Annesi misafirlerine özür diler gibi bakarak kızının odasına ilerledi. Bora şaşkınlıkla olanları izledi önce, ardından misafirleri selamlayıp babasının yanına oturdu.

Suna kızının odasına girdiğinde onun yanında oturduğu yatağın kenarına başını dayayarak hıçkıra hıçkıra ağladığını gördü. O geceden beri ilk kez görüyordu Sevcan ve Muhsin'i. Bahar, Özden'in cenazesine katılmayı çok istemişti fakat hem sağlık durumu elvermiyordu hem de Sevcan Bahar'ı görmeye dayanamayacağını söylemişti eşine. Onların durumunu anlayan Suna ve Yavuz kızlarını gitmemeye ikna edebilmişti neyse ki...

"Bahar, yavrum" diye seslendi Suna. Ardından gidip sımsıkı sarıldı kızına, "Yapma ne olursun! Kendini toparla. Bak, Sevcan teyzen ve Muhsin amcan seni görmeye gelmiş."

"Karşılarına çıkamam anne, yüzlerine bakamam"

"Yapma kızım ne olur"

"Yapamam anne... Ben... ben yanına gidebilseydim. Yanına bile gidemedim anne. Ben Özden'in çığlıklarını duydum, yanına gidemedim. Yanına gitsem şimdi yaşıyor olurdu belki"

Suna cevap veremezken gözleri yaşlarla dolmuş Sevcan girdi içeri. Bahar'a yöneldi hızla, yanına çöktü. Suna'dan izin ister gibi baktı, Suna biraz geri çekildi. Yüzünü elleriyle kapatmış halde hala hıçkıra hıçkıra ağlayan Bahar'ı kendine çekti Sevcan. Usulca saçlarını okşarken omzuna yatırdı başını.

"Hiç biri senin suçun değil güzel kızım"

Bahar ellerini yüzünden çekti, Sevcan'a baktı. Sevcan, kızın yanağını okşayıp gözyaşlarını sildi, iki yanağından öptü Bahar'ı. Kendi kızını öper gibi. Ardından ikisi de usulca ağlarken Sevcan iyice sarıldı Bahar'a. Biri evladını, biri arkadaşını kaybetmiş iki kadın birbirine sığınıp gözyaşı dökerken Suna da ağlayarak onları izledi.

.........................

Koridorda yürürken Onur'la bir gün önce yaptıkları konuşmayı düşünüyordu. Sahi konu ne ara Bahar'ın "Atakan benim sevgilim değil, artık hoşlanmıyorum bile ondan" demesine sebep olacak bir yere gelmişti. Neyle ilgili konuştuklarını bile tam olarak hatırlamıyordu. Onur İrlanda'da başvurduğu bir işten bahsediyordu galiba, eğer kabul edilirse bir süre İrlanda'da şirket içi eğitimlere katılacak, ardından farklı bir ülkedeki bir temsilcilikte çalışmaya başlayacaktı. Sahi, uzun zamandır bu başvuruyla ilgili haber beklediğini söylemişti. Peki nereden çıkmıştı bu konu?

İki gün önce kafeye girip bilgisayarına eğilmiş, dikkatle bir şeyler okuyan Onur'u gören Bahar ve Özden, hemen ardından onu cepheden görebileceği bir yere oturmuş bir şeyler içen Atakan'ı fark etmişlerdi. Onur kafasını kaldırdığında ilk göz göze geldiği kişi kendisine bir süredir izleyen Atakan olmuş, buna şaşıran genç adam önce ters ters bakmış, sonra bakışlarını çekmişti. Kapıya yakın bir yerde Esma ile konuşan Bahar ve Özden'i görmesiyle de bilgisayarı hemen kapatmış, yanlarına gelmişti.

Bahar'ın Onur'u biraz çekingen biraz da nazlı bir edayla selamlaması ne Esma'nın ne de Özden'in gözünden kaçmamıştı. Özden'in bilip Esma'nın bilmediği şey iki gencin birbirlerini gördükleri her yerde dünyayı unutmuş gibi davrandıkları ve hiç bir günü birbirlerinden habersiz geçirmedikleriydi. Onur buraya iş görüşmeleri için geldiğini daha önce Bahar'a söylemişti ama asıl beklediği haberin İrlanda'da başvurduğu şirketten gelecek haber olduğunu bilmiyorlardı. O gün söylemişti bunu genç adam.

Sohbet bir şekilde tam da bu konuya geldiğinde İrlanda'daki iş başvurusundan olumlu dönüş gelme ihtimali üzdü Bahar'ı. Onur için elbette en iyisini istiyordu, arkadaşıydı sonuçta (sadece arkadaş mıydı?), burada kalıcı olmadığını da biliyordu ama...

BaharWhere stories live. Discover now