KEO 19

565 53 0
                                    

Hastanede geçirdiğimiz günler kabus gibiydi. Sevimsiz, ki Nisan'ın deyimiyle aptal, Selim üzerime düştüğünde bile bu kadar canım acımamıştı. Yapılan testler, alçılar, alçının içinde deli gibi kaşınan bacağım, kızlardan saat başı yediğimiz azar, babamın küçük bir çocukmuşum gibi davranışları...

Bir an önce bu tımarhaneden çıkmam ve kafa dinlemem gerekiyordu. Nihayet kabusun bittiğini düşündüğümde Selim'in annesi iyileşene kadar onlarda kalmam gerektiğini savunuyordu. Sonunda gün boyu çalıştığı için yalnız kalmamı istemeyen babamı ikna etti ve iki bacağıyla bir kolu alçıda olan Selim'le onların salonuna yerleştik. Selim'in odasının Buğra'ya tahsis edilmesi de tüm acılarımızın üzerine tuz biber ekmişti.

Hâlâ fırsat buldukça bizimle dalga geçen üçlü bir klasik hâline getirdikleri davranışlarını tekrarlayarak karşımıza birer sandalye çekmişti zira köşe takımını Selim meşgul ederken odadaki diğer koltuğu da ben dolduruyordum.

"Ee Selim, Buğra ile Neva'yı uzak tutacağım derken sayende yan yana odalarda yaşamaya başladılar. Nasıl hissediyorsun?"

Nisan'ın dilegetirdiği gerçek her bir hücremin tek tek gerilmesine neden olmuştu. Aklıma gelenler yüzünden gözlerimi kapatarak sakinleşmeye çalıştım, bu esnada ellerimi yumruk yaptığımı gözlerimi açtığımda bana sorarcasına bakan Buğra'nın kaş göz işaretinden anlamıştım.

Nisan'ın amacı Selim'i sinirlendirerek intikam almaktı ama bu sözlerinde haklı olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

"Neva söz verdi bana, uğursuzu odasına almayacak asla benim odama girmeyecek ve yukarı çıktığında onunla muhattab bile olmayacak."

"Yukarı çıkıp gözlerinle görmedikçe emin olamazsın."

Nisan tam on ikiden vuruyordu ve Selim'in delirmesi an meselesiydi. Tüm bunlar yetmezmiş gibi uğursuz da Nisan'a katıldı.

"Neva hazır Nisan hatırlatmışken artık seninle konuşmam gerekiyor. Sana uzun süredir söylemek istediğim şeyler var ve bunları yalnız konuşmak istiyorum, odama çıkalım mı?"

Selim duyduklarıyla ayağa kalkmaya çalışmış ama acı içinde inleyerek tekrar koltuğa düşmüştü.

"Uğur Buğra! Sence de abartmıyor musun?"

Neva'ya katılıyorum uğursuz turuncu, çok abarttın. Ayağa bir kalkayım ağzını burnunu kıracağım.

"Sözlerimde samimiyim Neva, yarın Viyana'ya döneceğim ve artık açık açık konuşmamızın vakti geldi."

Sonunda ikna olan Neva ile Buğra ayağa kalkarak ikinci kata çıkmaya başladılar.

Ne konuşacaklarını az çok tahmin edebiliyordum. Uğursuz aşkını ilan edecekti, peki Neva? O ne hissediyordu? Bu sorunun cevabını deli gibi merak ettiğimden canımın acısını umursamadan ayağa kalktım. Lavaboya gitmek amacıyla kullandığımız koltuk değneklerinden birini elime alarak ağır ağır merdivenleri çıkmaya başladım.

"Helâl olsun kardeşim, benim yapamadığımı yap ve yanlarına git. Sakın onları yalnız bırakma."

Merdiveni çıkmam o kadar uzun sürmüştü ki ikinci kata çıktığımda Neva ile Buğra konuşmayı bitirmiş odadan çıkmıştı. Neva'nın gülümseyen yüzünden artık sevgili olduklarını varsayabilirdim. Bana karşı olan küçücük hoşlantısı tamamem bitmiş yerini Buğra'ya olan sevgisi doldurmuştu.

Neva beni umursamadan yanımdan geçip gittiğinde gözlerimin dolduğunu hissettim.

Kendimi gerçekleri evdeki çalışanların ağzından duyan 8 yaşındaki Hakan'dan bile daha aciz hissediyordum.

Bu çocuğun şımarıklarına katlanacak bir kadın tanımıyorum. Annesi bile bunun gece gündüz bitmeyen ağlamalarından kaçmıştı bence. Hiç bir bakıcı ona tahammül edemiyor bu yetmezmiş gibi evdeki çalışanlar bile bir zamandan sonra artık çalışmak istemediklerini söylüyor. Çocuk lanetli gibi sanki...

Neva'nın yanımdan geçip gitmesi oturup bağıra çağıra ağlama isteği uyandırmıştı bende. Tam o anda karşımda duran uğursuz konuşmaya başladı.

"Söylesene Hakan, şuan böyle hissetmenin sebebi de kız kardeşin gibi gördüğün biri tarafından geride bırakılmak mı? Bir defalığına sadece kendine karşı dürüst olmanı istiyorum o bacakla merdivenleri çıkma sebebin ne? Peki ya bu kadar canını acıtan şey kız kardeşinin yeni bir sevgilisi olması mı?"

Karsısında ne kadar yıkık bir adam görmüş olmalıki bir anda sustu derin bir nefes aldı ve yüzüne muzip bir ifade takındı.

"Ya da tüm bu üzüntün gidiyor olmamdan mı kaynaklı? Eğer öyleyse üzülme seneye yine gelirim, yok seneye kadar dayanamam diyorsan seni Viyana'ya beklerim. Merak etme senden daha iyi bir ev sahibi olacağıma söz veriyorum."

Göz kırpıp merdivenleri inmeye başladığında kafamın içinde dolaşan sorularla arkasından bakakalmıştım.
...

Ramazan bayramınız kutlu olsun. İyi bayramlar dilerim 😊

Aptal Karahindiba Ve DiğerleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin