3

20.6K 2.5K 2.2K
                                    

Lee Minho
gün bitimi

Restoranttaki işimiz bitmişti. Hyunjin, Seungmin'i eve bırakmak için erken çıkmış, Chan hyungla Kangmin hyung beraber birkaç dakika önce çıkarken, Kangmin hyungun yardımcıları kalmıştı.

Onları da ben göndermiştim, bugün ben kapatıyordum.

Ben gittiğimde pek müşteri yoktu. Sonrasında ise herkes doluşmuştu. Hyunjin ile kime yetişeceğimizi şaşırmıştık.

Yorucu bir gündü.

Anahtarı bir kez daha çevirip sesi duyduğuma emin olduktan sonra anahtarı cebime attım.

Sessiz sokakta tek başıma yürümeye devam ederken telefonumun çalması ile elimi cebime attım.

Numarayı tanımıyordum.

Hâlâ çalmaya devam ettiğinde açtım.

"Efendim?"

"Lee Minho siz misiniz?"

"Evet, benim."

"Hastaneye gelmeniz gerekiyor."

Adımlarımı durdurup anlam vermeye çalıştım.

"Anlamadım?"

Arkadan gelen sesi işittiğimde, aramayı sonlandırarak koşmaya başladım.

"Han!"

_______

üçüncü kişi
ㅡ Han

Çocuk kapı arkasından dalga geçmeye devam ediyordu.

Han uyandı, bilekliği hâlâ bileğindeydi. Dudaklarına yaklaştırarak minik bir öpücük kondurdu.

Yüzünde, uzak olduğu his hakim olmuştu.

Dudakları istemsizce kıvrılırken, saniyeler içinde eski haline döndü.

Minho'ya neden bu kadar güveniyordu? Sebebi neydi?

Sesini sevmişti, bakışlarını, sözlerini, belki de kokusunu.

Han, Minho'yu sevmişti.

"Gelmeyecek aptal, bak, kaç saat oldu hâlâ gelmedi!"

Gelecek.. Defalarca içinden tekrar etti. Minho gelecekti.

Çocuğa tepki vermedi, sesini çıkartmaması onu sinirlendirmiş olmalı ki, kapının birkaç çıkırtı sesinden sonra açılması ve Han'dan beden olarak iri olan çocuk içeri girmesi ile birkaç adım geriledi.

"Gelmedi işte."

"G-gel-ecek!"

Çocuk ona yaklaşarak saçlarından tutup çekiştirirken, bağırmaması için elini ağzına kapatmıştı.

Han bağırdı, kimse duymuyordu. 

"Bak. Geldi mi? Canın yandı, buna engel olabildi mi? Ben söyleyeyim cevap koca bir hayır."

Çocuk kapıyı çarparak dışarıya çıktığında, Han nefes almaya çalıştı.

Beyninde geçmişten kalan sesler yankılanmaya başladı.

Annesinin sesini duyuyordu.

Babasının, annesini onun gözleri önünde öldürürken "Korkma bebeğim, canım yanmıyor." derken nefes almaya çalışması yankılanıyordu.

Avazının çıktığı kadar bağırdı.

Ellerini kulaklarına götürdü, duymak istemiyordu, artık bu seslerden kurtulmak istiyordu.

Bağırmayı kesmedi.

Nefessiz kalıyordu. Yine de kesmedi. Kesemiyordu.

Görevliler geldi, hiçbiri yardımcı olamıyordu.

Han kendinde değildi.

"Han!"

Minho nefeslenmeye çalışırken, Han bağırmayı kesmiş, kıpkırmızı olmuş gözleriyle ona bakmaya başlamıştı.

Minho yanına adımladı.

Görevliler onun geri çekilmesini istese de yine aynısını yaptı.

"Han.."

Minho kollarını açarak ona yaklaştığında, Han bir adım attı.

İkinci adımı attığında, Minho'nun kollarının arasındaydı.

Kollarını sıkmadan beline doladı.

Minho'nun eli, onu sakinleştirdiğini hatırladığından saçlarına gitmişti.

"Çok mu korktun?"

Han cevap vermedi.

"Önemli değil, ben yanındayım."

Han ona daha fazla yanaştı. Hiç ayrılmak istemiyor gibi sarılıyordu.

Bir dakika kadar sonra ayrıldıklarında, Minho hâlâ görevlilerin başlarında durduğunu farketti.

"Ne bekliyorsunuz, onu yeterince korkuttuğunuz yetmiyor mu?"

Hepsi bir yere dağıldığında, Minho kapıyı kapattı. İçeride sadece ikisi kalmıştı.

Herkese zarar verildiği söylenen çocuktan korkmuyordu. Korkması için bir sebebi yoktu.

Yatağa oturduklarında, Minho Han'ın ellerine baktı. Kızarıklık dikkatini çekmişti.

"Eline ne oldu?"

Han ondan gözlerini kaçırıp elini çektiğinde, Minho sorusunu tekrarladı.

"Han, eline ne olduğunu söyler misin?"

Han yine cevap vermediğinde, Minho canının acıdığını farketmişti. Elinin üzerini parmağıyla okşadıktan sonra yatağa hafifçe bıraktı.

Kırmızı gözleri içini acıtıyordu. Neden ağladığını, bağırdığını bilmese de çocuğu merak etmişti.

"Gitmemi istiyor musun?"

Han, ona bakarak hızlıca kafasını salladığında, Minho gülerek ayağa kalktı.

Han'ın eli, onu tutmak için hareketlendiğinde, Minho geri çekildi.

"Korkma, gitmiyorum."

bölüm sonu

slow loris ✔Where stories live. Discover now