-21-

252 19 4
                                    

Uzun zamandır fırsat bulamadığım için bölüm yayımlayamıyordum, fakat boşluk bulduğum anda yazıp hazırladım. Olayları unutanlar için 20. bölümü tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ediyorum.
Keyifli okumalar.. 🌸

☣☣☣

Usulca araladığım gözlerim, dönen; bulanık bir beyazlık görüyordu. Yavaşça kapandı göz kapaklarım, sonra tekrar açtım. Üstümdeki beyaz bulanıklık hala dönüyor, hareket ediyordu. Kulaklarıma uzaktan mı yoksa yakından mı olduğunu çözemediğim rahatsız edici uğultular doluyordu. Midemin bulantısını hissettim, sanki çalkalanıyor ve alt üst oluyordu. Göz kapaklarım bir kez daha kapanıp açıldı. Bu kez beyaz bulanıklığın önünde turuncumsu iplikler vardı. Görüntü ve sesler netleşmeye başladı, karşımdaki iplik değil saçtı. Kataren'in saçları. Yüzüme doğru eğilmiş, birbirine karışan kelimeler söylüyordu.

"Zavallı..."
Bir kelimeyi seçtim söylediklerinden. Sonra yüzüne gülümseme yayıldı.
"Küçük zavallı seni."

Canı çekilmişçesine güçsüz olan parmaklarımı kıpırdattım ve yatağın çarşafını sıkmaya çalıştım. Karşımdaki yüzün bana hissettirdiği öfke, kendime gelişimi hızlandırıyordu.

Doğrulup geri çekildi ve sırtını dikleştirdi, ama hala yukarıdan aşağı bana bakıyordu.
"Ayılma süren her seferinde biraz daha uzuyor. Hayır yanlışlıkla kanını falan tüketeceğiz diye korkuyorum." dedi alayla.

Birbirine bastırdığım kurumuş dudaklarımı aralayıp sesimi çıkarmak için çaba gösterdim.
"Derdin... Ne?"

Dudağını sola doğru kaydırıp sinsice gülümsedi.
"Kanın burada bulunmayan cinsten. İlgimi çekti, koleksiyonunu yapacağım."

Yattığım yerde omuzlarımı hareket ettirerek doğrulmaya çalıştım, yataktan biraz ayrılmışken gözlerim karardı, başım döndü ve geri düştüm. Yavaşça bir nefes alıp bırakırken yeniden konuşabilmiştim.
"Gerçeği... Söyle."

"Gerçek şu, Dünyalı Kız; sen burada esirsin ve ben sana istediğim her şeyi yaparım. Kanın bana lazım, ihtiyacımı karşılayana dek almaya devam edeceğim. Sana bunun sebebini anlatmak zorunda değilim."

"Sana... Bunu, ödeteceğim." dedim zorlukla.

Gülerek başını iki yana salladı.
"Kansızlık gerçeklik algısını yitirmesine falan mı sebep oluyor?" dedi yatağın başında dikilen beyaz önlüklü adama.
"Ben izin vermediğim sürece senin konuşmaya bile gücün olmayacak. Algıların açılsın, bil diye söylüyorum."

Çaresizlik ve güçsüzlük. İnsanın hayatında başına gelebilecek en kötü şey bu ikisi. Bir kolum kelepçeyle sedyeye bağlı, diğer kolum seruma bağlıydı. Geldiğimden beri defalarca kez kanımı aldıkları için takatim yoktu, çarem de. Kendime geldiğimde yeniden tüpler dolusu kan alıyorlardı ve gücümü toplayamıyordum.

"Bu hala bitmedi mi?" dedi önlüklü adama, serumu işaret ederek.

"Az kaldı. Değerleri çok düştüğü için, bir de aç olduğu için sıvıyı arttırdık."

"Bitmesine gerek yok, beş tüp daha kan istiyorum."

Dişlerimi kenetleyip beyaz çarşafı avcumda sıkarak güç alıp doğrulmaya çalıştım.
"Yeter... Yeter artık." dedim başımı yastıktan kaldırabildiğimde.
"Kahrolası! Derdin ne?"

Parmak uçlarıyla omzuma dokunup geri ittirdi ve başımı yastığa düşürdü.
"Aciz zavallı... Hala kafa tutmaya çalışıyorsun. Haline bakmadan..."

"Lider bu tehlikeli olabilir." dedi adam.
"Serum bitince alalım kanı."

"Ne söylüyorsam o!" diye öfkeli bir çıkış yaptı Kataren.
"Serumu çıkarın, beş tüp daha kan alın. Hemen!"

Cesaret Madalyonu: KOVANWhere stories live. Discover now