---37---

412 37 16
                                    

Merhaba arkadaşlar...

***

I'm not gonna listen to what the past says.
Geçmişin ne dediğini dinlemeyeceğim.
I've been waiting up all night.
Tüm gece bekleyeceğim.

Kendimi şarkının sözlerine verdim. Çok güzeldi. Sonra çizmeye devam ettiğim resime baktım. Bitmesine az kalmıştı. Çok güzel görünüyordu. Bunu ona hediye edecektim. Kalemi tekrar aldım elime ve onun gözlerini çizmeye başladım. Çizerken karamel gözleri geldi aklıma. Gülümseyince hafiften kısılan bir çift göz. Kısa ama hafif kıvrımlı kirpikler. Daha sonra dudaklarına indi kalemim. İnce dudaklar ve yanağına kocaman bir gamze. Gülümseyerek baktım kağıda. Bu bizim resmimizdi. Mutluluğumuzun resmi. Kendi saçlarıma da hafif eklemeler yaptıktan sonra telefon çalmaya başladı. Telefonumu elime alıp arayan kişiye baktım; Yağız'dı. Telefonu açtım.

"Efendim sevgilim." Dedim neşeyle.

"Gökçe!" Bu ses Ömer'e aitti. "Yağız bayıldı, hastaneye geldik." Elimdeki kalem yere düştü. O an yavaşladı sanki.

"N..noldu ona?" Dedim korkuyla.

"Annesi ve babası." Dedi soluklandı. "Kaza yapmışlar ve..." Annesi ve babası barışmıştı ve tekrar evlenme kararı almışlardı. Yağız çok mutlu olmuştu.

"Onlar iyi mi?" Dedim. Derin bir iç çekti.

"Kaybettik, ikisini de." Dedi.

"Olamaz!" Dedim bağırarak. "Hemen geliyorum." Hızla dolabımdan ceketimi aldım. Giydim ve koşarak çıktım odamdan. Kapıda görevli durdurdu beni.

"Nereye küçük hanım?"

"Hastaneye gitmem lazım." Dedim. Ama açmadı kapıyı. Göndermedi beni bahçeden dışarıya.

"Olmaz, çıkış izniniz yok." Dedi.

"Lütfen izin verin, gitmem lazım. O iyi değil." Dedim ağlayarak.

"Ailenden biri mi?" Dedi.

"Hayır, değil." Dedim. "Ama çok değerlim, gökyüzüm."

"Özür dilerim küçük hanım. Olmaz." Dedi. Dizlerimin üzerine düştüm.

"Allah'ım nolur ona bir şey olmasın, nolur!" Dedim hâlâ ağlarken. Sonra Zeynep yaklaştı yanıma. Kolumdan tuttu ve kaldırdı beni. Sarıldı sıkıca.

"Zeynep." Dedim ağlayarak. "Yağız."

"Biliyorum." Dedi sakin olmaya çalışarak. "Ama şuan onun yanına gidemeyiz."

"Gitmem gerekiyor." Dedim.

"Yarın sabah gidebiliriz ancak. Bu saatlerde çıkamayız, biliyorsun." Dedi, haklıydı. Akşamları saat beşten sonra dışarı çıkamıyorduk. Yasaktı. Dilekçe olmadan asla izin vermezlerdi. Zeynep koluma girdi ve birlikte odama girdik. Hâlâ ağlıyordum. Zeynep Ömer'i aradı. Telefonda konuşmayı çok istesemde ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Sesim çok az çıkıyordu. Telefonu kapattıktan sonra bana döndü.

"Şey..Yağız sinir krizi geçirmiş. O yüzden sakinleştirici iğne yapmışlar. Şimdilik iyiymiş, uyuyormuş." Dedi.

"Zeynep çok korkuyorum. Onun için çok endişeleniyorum." Dedim. Yaklaşıp elimi tuttu.

"Her şey düzelecek."

"Nasıl toplayacak kendini?"

"Senin gibi sevgilisi var. Birlikte toparlanacaksınız." Dedi.

"Ya onu toplamama izin vermezse." Dedim endişeyle.

"Bilmez misin Gökçe, herkese duvar örer ama sana geçmen için aralık bırakır." Gözyaşlarımı sildi eliyle. "Şimdi uyuman gerekiyor. Yarın Yağız'ın karşısında güçsüz durmamalısın. Onun sana ihtiyacı olacak." Dedi. Yatağıma uzandım. Zeynep başımda bekliyordu.

"Sen uyuyana kadar burdayım." Dedi ve saçlarımı okşamaya başladı. Gözlerimi kapatıp karamel gözlerini hayal ettim. Sonra kirpiklerini. Kıvırcık sarı saçlarını ve o güzel gamzesini...

- - -

Uyandığımda etraf karanlıktı. Zeynep yoktu. Büyük ihtimalle kendi odasındaydı. Telefonu alıp saate baktım; gece bir buçuğu geçmişti.

Bir mesaj vardı. Kilidi açıp mesaja tıkladım. Mesaj on beş dakika önce gelmişti; Ömer'dendi.

Ö: Yağız iki saat önce uyandı. İlk yarım saat hiç durmadan ağladı. Duvarı yumrukladı. Ama şimdi gözünü duvardan ayırmıyor. Sağlık durumu iyi sayılır. Sadece psikolojisi iyi değil.

Hızla mesajı kapatıp Yağız'ı aradım. Onun bana ihtiyacı vardı, biliyordum. Bekledim ama açmadı. Sonra Ömer'i aradım. Biraz çaldıktan sonra açtı.

"Ömer, o nasıl?" Diye sordum.

"Telefonu elinde tutuyor ve babasının onu arayacağını söylüyor." Dedi.

"Ben aramadım açmadı." Dedim.

"Babası ararsa diye telefonu meşgul etmek istemiyormuş." Dedi.

"O hiç iyi değil. Dedim. Gözlerim dolmaya başladı. "Telefonu ona verir misin?" Dedim.

"Peki." Dedi. "Ağlıyorsun biliyorum. Ama lütfen ağlama. Güçlü olman gerekiyor."

"Tamam." Dedim . Sonra ayak sesleri duydum telefondan. Aralarında bir konuşma geçti. Fısıldadıkları için pek duyamadım.

"Gökyüzüm mü arıyor?" Demişti. Bunu duyunca hüzünle gülümsedim.

"Alo." Dedi.

"Alo, sevgilim." Dedim. "Nasılsın?"

"İyiyim güzelim. Duydun mu olanları?"

"Duydum."

"İnanmıyorsun di mi?" Dedi. "Yalan söylüyorlar di mi?"

"Bilmiyorum." Dedim sessizce. "Sabah yanında olacağım, dinlen biraz."

"Babam arayacak." Dedi inançla. Derin bir nefes aldım.

"Bu saatte arayamaz. Çok geç oldu." Dedim.

"Peki. Senin için dinleneceğim prenses." Dedi.

"İyi geceler Gökyüzüm." Dedim.

"İyi geceler. Seni seviyorum." Dedi ve kapattı telefonu. Ağlamaya başladım. Yataktan kalkıp pencerenin önüne geçtim. Pencereyi açtığımda hafif bir yel esti. Gökyüzünde pek yıldız yoktu bu gece. Gözlerimden yaşlar akarken fısıldadım.

"Hiç bir şey yolunda gitmiyor gökyüzüm. Şimdi ben nasıl derim 'onları kaybettik' diye. Bekledim biraz.

"Ayakta durmanı sağlamalıyım di mi? Seni bırakmamalıyım." Hafif bir yel daha esti ve tenime değdi. En doğru cümleyi fısıldadım dudaklarımdan.

"Senin ailen ben olmalıyım."

***

Çok geç geldi biliyorum. Ama  geldi işte. Sizi çok seviyorum.

Bu arada her zaman yanımda olan sizlere çok teşekkür ediyorum.

Ayrıca;
Zeynep ve Ömer. Sizinle tanıştığım ilk günden beri hep 'iyiki tanıştım' dedim sizin için. Herkesten kıskanıyorum sizi. Kıyamıyorum size, kızamıyorum. Canımdan çok seviyorum. Hep benimle kalın. ♥️

Umarım hep mutlu olursunuz...

(Bölümde geçen şarkı "Lana Del Rey: Diet Mountain Dew") ♥️♥️♥️

Gökyüzüm SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin