iki

87.2K 3.2K 1.2K
                                    

"... Söylediğim gibi karaciğer yetmezliğinin tedavisi uzun sürüyor. Şimdi size bir antibiyotik vereceğim." elindeki antibiyotiğin etiketini okutarak ekranda çıkan sayıya baktı. Balım'da başını oraya eğmek suretiyle ne kadar para tuttuğunu görmek istedi. Fakat veteriner ekranda yazan sayıya tetkiklerin ücretini de bir bir ekleyince gerildi. Hemen yanında Mihriban'ı eğlendirmeye çalışan Uraz'a döndü. Ona hiç güvenmiyordu. Abisine karşı öylesine hırs doluydu ki kendisine ahlaksız bir teklifte bulunacağı konusunda endişeler taşıyordu. Veteriner doğrularak "Testlerle birlikte üç bin lira." dediğinde Balım sanki kalbine kurşun sıkılmış gibi geriledi.

Uraz onun aksine duyduğu şey normalmiş gibi bir koluyla Mihriban'ı tutarken diğer eliyle cüzdanını çıkardı. İçerisini açtığında parayı almanın kendisi için zor olacağını fark edince Balım'a hitaben "Çıkarsana." dedi. Balım kartlara uzanacağı sırada Uraz olumsuz mırıltılar çıkardı ve "Parayı çıkar." dedi. Balım buncacık cüzdanın içinden üç bin çıkmayacağını düşünerek bir kedisine bir kapıya baktı. Mihriban'ı kucaklayarak kaçıp gitmesi ne kadar zamanını alır diye hesaplamaya başladı. Ardından kameraların farkına varınca gerim gerim gerilerek önüne yöneldi. Cüzdanın para kısmını açtı. Orada gördüğü eurolarla bir an için afalladığında onu kendine getiren Uraz'ın "Balım." demesi oldu.

Önce cüzdandan yüz euro çıkardı sonra veterinerine uzattı. Veteriner bir aslan edasıyla onu kaptığında olanları algılayamayarak içerisinde bulundukları klinikte göz gezdirmeye başladı. Şu an yaşanan bu şey gerçekse an itibariyle üç bin lira borcu var demekti. Mihriban'dan önemli miydi? Kafasını sağa sola sallayarak "Önemli değil." dedi, kendi kendine. Akabinde veterinerin bir poşet uzattığını Uraz'ın ise o poşeti aldığını gördü. O an Mihriban'ın sahibiymiş gibi davranmasından hoşlanmadığını hissetti. Uzanıp Uraz'dan yol arkadaşını alıp kapıya doğru ilerledi. Peşi sıra gelen Uraz onunla birlikte adımlarını hızlandırıyor, "Dur, bekle." diyordu.

Balım binadan çıktıkları gibi elini kazağının içinde kalan kolyesine attı. Onu koparırcasına çekmeye kalktığında bunun değerini kaybetmesine neden olabileceğini son anda idrak ederek duraksadı. Kolyenin kopçasını ön tarafına getirerek zor bela boynundan çıkardığı esnada üstündeki meraklı gözleri hissedebiliyordu. "Ne yapıyorsun?" diye sorulmasına aldırış etmeden "Elini aç." diyerek kolyesini havaya kaldırdı. Uraz elini açtığında ise oraya bıraktı.

"Bu ne?"

"Borcum." dedi, arkasını dönerek, "Bir daha görüşmezsek sevinirim."

Uraz'a bir an bile bakmadan gelişine yol aldığında Uraz elinde tuttuğu kolyeyi inceleye dalmıştı. Üzerinde "Balım" yazıyordu. Onun gibi birinin bunun gerçeğine para veremeyeceğini düşündü. Aklından altın kolyenin sahte olduğu geçerken gözüne çarpan şeyle duraksadı. İsminin hemen başında, dört yapraklı yonca vardı. Yaprakların hepsi değerli bir maden olan zümrütle doluydu. Kafasını kaldırarak geçip giden kızın ardından bakarken "Kimsin sen?" diye mırıldandı. Bunun cevabını sonra bulmayı aklına not ederek kolyeyi Balım'ı gözden kaybetmek istemediği için cüzdanına koydu ve arabasına ilerlemeye başladı. Saat sabahın altısıydı. Sokaklarda insanlar yok denilebilecek kadar azdı. Hem Balım'a eşlik etmek için hem diğer elinde tuttuğu poşeti ona vermek için arabasına bindi. Kısa sürede motoru çalıştırarak yola koyuldu.

Balım ise her geçen saniye daha da ağırlaşan kedisini bir kez daha hoplatarak yukarıda tutmaya çalıştı. Kolları zamanla ağrıdığı için gücünü kaybediyor da olsa bunu önemsemedi. Yaklaşık beş kilo olan kedisine kocaman sarılarak ilerlemeye devam etti. Aklı geride bıraktığı kolyesindeydi. Sanki geçmişini bırakmış gibi hissediyordu. Hatırlamadığı için bir özlem duymuyordu. Sadece artık hiçbir şeysi kalmadığının farkındalığıyla önceki hayatının hepten yok oluşu canını sıkıyordu. "Keşke her şey daha farklı olsaydı." derken evinin bulunduğu sokağa girdi. "Keşke cüzdanım dövizle dolu olsaydı, keşke üç kuruşun hesabını yapmasaydım, keşke..." diye başladığı sırada silkelenerek kendine geldi. "Üç bin liraya üç kuruş dedim, iyi mi?"

Hafıza Kaybı Where stories live. Discover now