir gülüş koyarak konuştum. "Neyse, zil çalmak üzeredir zaten. Derse moralimiz bozuk bir şekilde girmemeliyiz. "

"Yoora haklı. " Dedi Jin.

---

Uzun ve sıkıcı okuldan sonra eve gelmiştim. Kıyafetlerimi bir köşeye fırlatıp kendimi koltuğa bırakmış ve film izlemeye başlamıştım.

Bir süre sonra telefonum çaldı.

KOOKİE ARIYOR...

"Efendim? "

Karşı taraftan şu damlama sesi dışında ses gelmiyordu.

"Hey Kook, orada mısın? "

Hâlâ ses gelmiyordu, en sonunda yere bir şeyin düşme sesi gelmiş ve telefon kapanmıştı.

Benimle dalga mı geçiyor bu çocuk?

KOOKİE KİŞİSİNDEN BİR MESAJ

Mesajı açtığımda sadece bir gülen yüz vardı.

-KOOKİE-

17.45
- :)

17.45
Benimle dalga mı geçiyorsun? -
Eğer öyleyse hiç komik değil! -

17.58
Oraya geliyorum. -

İçim hiç rahat etmediği için oraya gitmeye karar vermiştim. Eğer dalga geçiyorsa onu çok fena pataklayacağım.

Hızlıca üzerimi değiştirip evden çıktım. Evlerimiz fazla uzak sayılmazdı.

Jungkook'un evine gittiğimde kapı açıktı. İçeriye girdiğimde burnuma iğrenç bir koku geldi, tanıdık bir koku.

Hemen odaları gezmeye başladım. Salonda kimse yoktu, Jungkook'un odasına girdiğimde şok olmuştum.

Jungkook'un bedeni çalışma masasının yanında yerdeydi. Masanın üzerindeki kitaplar dağılmış ve üzerlerine kan bulaşmıştı. Kafası ise masanın üzerindeydi, yere kan damlıyordu ve telefonda duyduğum su damlama sesini çıkarıyordu.

O zaman anladım, telefonda duyduğum sesin su sesi değil, kan sesi olduğunu.

Odadan çıktım ve göz yaşlarımı umursamadan önce polisi, sonra Yoona yı arayıp diğerlerini de alıp gelmesini söyledim.

Jungkook'un odasında dizlerimin üzerine düşmüştüm, ağlıyordum. Ağladığımda bunların bitmeyeceğini biliyordum ama kendimi tutamıyordum.

Arkadaşlarım polisten önce gelmişlerdi. Jimin hemen Jungkook'un odasına girdi ve bir çığlık sesi geldi, içeri baktığımda Jimin'i Jungkook'un bedenine sarılmış ağlarken gördüm.

Bu görüntü canımı her şeyden çok acıtıyordu.

Ağlamam şiddetlenmişti. Yoona yanıma geldi. "Yoora, ne oldu? "

"B-ben bilmiyorum. Evde otururken Jungkook aradı ama sadece su damlama sesi geliyordu. Sonra mesaj geldi.

" Jungkook dan mı? "

"Evet, sadece gülen yüz vardı. Benimle dalga geçiyor zannettim. Sonra içim rahat etmedi ve buraya geldim, geldiğim de kapı açıktı. İçeri girdim, Jungkook bu haldeydi. Önce polisi sonra da seni aradım."

Yoona bana sarıldı, o da ağlıyordu. Bir süre sonra polis geldi.

Jimin'i zar zor Jungkook'un bedeninden ayırmışlardı.

Şu an karakoldayız. Jimin kafasını omzuma koydu ve ağlamaya devam ediyor.

Bir polis yanımıza geldi. "Jeon Jungkook'un otopsi sonucuna göre kafası kesilmemiş, koparılmış. "

---

:)

YANLIŞ SOKAK♧ M.Y.G.Kde žijí příběhy. Začni objevovat