26; Hogwarts'a Veda

2.3K 145 88
                                    

"Dudaklarını çok seviyorum," Sirius doğruyu söylüyordu. "Mükemmeller."

Remus duyduklarına kulak verip onu tekrar öptü, bu sefer dilini de kullanmıştı. "Sirius, seni çok fena —"

"Evet! Yap hadi, kaç gündür bunu istiyorum, rüyama bile giriyor– lütfen–"

Birden kapı gürültüyle açıldı, girenlerden biri haykırdı, "Oha, yavaş!"

Sirius kilitledikleri kapıyı açıp içeriye dalanların Dorcas ve Marlene olduğunu gördü. "Sana yavaş!!" Sinirle bağırdı. "Başka sınıf mı kalmadı?"

Remus yanında sonsuza dek sürecekmiş gibi kızararak kolunu çekiştirdi. "Boşver. Gidelim."

"Önce biz geldik!"

Marlene de Dorcas'ı çekiştiriyordu. "Yok zaten, biz gidelim–"

Dorcas ona döndü, "Başka boş sınıf yok ama!"

Hâlâ iki grup da yerinden kıpırdamıyordu. "Bana senin problemin gibi geldi," dedi Sirius.

"Bi' kere siz aynı yatakhanede yatıyorsunuz be, lükse bak!" Dorcas yumruğunu önündeki sıraya vurdu. "Merhamet gösteriver, şeytan!"

Sirius lanet göndermek üzere asasını çekiyordu ki Remus belinden tutup onu kapıya sürüklemeye başladı. Marlene özür diliyordu ama kıkırdamasını gizleyemiyordu.

"Remus! Bana şeytan dedi!"

Marlene gülmeyi kesip kız arkadaşına dirsek attı, "Özür dile," dedi fısıldayarak.

"Özür dilerim Sirius."

"Çok içtendi!" Sirius son kez bağırdı ve sınıftan çıktılar.

"Of, hayatımı mahvetmeye bayılıyor!"

"Birbirinize çok benziyorsunuz," dedi Aylak, sonra gülümsemesi gittikçe soldu. "Yok, yani, hiç benzemiyorsunuz. Yanlış ifade ettim..."

Sirius onaylamayan bakışlarını sürdürdü, "Tüm modu mahvetti, tadım kaçtı," yürümeye başladılar. "Hep böyle yapıyor." İkinci kattaki boş koridordalardı. "Hatta ilk yapışının-" Sirius ağzındaki kelimeleri geri yuttu. Köşedeki tek gözlü cadı heykelini az çok görebiliyorlardı ve heykelin arkasında beliren, kardeşi Regulus'tu. Geçitten haberi olduğunu unutmuştu. Saat henüz dörttü, bu saatte Hogsmeade'de ne yapıyordu? Cisimlenebilmek için mi Hogsmeade'deydi? Hogwarts sınırları içerisinde cisimlenmek mümkün değildi. Biraz hırpalanmış bir hâli vardı. O onları görmüyordu, ama istese görebilirdi – çevresini kontrol etmiyordu. Umursamaz gözüküyordu, başı öne eğikti ve– Sirius ağladığını fark etti.

"Reg!"

Kardeşi irkilip durdu. Peleriniyle aceleyle yüzünü silince Sirius haklı olduğunu gördü. Remus da dikkat kesilmişti. Ona bakışlarıyla beklemesini rica ettikten sonra, Regulus'a yaklaştı. Uzun süredir, çok uzun süredir onunla konuşmamıştı. Tablolarla dolu yan koridorda, aralarında iki metre kalınca durdu. "İyi misin?"

Regulus hiçbir şey demedi. Ona nasıl olduğunu sormadı. Sirius'un çekip gitmesini bekliyordu.

"O geçidi kafana göre kullanamazsın. Dumbledore buraya gözcü tablo koymaya başladı." Yalandı tabii ki. "Gizli kapaklı işler çevirmeye son versen iyi olur."

Regulus ağzını açınca Sirius gözlerine inanamadı. "Peki ya sen ne işler çeviriyorsun?" Gözlerini imayla duvar kenarında onları izleyen Aylak'a kaydırdı. Bakışları kötücül değildi.

Sirius kıpırdamadı. "Ne söyleyeceksen açıkça söyle."

"Söyleyecek bir şeyim yok. Zaten hep başına buyruktun ve farklı olmayı çabalıyordun. Azarlanmaya bayılıyordun." Regulus'un ağzından çıkanlarla annesinin söylediklerinin benzerliğini duyunca kusmak istedi Sirius. "Cidden Sirius, ne yaparsan yap. Sadece ayağımın altından çekil."

Ay Işığı | WolfstarWhere stories live. Discover now