on üç

52.4K 2.5K 1K
                                    

"Gelecek bütün kalbiyle
Söz verecek olmaya seninle
Birlikte uzun yıllar geçecek
Aşkınız ölmeyecek evlilikle"

Okuduğu falın kağıdını avuç içine sıkıştırırken sakızı çöpe attı. Bugün ne onu çiğneyecek vakti ne takati vardı. Geri çekilerek içerisinde bulunduğu otel odasına göz attı. Dakikalar önce yatağın üstüne serdiği kıyafetlerini tek tek gardıroba yerleştirmişti. Burada iki ya da üç gün kalacaklarını biliyordu. Demirhan imzalar atılmadan gitmeyi planlamıyordu. Bu bilginin yanında bu gece arazi sahibiyle otelin restoranında yemek yiyecekleri de vardı. Kısa bir duştan sonra saçlarını kurutur kurutmaz üzerine giyindiği elbisesine üstünkörü baktı.

"Olmuş," dedi, kendi kendine, "İş yemeği için ideal bir seçim."

Dinginliğinin nedeni olan eline dikkati kayınca omuzları düştü. Çiziğin tam ortası morarmaya başlamıştı. Etrafı ise sabahtan daha kızarıktı. Duştan önce Uraz'ı arayıp kedisini sorduğunda her şeyin olağan akışında olduğunu işitince az da olsa rahatlamıştı. Fakat, eli yüzünden kendisi adına endişe etmeden duramıyordu.

"Doktora da gidemem." deyip elini havaya kaldırdı ve inceledi. Ortasında belli belirsiz bir yumru oluşuyordu. O kısma ne zaman dokunmaya kalksa felaket derece de ağrı çekiyordu. Duşta suyun değmesi sonucu bile zaman zaman, çoğu zaman, sızlamıştı. O yüzden kısa kesmek zorunda kalmıştı ya zaten. En nihayetinde çektiği acıya karşın başını sağa sola sallayarak silkelendi. İş konuşacakları masaya bu denli kötü gözüken bir elle oturmak içine sinmediğinden gardıroba yol aldı. Çekmecelerin birini çekip oradan gözüne çarpan ilk fuları aldı. Yerine falın kağıdını koyup çekmeceyi itti. Ardından doğrularak fuları önce bileğine sonra eline sarmaya başladı.

Atalay'ın yoğun ısrarı üzerine kendini bir anda özel bir jetin içinde bulmuştu. Uçak seyahatleri boyunca neredeyse hiçbir şey konuşmamışlardı. Gerçi bir ara Demirhan "Atalay'ın referansına nasıl güvenebildim aklım almıyor." diye homurdanmıştı ve bunu duymuştu, o kadar. Patronunun kendisini yüksekten pazarladığı anları anımsayınca gülmeden edemedi. Ne demişti?

"İletişim becerisi Meltem'den çok daha yüksek. Yemesini içmesini iyi bilir. Önünüze yabancı bir menü gelirse hiç şüphesiz öneri yapabilir. Ayrıca ana dili gibi İngilizce ve Fr- İspanyolca konuşuyor. Sanat, spor, siyaset... Hepsi ondan sorulur. Nerede nasıl davranması gerektiğini de çok iyi biliyor. Kaldı ki ona gerekli bilgileri verirsen yerin değeriyle ilgili arazi sahibine iyi bir konuşma yapabilir. Ha konuşma yapmasın diyorsan yapmaz. Orası ayrı ama kesinlikle onu götürmelisin."

Şu an aklına gelmeyen daha neler neler söylemişti. Hayatıyla ilgili ona anlattığı birkaç şeye dayanarak bu kadar şeyden söz etmişti. Fuların ucunu, sardığı kısmın içine doğru sokuştururken "En azından iyi tarafından bakalım. Uraz yok gerginlik yok." diye mırıldandı. Hem burada oldukları süre boyunca Demirhan'a Uraz'ı övüp övüp durursa aralarını düzeltme operasyonuna da yavaştan girişmiş olurdu. Fularla işi bitince içine derin bir nefes alarak önüne geldiği aynadan aksine baktı. Jete binmeden önce bir valiz toparlaması için onu eve götüren Demirhan sayesinde şu an çokta yabancısı olmadığı bir elbisenin içindeydi. Buna rağmen soluk gözüküyordu. Kolyesi bile yüzüne istediği boyutta bir renk katmamıştı.

"Elim," dedi, sızlanarak, "İyileşmezse ne yaparım?"

Kimliği de yoktu ki.

Sağlığı hakkında endişe etmeyi sürdürürken kapının tıklatılmasıyla oraya baktı. Kapının ardındaki bedenin sahibi "Hazır olduğunda restorana inersin." dediğinde o tarafa ilerledi. Kapı kolunu tutup aşağı indirdi ve Demirhan'ı görecek şekilde araladı. 

Hafıza Kaybı Where stories live. Discover now