5

165 17 8
                                    

Bir kaç gazetede küçük sütunlarda yer bulan haber, sosyal medyada büyük yankı yaratmıştı. Ünlü iş insanı, mevcut hakim gücün göz bebeği, düzenlediği hayır organizasyonlarında ülkenin tanınmış yüzlerinin hatıra fotoğrafına girmek için birbiriyle yarıştığı Sait Ünlüer, emniyet müdürlüğünün kapısından, arkasında bir avukat ordusu ile çıkarken fotoğraflanmıştı.

Sosyetenin gözde bekarı, dedikodu sütunlarını takip eden genç kızların siyah Porsche'lu prensi Ufuk Ünlüer, saldırı ve adam öldürme şüphesiyle aranıyordu.

Olay sosyal medyaya bomba gibi düşmüş, ara tatilden dönen ve dönemin başlaması ile tatilin yetmediğini birbirlerine söyleyip şikayetlenerek karşılayan öğrencilerin bir araya geldiği okul kantini ve kafede kafa karışıklığı, öfke, şüphe, hüzün ve şaşkınlık dalgasının yükselmesine sebep olmuştu.

Özden'in ölümü onu tanıyanlar arasında büyük bir şok yaratmıştı. Bitirme projesine yardım ettiği, ortak dersleri nedeniyle tanıyan ya da Erasmus sebebiyle diyalog kurduğu herkes, onun artık neredeyse okulun yarısı tarafından bilinen gidişini duymak yerine hayatını kaybettiği haberini aldığında sarsılmıştı. Üstelik bu kaza ya da hastalık nedeniyle meydana gelmiş bir ölüm değildi, saldırıya uğramıştı Özden. Tanıdıkları birinin buna maruz kaldığını düşünmek içlerindeki dehşet ve huzursuzluğu kamçılamıştı. Haberde diğer mağdurun adı B.Y. olarak geçse de herkes onun Bahar olduğunu anlamıştı hemen. Ufuk Ünlüer'in aranmasının sebebi de saldırıdan yaralı kurtulan B.Y.'nin verdiği ifadeydi.

--------------------

Okulu bitirdikten sonra bir saniye bile düşünmeden adliye muhabiri olmak için başvuru yapan Halil, o gece ihbar gelir gelmez dahil olmuştu konuya. İki genç kadın saldırıya uğramış, biri ağır diğer hafif yaralı olarak oradan geçerek evlerine giden bir aile tarafından ıssız bir yerde bulunmuştu. Durumu ağır olan Özden Çakır'ın ölüm haberini alan ailesinin haykırışlarını, üzüntüsünü, annesinin gözyaşlarını, babasının dünyasının çöküşünü bizzat görmüş, her ne kadar gazetecilik refleksi ile bunları hem zihnine hem de defterine kayıt ederek ayrıca fotoğraflasa da içinde bir yerlerde bunu yapanlara lanet etmeden duramamıştı.

Bu tür olayların çok fazla yaşandığının ve ne yazık ki o canavarların asla hak ettikleri cezayı almadıklarının, hatta bir çoğunun tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldıktan sonra bir daha bulunamadığının farkındaydı. Hafif yaralı olarak kurtulduktan sonra kendine geldiğinde kısa bir süre konuşamayan diğer kurban, Bahar'dı adı, hüzünlü ama zeki mavi gözleri, duru bakışları, bir saniye bile tereddüt etmeden kendilerine bunları yapanları tarif edişi ve arkadaşı için güçlü olmaya çalışması ile Halil'in hayranlığını kazanmıştı. Bahar'la konuşmak için çok uğraşmıştı ama ailesi izin vermiyordu. Onları elbette anlıyordu Halil ama birincil hedefi zaten haber yapıp gazetecilik egosunu tatmin etmek değildi. Yaptığı ilk haber 3. sayfada küçük bir sütuna basıldı ancak.

Sait Ünlüer'in avukat ordusunun önünde acele adımlarla arabasına giderken görüldüğü fotoğrafı o da çekmişti elbette, gazetesine de iletmişti ama asıl haber içerideydi. Ufuk Ünlüer aranıyordu, babası oğlunun yurt dışına çıktığını ve bunun uzun zamandır planlanan bir ziyaret olduğunu söylemişti. Ablasını görmeye gidecekti, o gece dışarıda olması imkansızdı zira gitmek için evde hazırlık yapıyordu.

İfadeye çağırılan ev çalışanları da bu yönde ifade vermişti elbette. Ama daha önce bir süredir Ufuk Ünlüer tarafından kullanıldığı güvenlik kameralarındaki görüntülerle teyit edilen, Ünlüer Holding'e kayıtlı, o gece olayda kullanıldığı tanık ve yine kamera görüntüleri ile belirlenen araç sorulduğunda ifade veren herkes çelişkili şeyler söylemişti. Sait Ünlüer aracın kendi şirketine kayıtlı o araç olduğunu ve oğlunun aracı o gece arkadaşlarından birine verdiğini doğruluyordu. Zaten çalıntı ihbarı yapılmıştı zira oğlunun arkadaşları aracı geri getirmemişlerdi.

BaharWhere stories live. Discover now