15; Hayatın Tokadı

3.1K 221 43
                                    

Sirius artık ne yaptığını bilmiyordu.

Yapılabilecek harika şeyler (harika olmasa da daha iyi şeyler vardı, hadi onu da geçelim; normal şeyler) varken o, iki laf bile etmediği kardeşini merak edip peşine düşerek, artık gerçekten uzak durması gereken Aylak'la birlikte soğuk tahta zeminde oturmuş, görünmezlik pelerinin altında saklanıyordu. Daha verimli şeyler yapabilirdi. İsteseydi.

Domuz Kafası'ndaydılar. Saat dokuz buçuk filandı. Gelirlerken Hogsmeade'in yolları sakin ve neredeyse boştu, büyük ihtimalle erken vakit yüzünden. Sirius ne yaptığını bilseydi o da herkes gibi yatağında olurdu. Bilseydi tabi.

Regulus'u bulamayınca Domuz Kafası'ndadır belki diye buraya gelmişlerdi. Daha önce Voldemort'un yardakçılarının buluşması burada gerçekleşmişti, potansiyeli yüksek bir yerdi.

Tekrar düşününce, Sirius Regulus'u o buluşmada görmemişti. Gözden kaçırmış olabilirdi; ama orada olsaydı, bir şekilde bilirdi işte. Hâlâ içten içe kardeşinin ölüm yiyen olmadığına inanıyordu. Bugünse, bunu kesin olarak bilecekti.

"Daha ne kadar bekleyeceğiz?" Dışarıya adım attıklarından beri ilk kez Remus'un ağzından doğru dürüst bir şey çıktı.

"Sıkıldın mı? Gelmeseydin o zaman."

"Geldiğime memnunum." dedi, Sirius'un gözlerine bakarak. Sirius göz temasını tutmakta zorlandı. Hışımla, deri ceketinin fermuarıyla oynamaya başladı.

Remus'la işler karışıktı. Bir kere, Sirius ona sinirliydi, hemde çok! Remus öpücükten sonra ondan kaçmış, kendini uzaklaştırmıştı ve dün akşam Sirius arkadaşlıklarının 'faydalı' kısmını bitirdiğinde karşı çıkmamıştı. Biraz üzülmüştü evet, ama Sirius onun yıkıldığını görmek isterdi. Kim ne derse desin - çok özel şeyler yaşamışlardı, Sirius bunların bir daha gerçekleşmeyeceğini düşünmeye başlamamıştı bile. Başlasa hafakanlar basar, öfkesi kendisine de kayardı herhalde. Bazense, siniri uçup gidiyor ve yerini suçluluk duygusu alıyordu. Asla öpücük istememeliydi. Aptalcaydı, fevriceydi (o an hiç öyle gelmese de). Ama o da insandı işte. Duyguları vardı. Hemde çok derin, kuvvetli duygular.

"Neredeyse bir saattir bekliyoruz. Belli ki buraya gelmeyecek."

Sirius etini fermuara sıkıştırdı. Küfredip parmağını emerken dişlerinin arasından konuştu. "Öyle mi diyorsun? Söylesene, esas sorun ne, Remus?" Kızarmış deriyi ovuşturdu. "Burada benle oturmak sana zor geliyor değil mi?" Remus karşı çıkmaya başlayınca, sözünü kesti. "Ne o zaman? Tuvaletin mi geldi?"

"Sirius, bir kez olsun dediklerimi kötüye yorma. Yardım etmeye çalışıyorum." Aylak iç çekti. "Sikeyim! Çocuk gibisin."

Cevap çok çabuk geldi. "Sen de Dumbledore'dan bile yaşlı, kalpsiz bir dedesin."

"Neyim neyim?"

"Tekrar mı edeyim? İşitme cihazını takmadın mı dedeciğim?"

Remus kaşlarını iki metre kadar kaldırdı. "Vay. Canına." Önüne döndü.

Konuşmaları sona ermiş gibiydi. Sirius fermuarıyla oynarken ikinci kez etini sıkıştırdı. "Merlinnnn."

"Ver şunu." Remus rengi domatese dönmüş parmağını tutup asasını doğrulttu. "Episkey." Saliseler sonra sızlama kayboldu ve Sirius'un parmağı eski hâline döndü.

Remus hâlâ parmağını tutuyordu. Sirius derisinin okşanmaya başlandığını hissedemeden elini çekip önüne döndü. Boğazını temizledi. "Belki de haklısın. Başka yerlere baksak daha iyi olur."

Remus'un minik, tatmin gülümsemesini görmesine gerek yoktu. Adı gibi biliyordu şu an suratını. O yüzden ısrarcı bakışları görmezden gelerek yerinden kalktı.

Ay Işığı | WolfstarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin