2

242 14 9
                                    

İlaçlar sayesinde rüya görmeden uyuduğu oluyordu ama uyandığında sabaha kadar gözünü bile kırpmamış gibi hissetti kendini. Pencereden gelen gün ışığı gözünü alınca kafasını çevirdi. Güneş ışığının geniş pencereye vuruş açısı, yüksek yatağın üzerinde hareketsiz yatan genç kadının gölgesinin duvara yansımasına sebep oluyordu. O gölgeyi görür görmez irkildi, hala dayanılmaz geliyordu ona. O gece de, farların cılız huzmesi ve sokak lambasının ışığıyla duvara böyle yansımıştı gölgesi... O gece... Midesinin bulandığını hissetti. Tekrar pencereye dönmek zorundaydı, ilaçları oradaydı. Bir tek hap. İçip uyumalıydı. Rüyalarına o kadar sık girmiyordu artık, bazen kabussuz rahat uykularla dinlenmeye çalıştığı oluyordu ama uyanıkken...

Yüzü gözünün önünden gitmiyordu bir türlü. Daha o sabah hayallerinden birine giden yola çıkmak için duyduğu o büyük heyecanla parladığına şahitlik edip mutlu olduğu o yüz. Sonra aniden başka imgeler geldi hatırına. Kulaklarında uğuldayan kendi nefesi, canhıraş tiz bir çığlık, bir yalvarış, sonra panik dolu iğrenç bir haykırış, kanla dolan gırtlaktan çıkan boğuk bir hırıltı, tekerleklerin bozuk asfalt üzerinde çatırdayışı ve hepsinin ardından gelen derin sessizlik.

Kabuslarında zorlukla ayağa kalkıp ulaşıyordu ona. İşe yaramayacağını içten içe bilirken berelenmiş omzunu tutup dürtüyor, yüzüne yayılmış kanın içinde akı parlayan, birer cam gibi olmuş gözlerine bakıyordu. Hatırladıkça kafasının içinden sesler yükseldi yeniden, durduramadı.

"Hayır! Hayır! Yardım edin, n'olur yardım edin!"

Çığlık attı. Vücudu sözünü dinlemiyor, titriyordu. Kapı açıldı, önce genç bir adam, ardından orta yaşlı bir kadın içeri koştu. Genç adam dokunmadı ona, kadın şefkatle kucaklayıp göğsüne bastırdı. Bağıra bağıra ağlıyordu yine. Genç adam ilacını uzattı bir bardak su eşliğinde. Kadın saçını bir kez daha okşayıp yavaşça yatırdı onu, ilacı ve suyu genç adamdan aldı.

Kadının yardımıyla ilacı içti, gözyaşları ile ıslanmış yüzü yine kadın tarafından usulca temizlenirken gözlerini kapattı. Genç adamın, kadının sessiz hıçkırıklarına karışan sakin sesi yavaş yavaş kayboldu, kendini uykunun kollarına bıraktı.

...............

Bahar elinde kitaplarla mikrofonların hazırlandığı masanın önüne geldi. Ses ve ışık düzeni ile uğraşan birkaç arkadaşına selam verip kolay gelsin dedikten sonra tekrar koşar adımlarla depoya gitti, dekor için gereken diğer nesneleri sahneye taşıdı.

Geçen yıl bir üst sınıflardaki takım arkadaşları ile yaptıkları okul tanıtım çalışmalarında Bahar'ın bulunduğu ekibin başında Atakan vardı. Bahar burslu okuduğu için özellikle seçilmişti. Tanıtım çalışmalarının sonunda Atakan hepsine teşekkür etmiş, minik hediyeler vermişti, hiçbir zorunluluğu olmamasına rağmen. Öyle biriydi Atakan. Herkesle arasını iyi tutardı, okulda onu sevmeyen bir kişi bile olduğunu düşünmüyordu Bahar.

Onun hediyesi olan yeşil bilekliği takıyordu bugün de. Atakan daha önce fark etmemişti o bilekliği kolundan hiç çıkarmadığını ama bu hafta sonu fark edecekti elbette. Genç adamın gülüşü aklına gelince kalbi hızla çarptı. Eliyle yüzünü yelpazeleyip bu depodaki dolabın camındaki yansımasına baktı.

"Yüzündeki şapşal ifadeyi sil Bahar! Cool ol biraz. Çocuğun yanında da saçmalama sakın!"

Kendi kendine parmağını salladı. Ardından saçlarını topladı, üstündeki tişörtü düzeltip dudak kremini tazeledi. Derin bir nefes alıp cep telefonunun saatine baktı. Yarım saat sonra salon dolmaya başlayacaktı.

BaharWhere stories live. Discover now