-44-

86 8 0
                                    

"Yıllar önceydi. Onunla iletişimi kesmemek için uğraştım, didindim ama hiçbir işe yaramadı. O despot bir yönetici, bana abilik yaparken bile böyleydi. Anlaşabilmemizin tek yolu aynı şekilde düşünmemizdi, başka türlüsüne tahammülü yoktu. Aykırı fikirlere kapalıydı, hala da öyle. Yöneticiliğinin ilk zamanlarında onu Dünya konusunda ikna etmek için elimden geleni yaptım. Sonucuysa... Büyük bir kavga ve aramızdaki zayıf bağların tamamen kopması oldu. Sonrasında da Kovan'ı kurdum."

Orta sehpada duran içki şişesine uzandım, boş bardağa biraz doldurup oturduğum koltukta geri yaslandım. Akşam oluyordu, yapay gökyüzü kararıyordu. Işıkları yakmadığımız için loş bir ortam vardı, Asran ise yanımda oturuyordu ve elindeki bardaktan içki yudumluyordu.

"Bu sana iyi gelmez Vera, alışık değilsin." dedi göz ucuyla bana bakarak.

Bardağı dudaklarıma götürürken kokusu bile midemi bulandırmıştı, umrumda değildi. Bugünü, bu konuşmayı çekilebilir kılacak tek şey biraz bilinç kaybıydı.

Onu dinlemeyeceğimi anladığında Asran yavaş bir nefes bırakıp gözlerini yeniden karşıya dikti ve anlatmaya devam etti.
"İllegal bir örgüt kurma cesaretimi yöneticinin kardeşi olmama bağlıyorsan yanılıyorsun. Çünkü abim beni yakalasaydı herkese uygulanan cezalardan daha büyüğüne çarptırırdı. Ah, tabi bu karısıyla evlenmeden önce geçerliydi. Onun sayesinde yönetici ailesine mensup olanlar bu ülkede hiçbir ceza alamaz." dedi alayla.

Bardaktan küçük bir yudum aldım, fazla alkol kullanamazdım; bana ağır geliyordu. Ekşi tadıyla yüzüm buruştu, aldırış etmedim.
"Karısı bir suçlu muydu? Sırf onu cezalandırmamak için kanun mu çıkarttı yani?"

Başıyla onayladı beni.
"Karısı bir bilgisayar korsanıydı. Birçok davadan hüküm giymişti, Koran Sugay ona aşık olunca hayatı değişti. Sırf onun kurtulabilmesi için kanun çıkarıldı. 'Yöneticinin soyismini taşıyanlar, ailesine dahil olanlar işlediği suçlardan muaftır.' Bu yasa sonrasında halkın isyana kalkışmaması hala şaşırtır beni."

"Diktatör yönetimini sindirdilerse, fikir özgürlüğünden vazgeçtilerse hiçbir şey onları isyana götüremez zaten."

Derin bir nefes alıp verdi.
"Her neyse... Şimdi bu kanun bizim en güçlü silahımız olabilir."

Bir yudum daha aldım bardaktan. Her şeyden vazgeçmiş gibi hissediyordum, bu koltuğa bedenimi öylece bırakmıştım. Asran'ın da benden pek farkı yok gibiydi.
"Aileni anlatsana bana Asran."
Bakışlarımı yüzüne çevirdim, bu cümleyle yüzüne ciddiyet yerleşmeye başlamıştı.
"Geçmişini, anneni, babanı..."

"Bunu neden soruyorsun?"

Omuzlarımı silktim.
Sahi neden soruyordum?

"Hakkında hiçbir şey bilmiyorum." diyebildim birkaç saniye sonra.

Buna inanmamış gibi yüzüme çevirdi bakışlarını.
"Bu sorduğun soru haricinde her şeyi biliyorsun."

"İyi ya, bunu da bilmemin bir sakıncası yok o zaman."

Bakışlarını benden çekerken bardağının dibinde kalan içkiyi bitirdi, sehpadaki şişeye uzanıp tekrar doldurdu.

"Babam, ülkesi için kanının son damlasına kadar savaşan bir subaydı. Annemse fizik öğretmeniydi."

Sustuğunda şaşırmış, sabredememiştim.
"Bu kadar mı yani?"

"Neyi bilmek istiyorsun Vera?"

"Neden bu kadar aksisin bugün? Sana annenle babanın mesleklerini sormadım."

"Ne o?" dedi tek kaşını kaldırıp yüzüme dönerek.
"Evleneceğin adamı daha yakından mı tanımak istiyorsun?"

Cesaret Madalyonu: KOVANWhere stories live. Discover now