giriş

90.7K 2.3K 973
                                    

Hafıza Kaybı'nın bölümleri ne yaparsam yapayım bildirim olarak düşmediği için eski bir hikayem olan Güzelim'in üstüne yapıştıracağım.
.

"Heyecanlısın?" 

Annelerinin onuncu ölüm yıl dönümü için bir araya geldikleri organizasyonda iki kardeş nihayet yan yana gelebilmişti. Uraz bu gece kıpır kıpırdı. Heyecandan elleri buz tutuyor, baktığı yerdeki nesneleri kavrayamadan bambaşka bir yere bakarken buluyordu kendini. Oldukça kalabalık olan bahçede göz gezdirdiği sırada ne yanında var olan abisini duyabiliyor, ne üstündeki bakışlarının ağırlığında eziliyordu. Bugün neşeliydi ve onun neşesini kimse bozamazdı. 

"Uraz?" diyen abisiyle birlikte iç çekerken sağ tarafta masaların ardında kalan arkadaşını fark etti ve "Abi, benim gitmem lazım." diyerek o tarafa doğru ilerlemeye başladı. Sırtında bir an olsun bile abisinin bakışlarını hissetmedi. Aslında o bakışlar yerli yerindeydi ama Uraz kendisinde değildi. Bu geceyi uçta yaşamanın verdiği enerjiyle insanların yanından bir bir  geçti. O hariç herkes siyah giyindiği için suratını az da olsa buruşturmuştu. Annesinin melek olduğuna inanan biri için bu kadar karanlık fazlaydı. Arkadaşının yanına gelir gelmez durmadan "Bizimkiler nerede?" diye sordu. Akabinde arkadaşının da siyah giyindiğini görünce çatık kaşlarla onu süzmeye başladı. O esnada "İçerdeler. Anlaştığımız gibi baban sahneden indikten sonra onlar çıkacak." diye konuşan arkadaşıyla kafasını sağa sola sallayarak kendine gelmeye çalıştı.

"Siyah giyinmemeni söylemiştim." dedi, rahatsız olmuş bir edayla, "Bugün kötü bir gün değil. Aksine annemi anacağımız harika bir gün. Neden inatla herkes her sene siyah giyiyor aklım almıyor."

Arkadaşı, bir diğer adıyla Giray, iç çekerek "Buraya siyah dışı bir renk giyip girebilecek tek kişisin." dediğinde bu söylemi reddetmek için kafasını kaldırdı ama aynı vakitlerde kendisine baktığını gördüğü babasıyla duraksamıştı. Koca adamın onaylamaz bir ifade eşliğinde üstünü dikkatle incelediğini fark edince kasıldı Uraz. Babasının dudaklarını "Ahmak" der gibi oynatmasıyla kendine olan güveni sarsıldı.

Remzi Tekinoğlu zengin olduğu kadar da saygın bir iş adamıydı. İnsanların "Şuna bak, bir oğlunu eğitememiş." diyeceğini tahmin ettiği için Uraz'ın iş hayatına bir tepki olarak doğduğunu düşünürdü. Onun için küçük oğlu işe yaramaz, şımarık bir çocuktan başkası değildi. Bu geceye de kesinlikle davet edilmemesi gerekiyordu ama gel gör ki davet etmese ayrı magazin olurdu.

Her iki tarafta sıkıntıyla nefes aldığında ilk bakışlarını kaçıran Uraz oldu.

"Tiyatro gösterisi için emin misin?" sorusuna karşın başını belli belirsiz olumlu anlamda salladı. Aklı hâlâ babasındaydı. Annesi yaşasaydı kendisine böyle bakmaya devam eder miydi yoksa annesine sebepte olsa kendisini sever miydi merak ediyordu. Buruk bir ifadeyle düşüncelere daldığı sırada sahneye çıkan konuşmacıyı fark etmedi. Onun babasını çağırdığını da aynı şekilde. Dalgın bir şekilde olanları izliyor ama algılayamıyordu. Akabinde bir an için bahçe kapısından dışarıya baktı. Sanki az önce ruhunun bedeninden ayrılmak suretiyle buradan çıkıp gittiğine şahit olmuştu. Eski ruh halinden geriye yeller eserken önüne döndü. 

Babasının mikrofonu tutuşundan sahne hakimiyetine kadar göz gezdirdi. On sene olmasına rağmen bir üzüntü bir keder görmeyi bekledi. Fakat ne var ki ikisinin de yerini profesyonellik almıştı. Babasının hemen arkasında kalan abisinin de aynı durumda olduğu görünce "Umarım hiçbir zaman böyle biri olmam." diye mırıldandı. En korktuğu şeydi paraya duygularını peşkeş çekmek.

Hafıza Kaybı Where stories live. Discover now