-6-

236 30 2
                                    

Gözlerine, gözlerinin tam içine bakıyordum. Beynim kapana kısılmışçasına durmuştu sanki, hiçbir şey yapamıyordum. O da benden farklı sayılmazdı, taş kesilmiş gibi kalakalmıştı öylece.

2 yıl...
Koskoca iki yıl sonra çarpışmıştı bakışlarımız.
Onca acı, bekleyiş, yalnızlık...
Uğruna kocaman hüzünlere savrulduğumuz gözlere bakıyorduk, ikimiz de.

Baybars benim hayatımın yaza yaza dolduramadığım sayfasıydı, asla sonu gelmiyordu. Şimdi ben o sayfadaydım, yine. Bizden başka hiçbir şeyin olmadığı o sayfada.

Yaşadığı şokun soğuk tepkisizliği yayıldı önce yüzüne. Benimse kafamdaki sesler yükseldi, birbirine karıştı çığlıklar.

'Kaç!' diye bağırıyordu birisi telaşla.
'Durma, ikinizi de yakarsın!'

Bir diğerinde ise arsız bir cesaret vardı.
'Yanına git, bitsin bu hasret!'

Baybars'ın ağır ağır kaşları çatıldı, dudakları aralandı. Sesini duyamadım ama dudaklarını okudum. Vera dedi usulca, emin olamıyormuş gibi.

Bir adım geri gitti benden bağımsız adımlarım. Mantığım, içimdeki savaşı durdurup kontrolü benden almıştı sanki. Gözlerimde titreyen parlaklıktan bir damla yanağımı ıslattı. Baybars ise bana doğru yürümeye başlamıştı.

Geri geri giden adımlarım hızlandı, benimle aynı doğrultuda Baybars da hızlandı. Sonra arkamı döndüm ve koşmaya başladım.

Koş Vera!
Koşmazsan sevdiğin adamın hayatını mahvedeceksin.

Kaç Vera!
Kaçmazsan hiçbir şeyin önüne geçemezsin artık.

"Dur! Dur koşma!"

Aşık olduğum sesi doldu kulaklarıma, ardımdan koştuğunu da duyuyordum. Sesi bir pranga gibi ayaklarıma dolanmak üzereyken bir kez daha haykırdı mantığım, yenik düşmeme izin vermedi.

Durma Vera!
Durduğunda kıyamet kopacak.

Koştum, nereye olduğunu bilmeden, nerede olduğumu idrak edemeden koştum. Hiç bu kadar hızlı olmamıştım daha önce.

Hala arkamdaydı, hissediyor ve farkediyordum. Bırakmıyordu peşimi. Ancak bunun bir göz yanılması olduğuna inanacaktı, buraya geldiğimi asla bilmeyecekti.

Bir evin bahçesinin duvarından atladım, içinden geçip tekrar duvardan yola atladım. Sola dönüp koşmaya devam ederken madalyonun ucunu çıkardım boynumdan, bir an önce gitmeliydim ve şu an görülme korkusu yaşamıyordum.

Madalyona dokundum, sonra bir binanın çevresini dolaşıp arkasına saklandım. Hala takip ediyor muydu beni bilmiyorum. Ancak yakalanmadan, madalyonun içine çekildim.

☣☣☣

Kim en sevdiğinden, en özlediğinden kaçar? Kendine işkence edercesine, duygularını öldürürcesine hasretini körükler mi insan?

Ben yaptım.

Sevdiğimden değil, onun başına gelebilecek kötülüklerden kaçtım. Acı mı çekecektim? Çekerdim. Çünkü onun benim yüzümden yaşayacağı en ufak kötü şey, çektiğim tüm acılardan daha fazla yakardı canımı.

İçim içimi yiyordu. Dün akşam yaşadığım şeyden sonra gece uyuyamamış, sabahı zor etmiştim. Beni görmüştü. İsmimi söylemişti hatta.

Kim bilir ne düşünüyordu, ne haldeydi şimdi. Orada olduğuma emin miydi yoksa bir göz yanılması olduğunu mu düşünüyordu mesela? Belki o da uyuyamamıştı, bir yığın soru içini kemirip durmuştu belki.

Cesaret Madalyonu: KOVANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin