-20-

264 26 8
                                    

"Ne... Bu... Bu gerçek mi Baybars?"

Gerçekti. Biliyordum, hiçbir itirazı, hiçbir ters ihtimali kabul etmeyecek kadar gerçekti Pars'ın söyledikleri. Yine de inanmak istemiyordum, bana hayır demesine ihtiyaç duyuyordum.

Öfkeyle solurken dudaklarını birbirine bastırmıştı, toprak rengi gözleri benden kuzenine çevrildiğinde öfkesinin arttığına şahit oldum.

"Seni buna pişman edeceğim Pars."

"Bana cevap ver!"
Adeta haykırarak omzunu ittirdim. İçimde güçlü bir ağlama isteği yükselmişti.
"O kadınla birlikte oyun mu kurdun? Kovan'ın başına geçmesini mi sağladın söyle!"

Tek kaşını kaldırıp bütün kararlılığıyla baktı gözlerime.
"Kovan'ı yok edeceğim ve buna anlaşma yaptığım birini liderliğe geçirerek başladım. Bitirici darbeyi indirdiğimde devlete seninle alakalı hiçbir şey ihbar edemeyecekler çünkü Kataren'le dışına çıkamayacağı bir anlaşma yaptım. Ben hem seni onlardan kurtardım, hem de sonlarını getirmek için düğmeye bastım."

Dudaklarım aralanırken gözümden düşen bir damla ıslattı yanağımı.

Kataren'in başına geçtiği Kovan, benim için tüm geçerliliğini yitirmişti. Bunun sonucu ise kıyametti. Bu evren, Baybars, annem... Kovan amacına ulaşamayınca ben hepsini kaybedecektim. Tıpkı Asran'ın yıllarca uğraşıp elde ettiği her şeyi kaybettiği gibi.

Benim yüzümdendi. Baybars'ı Kovan'a bulaştıran bendim. O da, ondan beklendiği gibi Kovan'ın sonu olmuştu. Hem de geleceğimizle alakalı bütün ihtimalleri yok ettiğini bilmeden.

"Bu sadece Kovan'ın mı sonu olur sanıyorsun?"
Sesim titrediğinde kendime de öfkelenmiştim. Üzülmeye hakkım yoktu çünkü tüm bu olanların sorumlusuydum. Güçlü kalıp mahvettiğim her şeyi toparlamak zorundaydım.
"Kovan biterse biz de biteriz anlamıyor musun?!"

Başını iki yana salladı Baybars, yüzündeki o inanmayan ifadeyle.
"Bu zırvalıklara inanmayı bırak artık. Onları bitireceğim, sana hiçbir zarar gelmeden bitireceğim."

"Zararın en büyüğü bu yaptığın! Kahretsin benim bir şeyler yapmam lazım. Pars, Asran nerede? Ona gidelim hemen."

Kapıldığım aceleyi engelleyen şey koluma sarılan bir eldi.
"Hiçbir yere gitmiyorsun Vera."

"Sen artık beni burada tutamazsın!" diye bağırdım kolumu sertçe çekerken.
"Enkaza dönüştürdüklerini toparlayacağım Baybars Pahev ve sen hiçbir şey yapmayacaksın!"

"Bırakmam. Seni oraya göndermem Vera. Bitti artık, Kovan'la da o insanlarla da bir alakan kalmadı."

"Ben artık seni dinlemiyorum."
Başımı çevirip Baybars'a sevmediği bir yabancıya bakar gibi bakan Pars'a döndüm.
"Daha fazla vakit kaybetmeden gidelim!"

Arkamı dönüp hızlı adımlarla ilerlemeye başladım koridorda, ancak yalnızca birkaç adım atabilmiştim. Karşıma geçip iki eliyle kollarımı tuttu Baybars.
"Bırakmıyorum seni! Anladın mı, gidemezsin. Seni o aptal sürüsünün içine göndermeyeceğim."

Kollarımı göğsüne bastırıp sertçe ittiğimde hiç diretmeden bırakmıştı beni.
"Ne istersem yaparım, asıl sen bunu anladın mı? Artık beni tutamazsın!"

Bir saniye bile beklemedim. Koşar adımlarla vardığım asansörü hızlıca çalıştırdım, kapı kapanmadan önce Pars da içeri girebilmişti. Baybars Pahev ise, tek bir itiraz cümlesi daha söyleyemedi. Öylece arkamda bırakmıştım onu.

Yalnız kaldığımızda dakikalar süren sessizliğini bozdu Pars.
"Neredeydin Vera? 1 hafta geçti. Tam yedi gündür yoksun. Neden gelmedin?"

Cesaret Madalyonu: KOVANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin