17; Tatil

3K 213 54
                                    

Resmen yıllar geçti, bu kadar beklediğiniz için özür dilerim, tabi hâlâ bekleyen varsa...










Sirius hayattan şikayetçiydi.

Daha çok, tatillerden ve kötü zamanlamalardan. Daha dün sevgili Aylak'la yepyeni bir sayfa açmışlarken, Noel tatili yüzünden ayrılmak zorunda kalmaları sinir bozucuydu. Hem Hogwarts'ın her yanını kaplamış süslemelere ve devasa çam ağaçlarına rağmen Noel ruhuna girememişti bile.

Hoşnutlukla söyleyebilirdi ki ruhu dünden beri, sadece Remus, Remus, ve Remus'a aitti. Üç Süpürge'nin garip personel odasından hızlı adımlarla ayrılıp yatakhanenin boş olması umuduyla pelerinin altında kol kola, okula yürümelerinden sonra; odalarını boş bulduklarında yaptıkları ilk şey birlikte yatağa atlamak olmuştu. Sirius seksüel hiçbir şey beklemedi, Remus da öyle düşünüyor olmalıydı ki tüm öğleden sonra boyunca birlikte şekerleme yapmak, müzik dinlemek ve konuşmak dışında bir şey yapmadılar. Sirius'un haftalardır geçirdiği en güzel öğleden sonraydı, gerçekten. Remus'la sohbet etmek zaten çok sevdiği bir şeydi, ama bunun yanında kumral oğlanı istediği zaman öpebilmesi ve kafasını köpekler gibi (Remus böyle demişti) göğsüne gömebilme yetkisi, kelimenin tam anlamıyla harikaydı! Cennet James ve Peter gelince bozuldu, ama bozulmadı da, çünkü Remus'la sarmaş dolaş olamasalar bile oğlanın bakışları, her şeye değerdi! Remus yine ona o şekilde bakmaya başlamıştı işte, açıklayamadığı bir biçimde. Her neyse, James kapıdan buğulanmış gözlüklerle girdiğinde Sirius yatakta, Remus ise pikapın başındaydı, ve Sirius aralarını James'e çıtlatacaklar mı diye merak etti. Resmi olarak sevgili değillerdi, Sirius herhangi birine birbirlerini nasıl açıklayacaklardı bilmiyordu. Daha önce hiç böyle bir ilişki yaşamamıştı. Daha önce hiç birini kafasına bu kadar takmamıştı. Hiç, aşktan aptala dönmemişti. Remus'un, elinde tuttuğu plağı mendille dikkatlice silişini izlerken evet, aşktan diye tekrarladı içinde. Hayatında ilk defa aşık oluyordu.

Bugün pazardı, ve Hogwarts'ta neredeyse herkes bavulunu hazırlıyordu. Tatili Hogwarts'ta geçirecek kişi sayısı onu geçmezdi; Sirius'a tatilde burada Remus'la kalma fikri balayı çanları çalıp harika gelse de, yapamazlardı. Remus ikinci hafta ailesiyle yıllardır planlanan İspanya tatiline gidecekti ("ailesinin hayali gibi bir şey" imiş, Remus öyle demişti), eh, Sirius da Potterlar'a gidecekti. James Londra'da geçirecekleri zaman için çok hevesliydi, şimdi konuştukları tek şey buydu. Özellikle bir sürü partiden söz ediyordu, şu sözlerle birlikte: "Kaç haftadır kimseyle yiyişmeyip somurtup duruyorsun, suratsız bir şeye dönüştün iyice Black! Ve en iyi arkadaşın olarak, seni kendine getirmek benim görevimdir."

Sirius'un son haftalarda kötü günler geçirdiği doğruydu, ama şimdi tamamen mutluydu ve parti marti istemiyordu! Remus Lupin'i istiyordu yalnızca!

Saat üçü vurdu ve Çapulcular diğer öğrencilerle beraber trene yetişmek için eşyalarını alıp koridorlara döküldüler. Sirius Remus'la yalnız bir an kollamaya çalışırken Peter'ın kolu kopmuş valizini taşımasına yardım etmek zorundaydı ve James bir türlü susmuyordu. Çok geçmeden istasyona geldiler, buharlı Hogwarts Ekspresi onları bekliyordu. Oyalana oyalana trene binip her zamanki yerlerine ilerlerlerken Sirius sessizdi. Bavullarını yerleştirdiler, birden tren sarsılarak hareket etti ve yolculuk başlamış oldu.

James Peter'la makinistin kadın mı erkek mi olduğunu tartışıyordu. Remus'un kucağında üzerinde Moby Dick yazan kalın bir kitap vardı, muggle kitaplarını sevdiğini biliyordu Sirius. Hemen yanındaydı ve Sirius başını omzuna yaslasa tuhaf kaçmayacağını düşünerek ona yaslandı. Remus önce kasıldı, sonra gevşeyip kitabını okumaya başladı. Sirius uykuyla gerçeklik arasında sekip dururken Remus'un nefes alış verişinin onu yükseltip alçaltmasını bir gemiye benzetti, kendini bir gemiye benzetti yani. Önündeki okyanuslarda geçen ilginç kitaptan etkilenmiş olması muhtemeldi.

Ay Işığı | WolfstarWhere stories live. Discover now