bu gece sizde kalacağım

2.7K 313 161
                                    

Jungkook

Dün gece gördüğüm kabusta hissetmiş gibiydim bir şeylerin ters gideceğini. Pek yakın olmadığım ama yine de sevdiğim büyükannemin ölüm haberiyle açmıştım gözümü. Büyükannem, anneme çok acı çektirmişti ve yıllarca acı çekmişti hastalığı sebebiyle. Benden de pek hoşlanmazdı ama yine de onu severdim. Genelde benden hoşlanmayanları severdim zaten.

Annemler sabah erkenden yola çıkmışlar, beni de okulum var diye evde bırakmışlardı. Bugün okula gitmek istemiyordum. Dün beni öpmesinden sonra onun yüzünü asla görmek istemiyordum. Büyükannemin ölümünün içimi burkması da olan üç gramlık modumu da düşürmüştü. Okula gitmeyecektim. Yatağımdan kalkıp biraz da salonda zırlamalıydım.

Kafam biraz olsun dağılır umuduyla sinema kanallarını dolanıyordum. Mutsuz sonlu bir film arıyordum, şuan ihtiyacım olan temel şey buydu. Kolay kolay depresyona girmezdim, hiç girmezdim hatta. Bu ilkti. Aşkımla ilk kez bu kadar yakınlaşmıştık, ilk kez bu derece yakınım olan birini kaybetmiştim ve içimdeki sıkıntıyı atamıyordum. Yoongi'ye verdiğim söz yüzünden ona ilk mesajları da ben atamıyor dertlerimi anlatamıyordum.

Sağ burun deliğimden akan sümüğü durdurmak için peçeteyi bürüp burun deliğime soktuğum an kapı çaldı. Üzerimde tavşanlı pijamalarım, ayağımda annemin ev terlikleri olsa da sorun değildi. Muhtemelen Yoongi gelmişti.

Kapıyı açar açmaz gördüğüm kişi, kalbimin ağzıma gelmesine sebep olmuştu.

"Okula neden gelmedin? Oha neyin var senin?"

Taehyung şaşkınlıkla yüzüme bakarken ben ağlamaya başlamıştım bile. İlk kez, tanıştığımızdan beri ilk kez, o bana gelmişti. İlk kez bir sabah ben ona gitmeden o bana gelmişti. Karşısında hıçkıra hıçkıra ağlarken put gibi dikiliyordu. Şoka girmiş gibiydi.

"Hey, neyin var?" dedi telaşla ellerimi tutarken. "İçeri geçelim anlat olur mu?" dedi ve beni içeri hafifçe itip kapıyı kapattı. Koltuğa oturduğumuzda açıklama bekler gibi yüzüme bakıyordu.

"Bu sabah büyükannemin öldüğünü öğrendim."

Yüzünün şaşkınlıktan üzgün moda geçiş yaptığına iri gözlerim şahitti. Oturduğu koltuktan, benim oturduğuma gelmiş ve tam yanıma yerleşmişti.

"Ama büyükannen ile birbirinizi sevmediğinizi söylüyordun hep." dedi sesini inceltmeye çalışarak. Bebek avutur gibiydi, yaptığı yanlış da değildi onun bebeğiydim ben kendi kafamda. Ayrıca dinlemiyor zannederdim hep. Beni dinleyip bunu aklımda mı tutmuştu yani?

"Senin de beni sevmediğini söylüyorum ama seni deli gibi seviyordum." dedim ıslak bakışlarımı kaçırırken.

Sağ elini saçlarıma attı ve yavaşça okşadı. Sonra birden bire kendi bedenine hapsetti bedenimi. Bana ilk kez sarıldı! Kendi iradesiyle!

"Dün için üzgünüm." dedi başımı göğsüne sabitlerken.

"Üzgün olduğunu tahmin ediyordum. Önemli değil."

"Hayır, zorlamış gibi olduğum için üzgünüm. Öptüğüm için değil."

Başımı kaldırıp alttan alttan yüzüne bakmaya başladım. Çok şaşkındım. Burnundaki bene kaydı gözüm. Çok güzel görünüyordu şuan ve dudaklarımla az bir mesafe vardı. "Öpsene" diyordu kalbim. "Öp o beni, hemen!" Beynim ise, "Saçmalama" diyordu. "Sen saçmalama." dedim ve kalbimi dinledim. Ani gelen duygu patlamasıyla burnunun ucuna, hızlı ve minik bir öpücük kondurmamla yüzüme hapşırmış ve yüzümün adeta yıkanmasına sebep olmuştu.

"Tanrım! Ayı gibi hapşırıyorsun!"

"Niye öpüyorsun birden burnumu! Sapık mısın sen!"

"Burnunu öpmedim, benini öptüm tamam mı! Sanki poponu öptüm ya! Gerizekalısın aşkım cidden!" Yeniden gözlerim dolmaya başlamıştı çünkü şuan bu yüzden birbirimize bağırıyorduk.

"Huylandım hapşırdım işte, yüzün hep tükürük oldu oh canıma değsin!"

"Senin tükürüğünden rahatsız mi olurum sence? Hiç tanımıyorsun beni hâlâ. Ne güzel öpmüştüm niye yüzümü yıkadın ki!"

Çığlık atar gibi konuşmama engel olamayıp anırarak ağlamaya başlamıştım. Kafayı yemiş gibiydim ve neden böyle bir modda olduğumu da bilmiyordum. Mutluluk ve üzüntü birleşince böyle oluyordu herhalde.

"Of." dedi eliyle yüzünü ovalarken.

"Of Jungkook! Ağlama tamam özür dilerim. Ağlamasana bebek gibi." Daha çok ağlamaya başlamıştım.

"Niye ya niye! Bebek olmak kötü mü? Bebeğin olsam nolur yani nolur?"

Oturduğum yere tekrar yanaşıp dizlerimin önüne, yere oturdu. Tek elimi, elleri arasına aldığında hipnoz olmuş gibi yüzüne bakmaya başladım.

"Bu gece sizde kalacağım. Bugün dinlen ve akşam ben okuldan gelene kadar bana yemek hazırla tamam mı?" Yemek yapmanın kafamı dağıtan yegane aktivite olduğunu da iyi biliyordu tabi.

Ne diyordu bu şimdi? Tanrım neler diyordu bu! Bizde mi kalacaktı. Ben ve o. Bizde. Tek. Heyecanımdan aniden hönkürmemle olan olmuştu.

Burnuma sokup unuttuğum ve onun da hiç hatırlatmadığı peçete parçası, burun deliğimden fırlayarak alnına yapışmıştı.

Zaman bir iki saniye kadar durmuştu. Hiçbir tepki vermiyordu ve yüzü kızarmaya, gözleri dolmaya başlamıştı. Ürkerek, sümüklü peçeteyi alnından aldım ve pijamamın koluyla alnını silmeye çalıştım.

"Özür di-" Birden ayaklandı.

"Kararımı değiştirmeden gitsem iyi olacak. Akşama çilekli pasta da yap. Görüşürüz."

Ahhh, hayatımda yaşadığım en utanç verici ama en güzel anlardan biriydi. Sümüklerimin alnına yapışması ve onun acı çeken tepkisi dışında her şey güzeldi. Teşekkürler büyükanne. İlk kez bana bir faydan oldu. Ben ölsem bu kadar bile üzülmezdin sonuçta. Allah rahmet eylesin. Teşekkürler.

Yapmam gereken bir sürü yemek vardı. Çilekli pastadan başlamalıydım...





baba tarafıma verdiğim max deger temalı bi bölüm zjxhsjhzhz

my love / taekook ✔Where stories live. Discover now