BÖLÜM 1 (düzenlendi)

18.2K 624 412
                                    

Ufukta Buluşalım'a yeni başlayanlar lütfen buraya tarih bırakmayı unutmasınlar, aileye katılmalarının bir anısı olur. Hoş geldiniz! (ve iyi okumalar)

ARYA

Masmavi gökyüzünde büyük bir hızla ilerliyordum. Ege Denizi'ni gördüğümde ise kalbim artık hızla çarpıyordu. Altı yıldır savaş uçağı kullandığım için G yemeye alışkın olan ben, İzmir'e yaklaşırken heyecandan yerimde duramamaya başlamıştım. Hem kendi sağlığım hem de F-16'mın sağlığı için heyecanımı kontrol altına aldım ve yoluma devam ettim. 

"Turna 4 iniş için izin istiyor."

"Turna 4 için iniş serbest. Pist 2 müsait."

Turna'mın tekerlekleri yere değdiğinde heyecanım doruk noktasına ulaşmıştı. Anılar gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçiyordu. Yıllar önce öğrenci olarak bulunduğum Çiğli 2. Ana Jet Üssü'ne şimdi üsteğmen olarak iniş yapıyordum. Uçmayı öğrendiğimiz bu üste ben de öğrenci yetiştirecektim. Çok önemli bir görevdi ve burada çalışmak hiç kolay olmayacaktı ama kendime güveniyordum.

Üsteğmen Arya Söğütlü için zor diye bir şey yoktu. 

Jetimin kontrollerini yapıp karaya ayak bastım ve hafızamda kalan bilgilere göre soyunma odasına doğru yürümeye başladım. Çiğli'de neredeyse hiçbir şey değişmediği için hafızama güvenmem yeterli olmuştu. Her şey aynen bıraktığım gibiydi. 

Tabi gözden kaçırdığım 'küçük' değişiklikler de vardı. Mesela insanlar değişiyordu. Öğrenciler, üsteğmenler, yüzbaşılar, binbaşılar ve daha niceleri... 

Değişen insanlardan biri de sert adımlarla bana doğru gelen ve bakışlarıyla insanın içini ürperten adamdı. Binbaşım. Umarım Çiğli'de çalışacağım süre boyunca başıma bela olmazdı. 

Sonunda karşı karşıya geldiğimizde "Üsteğmen Arya Söğütlü, emredin komutanım!" diyerek asker selamı verdim.

"Hoş geldin üsteğmenim, yeni görevin hayırlı olsun." diyen binbaşım da gülümsüyordu. Bu gülümseme Çiğli'deki diğer herkes için şaşırtıcı bir görüntü olmalıydı. Benim için ise... Ömer Söğütlü ve onun ciddi suratı benim için yeni bir haber değildi. 

Ben de gülümseyerek "Sağ olun komutanım." dedim. Acaba daha ne kadar bu ciddiyet oyununa devam edecektik ve acaba hangimiz bu saçma oyuna bir son verecekti? Az sonra...

Tam da tahmin ettiğim gibi abim kollarını açarak bana gel gel yapınca ben de rol yapmayı kestim ve abime sarıldım. Ciddiyet oyunu da böylece son bulmuş oluyordu. 

"Çok özledim seni." 

"Abim, ben de seni çok özledim. Uzun zaman oldu, konuşacak çok şey var. Teçhizatları bırakayım bol bol hasret gideririz. Malum, ağırlar biraz."

Abim dudaklarını büzerek "Kaç yıllık askersin, üsteğmen olmuşsun. Koskoca F-16'yı uçuruyorsun ama teçhizatları iki dakika taşıyınca yoruluyorsun. Ne olacak senin bu halin?" dediğinde omzuna ufak bir yumruk attım ve geri çekilerek tam karşısında durdum. Anlaşılan birilerinin benim ne kadar büyüdüğümü görmesi gerekiyordu.

"Teçhizatları gayet rahat taşıyabiliyorum ve sen de bunu gayet iyi biliyorsun abi."

Gülümsedi. Beni sinir etmeyi seviyordu ve eminim ki sırf ben sinirleneyim diye böyle konuşmuştu. Bazı şeyler gerçekten de hiç değişmiyordu, abim hep aynıydı. Benimle dalga geçmeyi seven, sürekli sinirlerimi bozmaya çalışan ama şu hayattaki her kararımda hep arkamda duran abim...

Neden sonra nerede olduğumuzu hatırlamış gibi ciddileşti ve eski soğuk binbaşı moduna döndü. Sonuçta Çiğli'deydik. İkimizin de uyması gereken roller, kurallar vardı. 

Ufukta BuluşalımWhere stories live. Discover now