11. Bölüm || Gerçekte Kimsin? ||

185 26 6
                                    

Nihayet son dersin çıkış zili çalmıştı. "Oh be.." dedim, Hafif kısık bir sesle.
Burdan direkt Emniyete gidecektim. Umarım sorunsuz hâl olunur...
Hoca hemen sınıfı terkedince, ardından da ögrenciler çıkmaya başladı. Bende çantamı koluma taktığım gibi sıramdan süratli bir hızla kalktım. Sınıftan çıktığım gibi, üzerimdeki günün yorgunluğunu belli edercesine yürümeye başladım.
Arkamdan birinin adımı seslendiğini duyar oldum. "Ha?" dedim. Ve adımlarımı o saniyede kestim. Durdum, şaşkın bakışlarımı etrafta gezdirdim. Hâlâ ögrencilerin koridoru doldurduğunu görünce, içimde garip bir his dolandı ve bütün bedenimi sardı. Bu his sanki, huzur gibiydi...
Bana doğru koşan bir çocuk, yanıma gelince durdu. Boynunda asılı 'Nöbetçi Öğrenci" yazılı kartı görünce, kaşlarımı çattım. "He?"
Eğilmiş bir pozisyonda, nefes nefese kalmıştı. "He?" dedim, tekrar.
Bana baktı. "Sakura...Müdür seni çağırıyor."
O an duraksadım. Sıçtım!
Alt dudağımı farketmeksizin dişledim. Ah yakalandım! dedim. Ve kaçamayacağımı anladığım da, yüzümü düşürdüm. Nefesimi içime derince bir çekip, "Tamam. Peki." dedim. Nöbetçi ögrenci, başını onaylarcasına salladı. Ve yanımdan aynı hızla uzaklaştı.
Gözlerimi sakinleşmek için bir-iki saniye yumdum. Endişemi bitirmek için sertçe yutkundum. "Tamam,sakin ol. Sakin ol."
Artık ne olacaksa olsun, dedim içimden. Adımlarımı da yukarı merdivenlere doğru yönelttim. Ve büyük bir özgüvenlikle Müdür odasının yolunu tuttum.
Tâ ki Müdür odasının yanına gelene kadar. "Ah!" dedim. Öncekine nazaran daha çok tedirgindim. İçimi huzursuzluk kaplamıştı resmen...
Bir cesaretle elimi kaldırıp, kapıyı tıkırdattım. Müdürün, "Gir." yanıtını alır almaz içeriye birkaç adım attım. Ve Müdürün isteğiyle de ardımdan kapıyı kapattım. Ürkek adımlarımı, Müdürün karşısına geçince kestim ve yine aynı ürkeklikle başımı kaldırıp, usulca Müdüre baktım. Utançla gözlerimi diktim ve dudaklarımı oynattım. "Ben..."  demiştim ki Müdür, bana öyle bir baktı ki, o an gerçekten bittiğimi hissettim...
İçlenerek nefesimi içime içime çektim. "Müd-.."
"Ulan hiç mi normal bir ögrenci olmaz!" dediğin de, irkilmeyle nefesimi bıraktım. Gözlerimi dahi kırpmadan Müdüre baktım.
Müdür, öfkesinden mimiklerini sürekli haraket ettiriyordu. Çok kızgın gözüküyordu...
Bana çok feci bir ceza vereceğine emindim. Başımı indirdim. Bekliyorum ver cezamı!
Müdür, sertçe avucunu masasına geçirdi. İrkilerek, başımı kaldırdım.
Ve açıklama yapmaya başladım.
"Bakın Hocam...B-ben..Ben özür dilerim..."  demiştim ki, bir hışımla kapı açıldı. Başımı kapıya çevirdim...
"Hah..Geldin nihayet." dediğinde Müdür, Şaşkınlıkla gözlerimi kırptım. "Naruto?"
Naruto bana bakmadan yanına geldi. Ve tam Müdürün karşısında durdu. Bakışlarım hâlâ ondaydı. Noluyor burda ya?...
Ben tam ağzımı açacağım sırada, Müdür söze girdi. "Kardeşinin yaptığından haberin var anlaşılan."
Utançla başımı tekrar yere indirdim.
"Değil mi Sakura?" dediğin de, başımı kaldırdım. "Ne? Anlamadım?"
Müdür, dudaklarına yansımış bir tebessüm ile, bir Naruto'ya bir bana baktı.
"Diyorum ki. Kardeşin Naruto'nun yaptıklarından haberin var."
Bakışlarımı şaşkınlıkla Naruto'ya çevirdim. "Ne!"
Naruto sessizce Müdüre bakıyordu.
Müdür, içlenerek devam etti.
"Tesadüfün böylesi! Hakikatten de, yan lisenin ögrencilerinden biriymiş..." dudaklarını kıvırdı. "Vay be."
Tekrar bakışlarım Müdürü bulunca, istemsizce de olsa, yüzümü buruşturdum. "Nasıl yani..."
"Yani. Kaçak serserimizi bulduk." dedi. Ve keskin bakışlarını yanımda duran Naruto'ya çevirdi.
Naruto ise hâlâ tepkisizdi.
Müdür, kazanmışçasına bir surat ifadesiyle sözüne devam etti. "Sizin Okulun Müdürü ile bizzat görüştüm. Cezayı bana bıraktı. Eee normal olarak..."  Dedi. Ve Elinin avucuyla çenesini sıvazlamaya başladı. "okuldan uzaklaştırma alacaksın."
Gözlerimi büyüttüm. Ağzım açıldı. "Ne!?" 
Müdür, hâlâ beni yok sayıp Naruto'ya bakarak konuşmayı sürdürdü. "Bir hafta. Ama eğer bir kere daha bizim okula karşı bir hareketini daha görecek olursam, seni mahvederim. Attırırım okuldan..."  Mimikleri pislikçe bir hâl aldı, "Tamam mı oğlum?"
Bakışlarımı hüzünle Naruto'ya çevirdim. Hâlâ sessizdi. Neden konuşmuyordu? Yoksa gerçekten yapmışmıydı...Yapmış olma.
Koluna dokundum. "Birşey desene?"
Naruto, bakışlarını bana çevirdi. "Buradan direkt eve geç." dedi. Ha?
Başımı inanmazlıkla haraket ettirdim.
Bir hışımla Müdüre döndüm. "Ya emin misiniz?.." dedim. Üzüntüyle. Ve yutkunarak devam ettim, "Kanıtınız var mı?"
Müdür, bana öyle böyle bir bakış attı ki, şakaklarıma kadar bir ürperti hissettim.
"Evladım sen kıt mısın? Tabikide var, Görüntüde. "
Bakışlarımı diktim, "Görüntü? Kamera görüntüsü mü?"
Müdür, başını onaylarcasına salladı.
"Gel bak istersen."
Bir adım atmıştım ki, Naruto kolumu sertçe tuttu.
Başımı ona çevirdim. "İnanamıyorum."
Müdür, bana baktı. "Neyse hadi bitti. Çıkın odadan."
Endişeyle Müdüre açıklamaya çalıştım. "Hayır bakın. S-sınavlar yaklaşıyor. Uzaklaştırma olmaz!"
Müdür, dalga geçercesine bir gülüş attı. "Sen kimsin? "
Kesmeden, sözüme devam ettim.
"Beni dinleyin lütfen. Ben...Bend-"
Naruto tuttuğu bileğimi daha sıktı.
Yüzümü buruşturdum. Yüzümü Naruto'ya çevirdim. Bileğimi çekmeye çalıştım.
"Sen ne?"  dediğinde Müdür, bakışlarımı karşıma çevirdim.
Müdür tekrar konuşmama izin vermeyerek, elini kaldırdı. "Tamam yeter. Çıkın."
Ben ağzımı alacaktım ki, Naruto beni bileğimden çekiştirerek sertçe odadan çıkardı.
Kapıdan çıktığımızda hafifletip, bileğimi bıraktı. Ve adımlarını attığında, sorgularcasına yüzüne baktım. "İçerdekiler de neyin nesiydi?"
Naruto, adımlarını kesip, yavaşça başını bana doğru çevirdi. "Duydun."
Sinirle kaşlarımı çattım.
"Doğru yani?" dedim, kaşlarımı kaldırarak.
Başını onaylarcasına salladı.
"Kapıyı o hale sen getirdin öyle mi? "
Dedim, Sorgularcasına.
Bakışlarını benden, etrafa çevirdi.
İçlenerek nefes çekti. Çenesini haraket ettirmeye başladı.
Onu büyük bir dikkatle gözlemeye devam ettim. "Konuş artık. Kafayı yiyecem de. Çok saçma."
Bakışları tekrar beni bulduğunda, gözlerime keskin bakışlarla bakıyordu. Kaşları çatık, mimikleri ise okunamayacak kadar tepkisizdi.
Ellerimi birleştirdim. Sabır çekercesine derin bir nefes daha çektim. "Konuşsana?"
"Ne duyduysan o. Daha neyi soruyorsun Sakura?" dedi.
Gözlerinin içine içine baktım.
"Neden yaptın peki?" dediğim de, Naruto yürümeye başlamıştı bile.  "Anlamıyorum..."  Ellerimi indirdim. "Ben gerçekten hiçbirşey anlamıyorum!"  Sesim kısık ve öfkeli çıkmıştı. Duraksadı daha sonra
Naruto, tekrar yürümeye başladığında, ben donuk bir halde öylece haraketsizce duruyordum. Çünkü ben hâlâ içinde olduğumuz durumdan çıkmamıştım. İçeride olanları hâlâ algılayamamış,hâlâ idrak edememiştim...
Zihnime aniden yayılan bir soru benim kan akışımı durdurup, Nefesimi kesmişti. Ve zamanı da dondurmuştu sanki...
Nefesimi de ağırlıkla, içime çekmeye çalıştığım da ise boğazıma delici bir yumru çöktü. Gözlerim hareket etmeyi bıraktığında, yutkunmalarımın ardından kısık da olsa bir fısıltıyla, "Dün gece..."  diyebildim sadece. Dün gece Naruto okulda olduğuna göre?...
Birkaç saniye sonra Naruto, durdu ve başını bana doğru dikip, bakışlarını da üzerime çevirdi. "Sakura?" dediğin de, aklım hâlâ algısızdı. Güçlükle yutkundum.
"Sakura...Yürüsene."
Acıyla tekrar tekrar yutkunup durdum. Gözlerim de aynı şekilde dolmaya başladı. Şakaklarıma kadar ise bir duygu dolanır oldu. Öfke!
"İyi misin sen Sakura?"
"Sendin."  dedim, Cılız bir sesle.
Yüzünü anlamamışçasına buruşturdu. "Ne?"  dedi,  Aynı şekilde anlamamışa yatarak.  "Sendin o!"  dedim, ikileterek. Ve öncekine nazaran daha sert çıkmıştı.
Naruto, karşımda kaskatı kesilmiş bir halde, yutkundu. "Neyden bahsediyorsun sen?"
Öfkeyle yüzümü buruşturdum. Dişlerimi sıkarak, nefesimi yutkunarak verdim. Yıkılmıştım... Bana nasıl böyle birşey yapabildi aklım almıyordu. İdrak yollarım kapanmıştı sanki.
"Nasıl yaptın bana bunu?" dedim. Sesim kısık çıkmıştı, yıkılmışlığımı belli edercesine hüzünlü...
Başını kaldırdı, gözlerime yakıcı bir sorgulamayla baktı. "Napmışım?"
Neden yapmıştı bana bunu? Psikolojisi bu denli kötü müydü?  Ya da benden bu kadar mı nefret ediyordu? Bütün bu sorular benim içimi içimi yiyordu...
Benden cevap alamayınca, bir-iki adım attı bana doğru.
Anında gürledim, "Sakın! Sakın, yaklaşma!"
Duraksadı, yüzünde sadece şaşkın bir ifade belirdiğinde, dudakları aralandı. Ah yapma bunu bana!
Yüzü öyle bir hâl almıştı ki, bir an gerçekten hiçbirşey anlamadığına inanmak istedim. Ama tüm bunların bir tesadüf olması imkansız olurdu...
Yutkundum. "Benden neden bu kadar nefret ediyorsun?... Ben senin yanında olmaya..."  Yıkılmışlığımın imzası olan bir ses tonuyla devam ettim, "sana destek olmaya çalıştıkça, sen neden bana bu kadar öfkelisin, ha?" dedim, Son kelimede acımı belli eden bir mimik ifadesi ile.
Naruto, 'Hayır' dercesine başını sürekli iki yana sallar oldu.
Tekrar konuştum, "Demek kardeşim...Benim hakkımda çoktan yazıp çizmişsin bir senaryo..."  Tepkisiz kaldım, "Vay be."
İç çekti, "Sakura sen şizofren misin? İki dakikada noldu lan! Neler saçmalıyorsun sen?"
Tepkisiz kalıp adımlarımı topladım. Ve yürümeye başladım. Naruto'nun yanından geçip gitmiştim ki, kolumu tuttu ve gitmemi engelledi.
"Nereye? Daha konuşmamız bitmedi."
Ona bakmadan,"Benimki bitti." dedim.
Tuttuğu kolumu daha kavrayıp kendine doğru çekti,
"Ortaya birşey atıp kaçamazsın, açıkla söylediğin saçmalıklarını."
Gözlerimi yumdum, "Dün gece okulda ne işin vardı?"
Soruya soruyla karşılık verdi,
"Bunun konumuzla ne alakası var?"
Gözlerimi açtım ve bakışlarımı ona çevirdim. "Konumuz da zaten bu değil mi?" Dedim, Soruya çarptırarak.
Kaşlarını öfkeyle çatmaya başladı. Mimikleri sertleşti, "Deli etmeyi kes de, açıkla hemen." dedi, Öfkesini göstererek. Bir dakika ya? Burada sinirlenmesi gereken tek kişi benim!
"Seni sana mı anlatayım?" dediğim de, öfkeyle soluklandı.
"Sakura soruma soruyla karşılık vermeyi bırak artık... Açıklamanı bekliyorum."
İç çektim. Neden bu kadar merak ediyordu ki
Biliyordu zaten, öyle değil mi?...
"Naruto." dedim. Ve kırgın bakışlarımı gözlerine diktim. "Bana neden bunu yaptın."
Mimiklerini kasvet sardı,
"Lan Napmışım ben!?"
Yutkundum, "Bunlar bir tesadüften ibaret olamaz."
"Sakura açıklamaya başla..." dedi. Ve öfkeyle sözünü orada kesti.
"Dün gece neden okuldaydın? Benimle ugraşmadığını söyleme sakın."
"Ne uğraşmasından bahsediyorsun sen?"  dedi, Dik dik bakarak.
Yutkundum tekrar ve konuşmayı bıraktım o an.
"Sakura sinirimi kontrol edemediğimi biliyorsun."  dedi, Boğukça
Yaa bilmez miyim!
Yüzünde oluştuğu mimik ürpermemi sağlasa da, geri adım atmadım. Çünkü onun içindeki öfke, benim içimdeki kadar büyük ve yakıcı olamazdı.
Öfkemi, kasvet ve hüzün ele geçirir olduğunda, dudaklarımı oynattım.
"Biz üveyde olsa kardeşiz biliyorsun."
Dudaklarını kıvrılttı, "Ee?"
"Ee'si yakındık biz, bana yaptıkların beni yaraladı. Senden bunu asla beklemezdim Naruto"
Mimikleri değişmeye başladığında, hüzün sardı sanki, yüzünü buruşturdu. "Ben yemin ederim ki senin yaralayacak birşey yapmadım, yapmam da." dedi. Söylediklerinde çok samimi duruyordu. Bir an affalayıp inanmak istedim.
Keşke ben yanılıyor olsaydım. Ama ne yazık ki yanılmam imkansızdı...
Elini kolumdan indirdi, Gözlerime saf bir keskinlikle baktı. "İnan bana."
Onun bu tavrı ve içimde hissettiklerim karşısında daha fazla direnemeden yüzümü düşürdüm. "Belki de. Haklı olabilirsin." dedim, büyük bir umutla.
Naruto'nun mimikleri yumuşayınca, dudaklarında belli belirsiz bir rahatlık çökmeye başladı.
Gözlerini de aynı rahatlıkla kıstı. "Şimdi bana herşeyi düz bir şekilde açıkla." dedi, gözlerime yakıcı bir kasvetle bakarak.
Gözlerimi devirdim. Gerçekten de o değildi. Ama nasıl bir tesadüftü bu böyle? Bu şekilde düşünmem gayet normaldi bence. İçimde ufakta olsa hâlâ bir şüphe dolanıyordu ama Naruto söylediklerinde o kadar ciddi ve samimi görünüyordu ki, ona inanmayı tercih ettim...
"Sakura?"
Zihnimdekilerden sıyrılıp gerçek dünyaya döndüm. Başımı usulca haraket ettirdim.
"Sakın bana dün gece okulda olduğunu söyleme!" dedi.
Başımı evet anlamında salladım.
Öfkeyle soluklandı, "Neden!?"
Yüzümü buruşturdum, "Dün sabahtan akşama kadar okulda uykuya kalmıştım..." 
Kaşını kaldırdı, "Eee?"  dedi. Ağzımdan laf almaya çalışıyordu. Ona bu meseleyi anlatmak istemedim. Ve konuyu bitirmek istercesine söze girdim. "Neyse işte bu kadar."
Kaşı hâlâ kalkıktı, yüzünü sorgularcasına buruşturup, aynı şüpheyle de gözlerini kıstı. "Devamını anlat bana."
"İşte birini gördüm o sırada, yani okuldan çıkarken...peşimden koşturdu, korktum bende, şimdi de sen sandım onu." dedim, Yalan atarak.
İnanmamış bir mimikle yüzüme bakmayı sürdürdü. "Bu kadar mı?"
Hiç düşünmeden, 'Evet' dercesine hızlıca başımı salladım.
Uzunca bana bir bakış attı. Yutkundum, ve elimi kaldırıp omzuna dokunurdum. "Özür dilerim. Yok yere üzerine gelmiş oldum."
Aramızda birkaç saniye sessizlik oluşunca, daha fazla sorgulamasın diye, "Hadi artık eve gidelim." demekle yetindim.
"Peki." dediğinde, iç çekerek huzurla nefesimi verdim.
Birlikte okul binasından çıktık. Ve metro istasyonuna doğru ilerlediğimizde, aklım Emniyet olayına gitti. Şimdi gitmem doğru olmazdı. Daha doğrusu bahanem yoktu aslında.
Birkaç bahane düşünmeye çalıştım. O sırada çantamı sıkıca tutuyordum. Gergindim, Naruto arkamdan geliyordu. Acaba ne söylesem de, emniyete yol alsam? Dedim. İçimden düşünerek...
Tam ağzımı açmış Naruto diyecektim ki Naruto seslendi, "Sakura."
Durdum ve ona döndüm. "Efendim?" dedim. Merakla.
Bana tekrar eskisi gibi donuk bir şekilde bakıyordu. Adımlarını kesti. "Benim bir işim var. Sen tek git eve."
Bu fikre heveslendim de, yüzüme yansıtmamaya dikkat ederek Cevap verdim. "Peki." dedim. Düz bir şekilde. Naruto, başka bir yöne doğru ilerleyip yanımdan hızla uzaklaştığında, bende adımlarımı değiştirip hızla emniyetin yolunu aldım. Ah, hadi bakalım!
Telefonumun titreşim sesini hissettiğim de, aklıma tekrar o telefon sapığı geldi. Aslında telefon sapığından öte sanki beni tanıyor gibiydi. Sanki etrafımda sürekli beni izliyor gibi hissediyordum. Kimdi, neyin nesiydi? Ne diye bana öyle mesajlar atıp, benim etrafımda bir gölge misali dolanıyordu...
Ne istiyordu? Bunların hepsini aşırı derece merak ediyordum. Şimdi de ayrı bir merak sarmıştı içimi. Çünkü bu telefon karşısında kim varsa, bana git gide daha çok yaklaşıyordu...
Hazır emniyete gidiyorum, onuda mı şikayet etsem acaba? Ah!
Titreşimin nedenine baktığımda, bu yine aynı numaradan gelen bir aramaydı. Bir saniye aramış mıydı birde? Oha artık!
Büyük bir cesaretle hiç düşünmeden tek bir hareketle, cevapla tuşuna bastım, kulağıma kuşkuyla götürdüm

"Evet?" 










PSİKOPAT AŞK Where stories live. Discover now