24. Bölüm

403 82 23
                                    

Hava tamamen kararırken Songül ve Güney ormanın içinde ilerliyordu. Songül ara ara duyduğu seslerle sıçrarken şu an tek istediği bir an önce kamp alanına ulaşmaktı.

Songül:

"Güney.. şunları çantamın yanındaki göze koyar mısın?" dedi çiçekleri uzatıp.

Güney:

"Ne o atmaya kıyamadın mı?"

Songül göz devirdi.

"O kadar topladım. Niye atayım?"

Güney:

"Tamam tamam ver koyayım." diyerek çiçekleri aldı.

Songül arkasını dönerken Güney çantanın yanındaki açık göze çiçekleri usulca yerleştirmişti.

Bir süre daha ilerlediklerinde Güney durdu.

Güney:

"Songül.. yanlış yöne gidiyoruz galiba."

Songül:

"N.. nasıl yani? Kaybolduk deme sakın."

Güney:

"Panik yapma. Bulacağız." dedi etrafına bakarken.

Songül:

"Nasıl bulacağız?"

Güney:

"Şu taraf sanırım.. gel hadi."

Songül:

"Sanırım ne ya? Emin değil misin?"

Güney:

"Denemeden bilemeyiz." diyerek o tarafa ilerlerken Songül de peşinden gidiyordu. Fakat sürekli ayağı bir şeylere takıldığı için hızlı gidemiyordu.

Songül:

"Güney yavaş.. yetişemiyorum."

Güney durup Songül'e döndüğünde Songül ayağına takılan dallardan kurtulmaya çalışıyordu.

Güney derin bir nefes alıp yanına gitti.

"Gel tutun bana."

Songül Güney'in omzuna tutunurken onun da yardımıyla dikenli dallardan kurtulmuştu.

Songül hemen Güney'in omzunu bıraktı.

"Tamam gidelim hadi."

Biraz daha ilerlemişlerdi. İkisi de artık nefes nefese kalırken bacaklarına batan dikenlerden dolayı Songül'ün canı yanıyordu.

DİLHUNWhere stories live. Discover now