-22-

143 16 4
                                    

İnsan nereden alır gücünü? Bizi zorluklar karşısında mücadele etmeye iten şey nedir? Çaresizlik somut gerçeğimiz olarak gözlerimizin önündeyken, çabalamamızı sağlayan umudu nereden buluruz? Nedir bu gücün kaynağı?

Benim için tüm bunların tek bir cevabı var. Yeniden ayağa kalkmama sebep olan, gücümü toplamamı sağlayan, beni mücadeleye zorlayan tek bir şey: kalbim. Ve kalbimi dolduran adam, Baybars. Onu korumam gerektiğini anladığım an, harekete geçmemi hiçbir şey engelleyemezdi. Ne fiziksel yorgunluk, ne şartlar, ne korku ne de endişe. Onun tehlikede olduğunu anladığımda kendimle ilgili tüm gerçekleri bir kenara bırakıp mücadele etmeye başlardım.

İnsana bazen sırf kendisi için yapması gereken şeyler zor gelir, ama aynı şey sevdiğinin hayatını da bağlıyorsa zorluk onun için ikinci plana düşer. Zor da olsa, yorucu ya da tehlikeli de olsa sevdiği için tüm gücünü koyar ortaya. Kendimiz için bile yapmayacaklarımızı değer verdiğimiz insanlar için yaparız. Belki de herkes böyle değil, daha ben merkezci yaşayanlar olabilir elbette. Ancak benim Baybars sayesinde kendimde keşfettiğim özelliğimdir bu, onun iyi olması için her ne gerekiyorsa tüm imkansızlıklara rağmen yaparım.

Bu yüzden Cerkuday'ın amacını öğrenmek içimde gerekli noktalara dokunup beni harekete geçiren fitili ateşledi. Baybars'a benimle şantaj yapacaktı. Bense bir şekilde Baybars'ı uyarmak zorundaydım. Onun tuzağına düşmesine izin veremezdim.

Artık kanımı alma işlemini oldukça seyrekleştirmişlerdi ve ben ayağa kalkabilecek kadar iyiydim. Bunun yanı sıra, az önce inanmakta hala zorluk çektiğim bir şey oldu. İlk kez şansım yanımdaydı, ya da belki görünmeyen bir kudret bu kez bana yardım ediyordu. Bana serum takan adam işini bitirmek üzereyken laboratuvardan ona ismiyle seslenilmiş, acil gelmesi istenmişti. Adamın eli ayağı birbirine dolaşmıştı ve koşar adım odadan çıkarken önlük cebinden telefonunu düşürmüştü. Ardından çıkıp odanın kapısını kilitlemişti.

Tuttuğum telefonu bir kez daha çevirdim ellerimin arasında. Bence adamın bunu farketmemesi imkansızdı. Telefon zemine düştüğünde ses çıkarmıştı, zaten düşebilecek bir yere koyması da hataydı. Belki bu bana kurulmuş bir tuzaktı. İyi bir şey de olabilirdi, adamın Asran'la bağlantıda olması gibi. Ya da sadece dikkatsizlikti gerçekten, bilemezdim.

Umrumda da değildi. Ben bu telefonu kullanıp rehberde kayıtlı olan herhangi tanıdık birine ulaşacaktım. Beni buradan kurtarmaları için değil, Baybars'ı Cerkuday'dan haberdar etmeleri için. Ona benimle şantaj yapacaktı, elinde olduğumu söyleyip her istediğini yaptıracak sonra da işini kaybetmesini sağlayacaktı. Baybars'ın bunu bilmesi gerekiyordu.

İçimdeki tüm kuşkuları yenip telefon ekranını kaydırarak kilidi açtım, rehbere girdim. Asran, Pars veya Liva... Üçünden biri mutlaka bu rehberde olmalıydı. İsimleri hızlıca tarayarak listeyi aşağı kaydırırken çok uğraşmadan aradığım isme ulaşmıştım. İçim umutla dolarken parmağım 'Lider Asran' yazılı numaraya dokundu.

Çabucak kulağıma tuttum, çalıyordu! Heyecanla nefesimi tutmuştum, birazdan Asran'ın sesini duyacaktım. Burada ne kadar zaman geçirdiğimi bile bilmiyordum, dışarıdaki herkesten kopmuştum. Beni çıkarmak için bir uğraşları olup olmadığını da bilmiyordum fakat bu şu an için önemsizdi.

Sabırsızca sinyal seslerinin bitmesini beklerken telefon hızlıca elimden kaydı. İrkilip arkamı döndüğümde Cerkuday'la yüz yüze gelmiştim.

Kahretsin!

Alayla telefon ekranında kimi aradığıma baktı.

Ve işte evet, her zamanki gibi ne şans ne de ilahi kudret yardımımda değildi. Bu durumdan da sıyrılmak zorundaydım.

Cesaret Madalyonu: KOVANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin