beş

61.4K 2.8K 1.8K
                                    

"Ayranım yarım kaldı." diyerek ceketinin üstünden buruk bir ifadeyle tıka basa dolmuş karnına bakıyordu. O son ayrana belki midesinde yer yoktu ama kesinlikle gözü kalmıştı. Yemek masasındaki gergin anlar hatıralarında canlanınca silkelenerek kendine gelirken bulundukları bar sokağında göz gezdirdi. Gün bitmek bilmiyordu. Dünde hiç uyumadığı için cildi gitgide soluklaşıyordu. "Ayranı boş ver." diyen bedene döndü. Uraz elindeki telefona bakıp bakıp duruyor, hiç durmadan iç çekiyordu. Abisi evden gittiğinden bu yana aynıydı. Yemek masasında da keyifsiz ve düşünceliydi. Burada da.

"Kimi bekliyoruz?" diye sordu kız.

"Atalay abiyi." cevabını alınca boş boş yüzüne bakmaya devam etti. "Atalay abi" kişisinin kafasında bir karşılığı yoktu. "Atalay abi, tavuğu masada bırakmamıza değecek biri mi?" dediğinde Uraz dehşetle kendisine dönünce "Ne var?" der gibi gözlerine baktı.

"Tavuğu masada bırakmadık, üzülme." karnını işaret ederek "Tavuk orada." dedi.

Balım masada kendinden geçtiği hallerini bölük pörçük anımsıyordu. Fakat, kesinlikle tavuğun hepsini yemediğini düşündüğü için karşı çıkmak adına gözlerini kıstı, saldırgan bir ifade takınarak Uraz'a yaklaştı ve işaret parmağıyla onun karnını gösterirken "Tavuğun yarısını sen yedin!" diye bağırdı. "Diğer yarısı da masada kaldı."

Uraz, yemek konusunda Balım'ın gözlerinin döndüğü anlayınca önce onu kendinden uzaklaştırdı. "Ben sadece salata yedim." diye içinden geçirse de fazla uzatmamak adına "Haklısın." dedi.

"Haklıyım." diyerek daha da geri çekildi kız. "Hem açım hem uykusuz. Çok mutsuz hissediyorum." 

Sokaktaki büyük direklerin ucundaki küçük lambalara bakıyordu. Onların üstüne gürültüden olsa gerek kuşlar bile uzun süre konamıyordu. Balım omuzlarını düşürdü. "Nasıl aç olabilirsin aklım almıyor." diyen Uraz'a hak veriyordu. Özünde aç değildi ama o an öyle diyesi gelmişti. Sokak lambasına doğru adım atacağı sırada ceketinin yakasından tutuldu.

"Gitme." 

"Ebedi bir terk ediş değil." dedi, ceketini Uraz'ın elinden kurtararak ve sokak lambasının altındaki banka yürüdü. Oraya vardığı gibi pamuklu bir yatağa kendini atarcasına banka çöktü. Yatma pozisyonu alacağı esnada bankın diğer tarafına başkasının oturmasıyla dumura uğradı. Öfke ilmek ilmek kalbine işlenirken kafasını kaldırıp oturan kişiye baktı. Daha önce hiç görmediği birisiydi. "Yatacaktım." diye bastıra bastıra konuştuğunda "Burası yatak değil şakşakçı." yanıtını aldı. Aklına direkt Giray ve Uraz'ın telefon görüşmesi geldi. Sonra Uraz'ı bıraktığı yere döndü. Sakin bir tavırla kendilerine geldiğini görünce iyice emin oldu. Yanında oturan aptal Giray'dan başkası değildi.

"Buraya Atalay abiyle görüşmeye gelmedik mi?" diye sorarken önlerinde duran Uraz başını olumlu salladı. "Bu niye geldi?" dedi, hoşnutsuz bir edayla, "Yoksa lakabı mı 'Atalay abi'?"

Bu dediğinin mantıksızlığının kendisi de farkındaydı. Sadece yatacağı ahşap parçasına ortak çıkan bedenin sahibine kim olursa olsun öfkeli olacağından böyle konuşuyordu. "Atalay benim abim." diyen Giray'la biraz da olsa şaşırsa da "Yani?" dedi. 

"Bu niye bu kadar agresif?" diye sorarken ayağa kalktığında Balım hemen kalktığı yere uzanmıştı. Kafasını bankın bir ucuna ayaklarını bir ucuna yerleştirdi. Bacaklarını kırarak kendini oraya sığdırdığında Giray şaşırmadan edemedi. Uraz ise durumu anlayarak eğildi. Balım'ın kolunu hafifçe tutarak "Biliyorum, çok yoruldun." dedi. Tanışalı bir günü aşkın bir süre olmuştu. O süreçte ikisi de hiç uyumamıştı. Onun öncesindeyse ne zaman uyuduğu belirsizdi. "Seni peşimden sürüklediğim için özür dilerim. Dinlenmene izin vermeliydim." dediğinde Balım'ın gözleri doldu.

Hafıza Kaybı Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum