24; Göz Önünde

2.9K 195 113
                                    

Hangi sonu seçeceğime karar verdim. Mutlu mu mutsuz mu final bölümünde görürsünüz artık 👀 sjsbdjdjd
<3

***

"Şimdi herkese söyleyecek miyiz 'biz'i?" Sirius sordu.

Önden yürüyen Aylak ona dönüp kaşlarını çattı. "Elbette." Sirius gülümseyip yürümeye devam etmeleri için koluna girdi.

"Yani, herkese değil tabii."

"Nasıl yani?"

"Yani..." Remus genelde hiç yapmadığı şekilde saçlarını karıştırdı. Göz altları biraz mordu, söylediğine göre dün çok iyi uyuyamamıştı. "Dostlarımıza söylemek yeterli. Diğerleri öğrenirse öğrenir, sorun değil."

Sirius düşündü. "Doğru diyorsun."

Birden Aylak yürümeyi kesti ve yanından geçmekte oldukları büyük sütunun ücra köşesine çekti ikisini. Sonra Sirius'u öptü.

"Bu ne içindi?" dedi Sirius öpücük bitince.

"Yapmaya şans bulamazsam diye."
Sirius'un düşen yüzünü görünce devam etti, "Gece herkes uyuyana dek en azından."

"Neden gizlice buluşmamız gerekmiş gibi konuşuyorsun?"

Remus'un yüzünden bir gölge geçti. "İnsanların gözüne sokmamak adına diyorum, başka bir şey değil."

Sirius suratını inceledi. "Tamam, insanların gözüne sokmadan öpüşürüz o zaman biz de," dedi sesinde biraz fazla umutla, gerçekten hiç hoşlanmıyordu gizli kalmaları fikrinden. Onu öpecek kadar yaklaştı, sonra nefesleri birbirine karışınca kendini geri çekti. "Hem, dudaklarım olmadan yaşayabileceğine ne kadar çok güveniyormuşsun Lupin." En seksi sırıtışlarından birini verip duvardan uzaklaştı. Remus gözlerini devirdi, "Bunu bir oyuna çevirme Siri," yürümeye devam ediyorlardı şimdi.

"Kaybetmekten korktun mu canım?"

"Bu durumda kaybetmek kazanmak olurdu..." Sirius'un güldüğünü görünce sırıttı. "Her neyse."

"Her neyse," Sirius onu taklit etti ve King's Cross'ta 9 ¾ peronuna yaklaşırlarken birbirine sürtünen kollarıyla kendini iyi hissetti.

***

"Aylak, oğlum neredesiniz ya!"

"Sirius uyanamadı."

"Hemen elever zaten."

"Neyse ki kaçırmadınız treni," James suratında gülümsemeyle onlara doğru yürüyordu. "N'abersiniz? Remus, annenle baban burada."

Remus aile ve tanıdıklarla dolu peronda gözlerini gezdirip anne ve babasını gördü. İspanya'dan yeni dönmüşlerdi, Remus'u uğurlamak için eve uğramadan buraya gelmiş olmalılardı. "Geliyorum," dedi onlara göz kırparak.

Sirius gidişini izledi. Gözlük camları buğulanmış James'e dönüp güldü. "Beni özledin mi?!"

"Özlemez olur muyum canım," sarıldılar. "İnsan köpeğini özlemez mi?"

İç çekti. "Siktir git."

"Aslında, gel beraber gidelim. Pete çoktan kompartımanda, tren kalkmak üzere." Tam o sırada kondüktör son bir kez duyuru yaptı ve Hogwarts yolcuları trene binmek üzere kapılara yığıldı. Sirius arkasına baktığında Remus'un hemen orada olduğunu gördü, her şeyin yolunda olduğunu söylüyordu. Ailesi tatili yalnız geçirdiğini sandığı için Sirius biraz kötü hissediyordu (hâlbuki... yalnız değildi ve neredeyse evin her metrekaresinde Sirius ile öpüşmüştü), çünkü Remus'un kötü bir dönüşüm sonrası yalnız kalması onu endişeden delirtirdi, kaldı ki Rem'in her gün ailesine mektup yazması gerekmişti. Her şeye rağmen, durumu gayet iyi halletmişlerdi ve son bir hafta şüphesiz ve açık ara Sirius'un geçirdiği en iyi tatildi.

Ay Işığı | WolfstarNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ